Pazartesi, 04 Eylül 2023 12:49

Sahil bölgesinde Fransa karşıtı darbeler hedefine ulaşır mı?

Fransa’nın Batı Afrika’da ve Sahil bölgesinde yer alan eski kolonilerinin bağımsızlık yolunda adım adım ilerlemesi uluslararası ilişkilerde dikkatle takip edilmesi gereken hadiselerdir. 2010’larda “Arap Baharı”nın kısa bir zamanda tersine dönmesiyle Batı ile ilişkilere yeniden biçim vermenin zorluğu ortaya çıksa da bugün aynı anda birden fazla devletin Fransa’ya âdeta “posta koyması” şartların değişmekte olduğuna işaret ediyor. Bunun sadece Fransa’yı ilgilendiren bir gelişme olarak görülmeyeceği çok açıktır. Olaylar Fransa ile birlikte bütün Batı dünyasını ilgilendirmektedir. Birkaç yıl önce ABD’de ortaya çıkan “Black Lives Matter” hareketi neredeyse bütün dünyada yankı uyandırmıştı. Hâlbuki daha 2000’li yılların başında Batı dünyası yeni emperyalizm veya liberal emperyalizm kavramına hayat verecek atılım heyecanı ile eski günlerin hatırasını canlandırmak istemişti. İnanılmaz bir özgüven ile İslam coğrafyasını yeniden işgale yöneldiler.

19. yüzyılın sonlarından ve 20. yüzyılın başlarından farklı olarak bu sefer uluslararası terörü cezalandırmak için yola çıktıklarını söylüyorlardı. Irak ve Afganistan’dan sonra şartlar olgunlaşınca Fransa’nın alelacele Libya’ya girmesi Afrika açısından da yeni bir döneme işaret etmişti. Fransa da terör bahanesi ile eski şaşaalı günlere dönüş sinyali vermişti. Onlara göre emperyalizmin bütün koşulları oluşmuştu fakat ne Batı dünyasında geniş kitleler emperyalist politikalara destek veriyordu ne de Batı dışındakiler böyle bir talepte bulunuyordu.

2000’li yılların başında Afganistan gibi devletlerin bağımsızlığını “modern öncesi dünyanın ortaya çıkışı” olarak görmüşlerdi. Bu, onlara göre, emperyalizmin ölümü anlamına geliyordu. Hem Avrupa ve ABD’de hem de gelişmekte olan devletlerde “imparatorluk ve emperyalizm” kavramları çokça istismar edilmiş (sömürülmüş), müstemleke fırsatları ve ihtiyacı görmezden gelinmişti. İmparatorluk ve emperyalizm kavramları çokça kötülendiği için Rudyard Kipling’in tarif ettiği yükü omuzlamak isteyen kalmamıştı. Yani artık eski kolonyalist ülkeler bu yükü taşımak istemiyordu. Buna rağmen ABD ve bütün Batı devletleri, modern öncesi devletleri hizaya sokmak ve onları medenileştirmek için yola çıktı. Onlara göre “zayıfların hâlâ güçlülere, güçlülerin de hâlâ düzenli bir dünyaya ihtiyacı vardı.” Tırnak içinde gösterilen ifadenin müstemlekecilik olayını tarif ettiğini hatırdan çıkarmamak gerekir. Rudyard Kipling’in “Beyaz Adamın Yükü” olarak gördüğü şey de bu idi.

Fransa gerçekten de “gönüllülük ilkesine dayanan bir emperyalizm” düşüne kendisini inandırmış olamaz. Eğer öyleyse dünyanın bugünkü çehresini tam olarak göremiyorlar demektir. Muhtemelen bu körlükle eski güçlerine yeniden kavuşmak istediler. 2013’te Mısır’da yapılan darbenin başarıya ulaşması eski günlere dönüş anlamına gelebilirdi. Türkiye’de Batı’nın uzantısı olan FETÖ gibi güçler büyük bir sarsıntıya yol açmıştı. Libya’yı kaosa sürüklemişlerdi. Cezayir zaten darbe yemişti. Bu sebeple yeniden kazanacaklarına inanmış olmalılar.

Fransa’nın 2014’te Sahil bölgesinde başlattığı “Barkhane operasyonu” Kipling’in tanımına oldukça uygundu. “Beyaz Adam” yine dünyaya uygarlık götürecekti. Operasyon Burkina Faso, Çad, Mali, Moritanya ve Nijer’i kapsamaktaydı. Bu ülkelerin tamamı Fransa’nın eski müstemlekeleri idi. Oysa 2020’den sonra bu ülkelerden Mali, Burkine Faso ve Nijer’de Fransa karşıtı askerî darbeler yeni müstemlekecilik olarak tarif edilen yönetim biçimine hiç de razı olmadıklarını göstermiştir. Eski müstemlekelerde kimi liderler açıkça Macron’u eleştirdi. Fransa’nın ya da başka bir emperyal gücün idaresine kolaylıkla boyun eğmek istemediklerini gösteriyorlardı.

Afrika’da meydana gelen olayların Batı basını tarafından ele alınış biçimi de oldukça ilgi çekicidir. Afrika ülkelerinde Batı’ya karşı ortaya çıkan yeni tutumla ilgili olarak Batı basınında özellikle Rusya, Çin ve Türkiye’yi suçlayan yazılar çıktı. Bunları oryantalizmin bilinen sınırlarına dâhil etmek kolay değildir. Bilindiği gibi Türkiye’de de Doğu’nun sorunlarıyla ilgili görüşler birbirinden farklıdır. Hadiselere realist bir bakış açısıyla yaklaşmak gerektiğini dile getiren çevreler müstemlekecilik ve emperyalizm kavramlarının öne çıkarılmasından genelde rahatsızlık duymuştur. Bu, onlara göre Doğuluların suçunu Batı’ya yüklemek anlamına geliyordu. Bugün Batı basında Afrika’daki gelişmelerle ilgili olarak Rusya, Çin ve Türkiye’yi suçlayan yazıların yayımlanması rollerin değişmekte olduğu anlamına da gelebilir.

 

Selçuk Türkyılmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...