Salı, 25 Ağustos 2009 11:09

Adalet için; "Demokratik Açılım" YAŞ'a ulaşabilecek mi?

Adalet için; “Demokratik Açılım” YAŞ'a ulaşabilecek mi?

ASDER Mensuplar, 22 Ağustos Akşamı, dostları ile, İBB Florya Sosyal Tesislerinde, iftar yemeğinde buluştu.

İnançlı insanların kitleler halinde tasfiyeye tabi tutulduğu yıllarda, ASDER henüz ortada yokken, YAŞ mağdurlarına açık destek veren iki kardeş sivil toplum kuruluşumuzdan; Sağlık-İş Sendikasının değerli Başkanı, eski milletvekili ve Cumhurbaşkanı Danışmanı Muhterem Mustafa BAŞOĞLU Bey Başkan Yardımcıları ile, MAZLUM-DER İstanbul Şube Başkanı Cihat GÖKDEMİR de Yönetim Kurulu Üyeleri ile bizimle beraberdiler. Dostluğumuz pekişti.

İftardan önce Yüksek İstişare Kurulumuzla değerlendirme toplantısı yaptık.

İstişare Kurulu ve Başkanlar Kurulu Üyelerimizden, Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Yenişafak Gazetesi Yazarlarından Prof. Sn. Nazif Gürdoğan, YAŞ mağduru, Prof. Dr. Em. Tbp. Alb. Ahmet Alper, Prof. Dr. Em. Tbp. Alb. Nevzat Tarhan'ın ve diğer üyelerimizin de hazır bulundu toplantıda; Kurul üyemiz, YAŞ Mağduru, Uşak Üniversitesi Öğr. Üyesi ve İBB Başkanı Danışmanı Prof. Em. Dz. Öğr. Bnb. Sn. İskender Pala, Dernek Yönetimine bir soru yönelterek, “ Mağduriyetlerin ortadan kaldırılması için, bir planımız oldu mu? Demokratik Açılımın söz konusu olduğu bu süreçte, yetkililer nezdinde bir girişim yapmayı düşünüyor musunuz?” dedi.

Kendilerine ben cevap verdim.

·         Ferdi mağduriyetlere sebep olan YAŞ mevzuatının kaldırılması için mevzuatta yapılması gereken değişikliklerle ilgili hazırladığımız “Hukukî Giriş Dokümanı” nı anlatmak için üst kademede muhatap bulamadığımızı;

·         Başbakan olarak katıldığı ilk YAŞ toplantısında, şerh koyarak, YAŞ ile re'sen emeklilik işlemini hukuk dışı bulan, Cumhurbaşkanımız Sn. Abdullah Gül'ü, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, önceki hukukumuza da güvenerek makamlarında ziyaret etmek için yaptığımız talebin, karşılıksız kaldığını;

·         Bu nedenlerle, YAŞ'nın kararlarına karşı çıkacak siyasî iradenin henüz oluşmadığını anladığımızı;

·         Bunun için, ASDER'in fikrî çalışmalarını Ülkenin temel meselelerine yöneltmesi gerektiği kanaatinin hasıl olduğunu;

·         ASDER olarak, Ülkemizin temel sorunları çözülmeden, ferdi mağduriyetlerin kaldırılmasının mümkün olmadığını değerlendirdiğimizi;

·         Bu nedenle fikir çalışmalarımızı bu alanlara teksif ettiğimizi, yayınlarımızda ve salon çalışmalarında görüş ve önerilerimizi kamuoyu ile paylaştığımızı ve devlet ricaline de ulaştırdığımızı;

·         Son üç Panelimizde bilimsel olarak ele aldığımız;

o    Milli İradeye Saygı, (15 Nisan 2007)

o    Ordu ve Dini Değerler, ve (02 Mart 2008)

o    Tarihinden Bugüne Kürt Meselesi ve Çözüm Önerileri (08 Mart 2009)

Konularının bu gün Ülkemizin gündemini işgal eden konular olduğunu;

·         Bu gün Ülkemizin, Mart başında yaptığımız panelin konusunu “Demokratik Açılım” adıyla tartışmasının, seçtiğimiz konularda isabetli olduğumuzu gösterdiğini; Değerlendirme ve önerilerimizde de isabetli olduğumuza inandığımızı;

·         Bölücülükle Mücadele açılımı da diyebileceğiz “Kürt Mesesini” bütün boyutları ile inceleyerek 100 sayfalık bir broşür halinde, Kamu Oyunun ve Devlet Yöneticilerinin bilgilerine sunduğumuzu; Bütün bu çalışmalarımıza rağmen, 28 Şubatın mağdur ve mazlumlarının bir yılı daha mahzun geçirdiklerini;

·         YAŞ Mağduru ASDER Üyelerinin gasp edilmiş haklarını almalarının ilk işaretinin, yeni mağdurlar yaratılmasına son vermek olacağını, ancak Ağustos 2009 Şûrası bize bu işareti vermediğini;

·         28 Şubat'ın Mimarlarının bu gün, Milletin vicdanında sanık sandalyesine oturtulduğunu, hakim karşısında da sanık sandalyesine oturtulacakları zamanın uzak olmadığını;

·         28 Şubat'a destek veren kadroların aktif görevden ayrılmasından sonra hesap verme sırasının, yetkilerini gayri meşru olarak kullananlara geleceğinden ümitli olduğumuzu;

·         ASDER üyelerinin oluşturduğu manevî güç ve birikim ile milletimize temel insan hak ve özgürlüklerinin gelişmesi hususunda önemli hizmetler verildiğine inandığımızı;

·         Ülkemizin en önemli meselesi temel hak ve özgürlükler alanındaki gaspların kaldırılması olduğunu, bu sağlandığında bölücü girişimlerin de, irtica yaygaralarının da mesnetsiz kalacağını;

·         Bütün bunlar için, siyasî iradenin, TSK üzerinde de, diğer Kamu Kurumları üzerinde de muktedir olması gerektiğini, ASDER'in de bu yöndeki çalışmalarına devam edeceğini belirttim.

 

Sonra iftarımızı yaptık.

Yemekler ve hizmet çok güzeldi. Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Kadir Topbaş'a, ve Florya Tesisleri sorumlularına teşekkürlerimizi sunuyoruz.

İftar sonrasında, topluluğumuza hitap etme lütfunda bulunan;

Sn. Mustafa BAŞOĞLU, Devlet üst kademesinin, ASDER'i dinlemesi gerektiğini;

Prof.Dr.Sn. Ahmet Alper, kendi dönemlerinde de (2000:2004), hukuksuzluğu anlatmak için muhatap bulamadıklarını;

Prof.Dr. Nevzat Tarhan, anlattığı güzel bir fıkra ile memleketin halinin iyiye gittiğini;

Sn. Cihat Gökdemir, ASDER'e başından beri destek verdiklerini, “Demokratik Açılım” kapsamına alınması için gayret göstereceklerini belirttiler.

Son olarak konuşan, İstişare Kurulundaki sorunun sahibi, Prof. Sn. İskender Pala, o akıcı üslubu ile özetini aşağıda sunacağım hikayeyi anlattı.

Hazreti Ömer ve Sa'd İbni Vakkas Hazretleri, İran'a at satmaya gitmişlerdi. İran'a vardıkları zaman şehrin girişinde cirit oynayan bir kısım genç görüp seyre daldılar. Bir ara yabancıların kendilerini seyretmekte olduğunun farkına varan gençlerden birisi yanlarına gelip "Bedeviler" gibi sözlerle hakaret ettikten sonra, satmak için getirdikleri ve üzerine bindikleri Arap atlarını ellerinden zorla aldılar.

Hazreti Ömer ve Sa'd ibni Ebi Vakkas Hazretleri ticaret maksadıyla geldikleri şehre meyüs ve mükedder vaziyette girdiler. Yanlarında yiyecek bir şeyleri olmadığı gibi paraları da kalmamıştı. Aç susuz akşam olmasını beklediler. Akşam olunca da bir hana vardılar. Kapıdan girer girmez hancı, misafirlerin yabancı olduğunu ve üzüntülü olduklarını anladı. Neden üzüntülü olduklarını sordu. Hazreti Ömer daha üzüntülü görünüyordu. O hiç konuşmadı. İbni Vakkas Hazretleri ise başından geçenleri hancıya dert yanarak anlattı. Hancı misafirlerini dinledikten sonra:

Siz kederlenmeyin, bizim hükümdarımız son derece âdildir. Ya atlarınızı buldurur, yahut bedelini tazmin eder. Sizin anlattığınıza göre elinizden atları alan hükümdarın kendi oğludur. Ama o mutlaka bu meseleyi halleder, diyerek teselli verdikten sonra:

Her sabah hükümdarımız pazar yerinde halkın önünden geçer ve halk ona dert ve dileklerini bildirirler. O da ne icab ediyorsa hemen yapar. Siz sabahleyin hemen pazar yerine gidin vaziyeti anlatın dedi.

Sabah, Hazreti Ömer ve arkadaşı pazar yerine çıkıp hükümdarı beklemeye başladılar. Biraz sonra hükümdar yanında tercümanları olduğu halde geldi.Herkes nesi varsa açık açık söylüyor o da gerekeni hemen orada yapıyor veya yapılmasını emrediyordu. Sıra Hz. Ömer ve İbni Vakkas'a geldi. Onlarda başlarından geçenleri anlattılar. Atlarının bulunup geri verilmesini dilediler. Hükümdar bunları dinleyince yüzü çok asıldı ve üzüntülü olduğu her halinden belli idi. Bir kese altın verdi ve atlarının da bulunacağını söyledi. Hükümdar tercüman vasıtası ile konuşuyordu, tercüman ise atı alanların hükümdarın oğlu olduğunu söylememişti. Hazreti Ömer ve Ebû Vakkas Hazretleri yine akşam kaldıkları hana geldiler. Bu sefer yanlarında paraları da vardı, karınları da toktu. Hancının parasını verdiler, o gece de orada kalıp sabahleyin yola çıkmayı düşünüyorlardı. Hancı ne olduğunu sordu. Onlar hükümdarla görüştüklerini ve atları bulacağını söylediler, dedi.

Hancı birden öfkelendi ve:

Demek kendi oğlu olduğu zaman iş değişiyor, dedi. Sabah oldu bu sefer hükümdarın karşısına hancı çıkıp:

Hükümdarım, suçu işleyen başkası olur ceza verirler de, sizin oğlunuz olursa cezasız kalır öyle mi? dedi.

Nuşirevan bunu duyunca rengi değişti ve çok sinirli olduğu besbelli idi:

At sahipleri yarın şehri terk etsinler... Fakat biri şehrin kuzey, biri güney kapısından çıksın dedi.
Sabah oldu ve atların değerinden fazla para verdi. Hazreti Ömer ve Ebû Vakkas Hazretleri şehri terk ediyorlardı. Bir de ne görsünler, şehrin bir kapısına atı alan genç, diğer kapısına ise hükümdara yanlış bilgi veren tercüman asılmışlar ve ölmüşler bile...

Aradan zaman geçti, Hazreti Ömer Halife-i İslâm , Sa'd ibni Ebi Vakkas ise Mısır valisi oldu. Mısır'i İslamlaştırma ameliyesinde bir de cami yapılacaktı. Bu camiye en müsait yer ise bir yahudinin yeri idi. Mısır valisi yahudinin yerine cami yapımına başladı. Yahudi çaresiz bir şekilde düşünürken müslümanlardan bir zat:

Nedir senin bu halin? diye sordu.

Bir evim vardı, başka bir şeyim yoktu. Vali şimdi oraya cami yapıyor. Ben ne yapabilirim? Şimdi açıkta kaldım, dedi.

Sen git Medine'ye... Orada Halife Ömer vardır. Derdini ona anlat. Senin derdine mutlaka çare bulur, dedi.

Yahudi daha islamiyetin nasıl bir din olduğunu bilmiyordu. Medine'ye vardı. Halife'yi sordu, bahçede olduğunu söylediler. Gitti Bahçeyi buldu. Baktı ki, orada bir adam çalışıyor. Yanına yaklaşıp: Ben Halife Ömer'le görüşmek istiyorum, dedi. Ona göre hükümdarın tarlada ne işi vardı. Karşısındaki:
Derdini anlat! Ömer benim, dedi. Yahudi derdini anlatıp, bir çare bulunmasını söyleyince Hazreti Ömer, öfkeli bir şekilde , bir kemiğin üzerine bir şeyler yazıp adamın eline verdi:

Götür bunu valiye ver, dedi.

Yahudi bu yazışmadan pek bir şey anlamamıştı. Bundan bir şey çıkmaz, diyordu kendi kendine...
Mısır'a gelip kemiği Sa'd ibni Ebi Vakkas'a verince, vali çok korkmuştu. Hemen evi eskisinden daha güzel bir şekilde tamir etti ve yahudiye verdi. Hemde memnun etmek için bir miktar yardımda bulundu. Hazreti Ömer'in gönderdiği kemiğin üzerinde sadece şu kelimeler yazılı idi:

BEN NUŞİREVAN'DAN DAHA ADİLİM!...”i

İskender Hocamız bu hikayeyi anlattı ve kürsüden indi.

Güzel sorusu anlamlı hikayesi de, bize bu konulardaki düşüncelerimizi açma imkanı verdi.

Ben de şimdi, ASDER olarak bütün gücümüzle desteklediğimiz, “Demokratik Açılım” ın mimarlarına sesleniyorum. Nuşirevan ve Hazreti Ömerin Adaletini istemek bizim de hakkımızdır.

Hukukun üstünlüğüne inanıyorsanız ve Ülkemizde adaleti tesis etmek istiyorsanız “Demokratik Açılım” Paketinin içine YAŞ Mevzuatının düzeltimesini de dahil ediniz.

25 Ağustos 2009

 

Adnan TANRIVERDİ

Emekli Tuğgeneral

ASDER Gnl. Bşk.

 

ihttp://www.harbiforum.org/islamiyet/97530-nusirevan-ve-hz-omer.html

 

Bu makale www.AdnanTanriverdi.com sitesinden alınmıştır. Site sahibinin yazılı izni olmadan kullanılamaz.

 

Adnan Tanrıverdi

Emekli Tuğgeneral

www.adnantanriverdi.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki yavuz Perşembe, 12 Kasım 2009 14:39 yazan yavuz

    Yaklaşık 10 yıldır YAŞ yargıya açılacak deniyor.İlk defa 2000 yılında Anayasa Komisyonu Başkanından duydum daha sonralarıda duyduk.Cemil Çiçek YAŞ yargıya açılacak dedi ertesi gün Başbakan öyle birşey yok dedi.AB 10.uyum paketinde YAŞ yargıya açılacak dendi fakat bir türlü icraata geçirilmedi.Cumhurbaşkanı eşinin Avrupa İnsan Hakları mahkemesine başörtüsünden açtıgı davayı geri çekti.Sanıyorum AKP oy için YAŞ kararlarını yargıya açıyoruz diyerek oy avcılıgı yapıyor.YAŞ toplanıp neden Ergenekon sanıklarını atmıyor neden darbecileri atmıyor da yargılıyor.28 Şubatta yılda 2 defa toplanıp atıyordunuz şimdi toplanamıyormusunuz..Ne oldu sizlereBiz YAŞ magdurlarıda bir ümit bekliyoruz..Teröristler affederken bize yargılanmayı bile çok gördünüz.Sizleri Allaha havale ediyorum.

    Raporla
  • Yorum Linki OSKA Cumartesi, 19 Eylül 2009 09:54 yazan OSKA

    Sayın Başkanımıza teşekkür ediyorum.Elbette yapılması gerekeni yaptıklarına inanıyorum.Samimi gayretler eninde sonunda temiz vicdanlarda makes bulacaktır.Bunun mimarı da elbette ASDER olacaktır.Başka bu mağduriyetleri dile getiren var mı ki? Allah razı olsun çabalarınızdan,ümidimizi hiç kaybetmedik,çünkü biz haklı ve doğruyuz.Muhakkak doğruluk galip gelecektir.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...