Perşembe, 24 Eylül 2009 03:03

KARA DEĞİRMEN

                    KARA DEĞİRMEN

 

                                                                                                          Prof.Dr.Mustafa NUTKU

 

            “- Kara değirmen gören var mı?” diye sorsak, bazıları gördüklerini söyler. Buna;

            “- Gerçekten, kara mıydı?” sorusunu eklemek gereksiz gibi gözükmesine rağmen alınacak cevap, bu sorunun gereksiz olmadığını gösterir; kara değirmen gördüğünü söyleyenler, gördüklerinin gerçekten kara olmadığını söylerler. Çünkü, bir değirmen yaptırıp onu kara renge boyatmanın, en zevksiz bir insanın bile aklından geçebileceğine ihtimal verilmez. Demek ki, burada “kara” sıfatı mecazî manâsında kullanılmaktadır. Modern değirmencilik teknolojisindeki un fabrikaları, buğdayı öğütürken içindekileri fiziksel olarak ayırır. Basit köy değirmenleri ise, bu ayırma maharetini çok az gösterebildiğinden, onlara “basit, iptidaî değirmen”  manâsında “kara değirmen” denilmesi, dilimize girmiştir.

            Bazen bir arada yemek yediğimiz bir arkadaşımın soframızdaki ekmek sepetinden kepekli ekmek yerine beyaz ekmeği seçip yemesi üzerine kendisine, eve ekmek alırken de hep beyaz ekmek mi aldığını sorduğumda; “- Hanım öyle istiyor.” cevabını almıştım. Daha sonraki görüşmemizde birlikte yemek yerken, bu defa kendisi mevzuu beyaz ekmeğe getirerek, ileri derecede şeker hastası olan hanımına son muayenesinde doktorun beyaz ekmekten başka, kepekli ekmeği de yasakladığını ve ancak az miktarda “kara değirmen” unundan yapılmış “tam tahıl ekmeği” yiyebileceğini söylediğini bildirdi. Hanımı, lezzeti için kepekli ekmek yerine beyaz ekmekte ısrar ederken, ekmek yasağında kategori atlayarak, kepekli ekmekten de yasaklanıp, tam tahıl ekmeğinin az miktarına ancak müsaade alabilmişti.

            İnsanlar, sağlığına düşkündür, fakat lezzetine de düşkündür; bu iki düşkünlükleri arasında dengeyi kuramamak, onların sağlık problemlerine sebeb olmaktadır.

            En çok satan gazetelerden bazıları, yüksek satış rakamlarını, insanların sağlığına düşkünlüğünden istifade ile, insan sağlığına dair haberlere de geniş yer vermeleriyle sağlamağa çalışmaktadır.

            Gelişen teknoloji, insanlara birçok yenilikler, imkanlar ve kolaylıklar sunmaktadır. Ancak tabiî gıdaları rafine edip onların bileşenlerini birbirlerinden ayırarak sunmanın gerçekten insanlara bir hizmet olmaktan çok, insan sağlığına zarar vermek olduğu, son zamanlarda anlaşılmağa başlanmış ve tabiî olana daha çok yönlendirme yapılmağa başlanmıştır. İstanbul Cerrahpaşa tıp fakültesi profesörlerimizden biri, bu husustaki tavsiyelerini “Taş Devri Gıda Rejimi” gibi bir başlık ismiyle takdim etmektedir.

            İnsanlara, halen ulaşımda, haberleşmede, iletişimde, ve diğer teknolojilerde “Taş Devri”ne dönmeleri tavsiye edilmemekte; fakat beslenmede Taş Devri’ndeki gibi tabiî beslenmeleri, rafine ve katkılı gıdalardan kaçınmaları, yaygın şekilde tavsiye edilir hale gelmiş bulunulmaktadır. Buna dair çok sayıdaki misale, iletişim araçlarında rastlamak mümkündür. Bu meseleyi çok kısa olarak özetlemek gerekirse; Allah (c.c.) insanları rızka muhtaç yaratmıştır ve “Rezzak” (rızık verici) isminin tecellisiyle, onu muhtaç kıldığı rızıkları da yeryüzünde onun istifadesi için vermektedir. İnsanı rızka muhtaç yaratan, onun ihtiyacını da bilir ve ona göre verir. O’nun verdiklerini rafine ile, terkibi içindekilerden bazılarını alarak yemek, bir ilacın terkibindekilerden bazılarını ayırıp onu ilaç diye almağa benzetilebilir. Buğdaydan sadece karbonhidrat kaynağını beyaz un halinde ayırmayı lezzet hissine mağlubiyetle veya teknolojik bir başarıyla övünerek almak, ilacın şifa tesirinden mahrumiyet ve hastalığı davet olur. İlaçların, ancak çeşitli bileşenlerinin belli oranlarda bulunmasıyla şifa tesiri göstermesi gibi, temel gıda maddesi olarak bize rızık şeklinde verilmiş olan buğdayı ve ona benzer şekilde diğer bazı rızıklarımızı rafine etmek ve katkı eklemek yollarına itibar etmeden tüketmeye önem vermeliyiz. Bu yapılmıyorsa, eskiden olmayan veya az olan bazı hastalıkların şimdi neden çok görüldüğü hususunda  sebeb aramakla çok uğraşılmamalıdır.         

Prof.Dr. Mustafa Nutku

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...