Perşembe, 28 Ocak 2010 16:38

İstiklal Savaşı Tarihi Yeniden Yazılmalıdır

İstiklal Savaşı Tarihi Yeniden Yazılmalıdır

 

Aradan 90 yıl geçmesine rağmen yakın tarihimiz hala açıklanması gereken sorularla doludur. Bunlardan sadece bir kısmına değinecek olursam konunun önemi hemen ortaya çıkacaktır.

Şüphesiz İstiklal Savaşının birçok kahramanı vardır. Fakat ne yazık ki bunlardan sadece belirli bir kısmını biliyoruz. Örneğin Bediüzzaman, Çerkez Eşem gibi nice meşhur zatlar yapmış oldukları hizmetlerinden dolayı ödüllendirilmedikleri gibi aksine iddialar sunularak gözden düşürülmeye çalışılmaktadır.

Bir savaşta emeği geçen en küçük neferden mareşale kadar herkesin takdir edilmesi gerekir. Zaten galibiyet ve başarılar bir kişinin değil bütün bir milletin malıdır. Şeref ve zaferi ne kadar çok kişiye dağıtırsanız o kadar büyük olur. Ne kadar dar bir zümreye veya kişiye mal ederseniz o derece küçültmüş olursunuz. Bu usul gelişmiş batı ülkelerinde yaygın olup baskı ve diktatörlüğün güçlü olduğu ülkelerde ise neredeyse yok gibidir.

Tarih genellikle galip gelenlerin ve yönetime oturanların görüşleri doğrultusunda yazılmaya çalışılır. Bugüne kadar hep böyle oldu. Fakat artık neredeyse hiçbir şeyin gizli kalmadığı bir çağda yaşıyoruz. Günümüz insanı, DNA’ları inceleyerek yıllarca önce ölmüş insanların gerçek kimliklerini ortaya çıkarabiliyorlar. Bu sayede “öldürdük ve yok ettik” düşüncesiyle kendilerine göre tarih yazanların yalanlarını bir bir ortaya dökebiliyorlar.

Artık bizde çağa ayak uydurmak zorundayız. “Türk’ün Türk’e olan propagandası” oyununa bir son verme zamanı geldi. Unutmamak gerekir ki bu oyun, kendi ülkemizdeki insanları kandırmak için hala geçerli olsa da globalleşen dünya da etkisini yitirmiş durumda. Çocuklarımız daha özgür ve bilimsel olarak olaylara yaklaşıyor. İdeolojik ve tarafgir bakış açısı ile geçmişteki olayları gençlerimize anlatmak ve ikna etmek neredeyse imkânsız gibi.

O halde bizde oyunu kitabına göre oynamalıyız. Yani tarihimizi hiçbir kişi ve zümrenin etkisi altında kalmadan bilimsel verilere dayalı olarak yeniden yazmamız gerekiyor. Aksi halde çağdaş dünyanın aşağılamalarına maruz kalacağız.

Bu önemli gerçekleri bir daha takdirlerinize sunduktan sonra konuyu tekrar İstiklal Savaşına getirmek istiyorum. Evet, Osmanlı Devletinin yıkılıp yeni bir Cumhuriyetin doğmasına sahne olan bu savaşı yeterince tartışamamış bulunuyoruz. Şu ana kadar yapılan çalışmalar “nutuk” ve tek parti iktidarı süresince yönetimde bulunanların hatıralarına dayanmaktadır. Elbette bu eserler, tarihin gerçek bilgiler üzerine dayandırılması açısından büyük öneme sahiptirler. Bunların yok sayılması değil ama diğer kaynaklara da müracaat edilmesi bir zorunluluktur. Yok, eğer “ben sadece tek bir kaynağı esas alırım” diyerek tarih yazılmasına kalkışılırsa aşağıda sadece bir kısmına değineceğim sorular karşısında acze düşüleceği açıktır.

İstiklal Savaşı bir hafta veya birkaç ay sürmüş değildir. Eğer başlangıç tarihi olarak İzmir’in işgalini ele alırsak 3 yıl, yok eğer Musul ve Kerkük’ün işgalinden başlarsak 4 yıl sürmüştür. Bu süre zarfında yüzlerce irili ufaklı savaş olmuş bunlardan bir kısmından galip bir kısmından ise mağlup çıkmışızdır. Eğer sadece galip geldiğimiz savaşları ele alır ve buna uygun tarih yazmaya kalkışırsak hata etmiş oluruz. Gerçekler ortaya çıkmaz hayali kahramanlar üretmiş oluruz. Ayrıca mağlup olduğumuz savaşları araştırarak elde edilen zaferi küçültmeyiz. Bilakis sonuçta elde edilen başarının büyüklüğünü daha belirgin bir şekilde ortaya çıkarmış oluruz.

Şimdi akla gelen en basit soruları sormak istiyorum. İsmet İnönü ki 1. ve 2. İnönü Savaşlarında cephe komutanıydı niçin mareşal olmamıştı. Zaferle sonuçlandığı ileri sürülen bu savaşlardan sonra neden Yunan Ordusu geriye doğru atılmadı da tam tersi Ankara önlerine kadar geldi. Yoksa bu arada bazı savaşları kaybetmiş miydik?

Değerli yazar İsmet Bozdağ, bir kitabında Altıntaş Muharebesinden bahsediyor. Bu savaş sonucunda Batı Cephesi Komutanının hataları olduğu ifade ediliyor. Fakat bu savaşı ve daha nicelerini tarihe meraklı olan ben bile daha ilk defa duyuyorum. Demek ki neredeyse 4 yılı bulan ve milyonlarca şehit ve gazi kazandığımız bir dönemi atlamış olduğumuz ortaya çıkıyor.

Çerkez Eşem İstiklal Savaşının en önemli Kahramanlarından biridir. Yunanlılara karşı kazanılan birçok zaferde ve Kuvayı Milliyenin çok zor durumda kaldığı iç isyanlarda çok büyük yararlılıklar göstermiştir. Fakat kendi eserinde belirttiği gibi iktidar mücadelesinde mağlup olmuş yerine geçen kişiler tarafından “hain” olarak damgalanmıştır. İster hain denilsin ister kahraman olsun şu bir gerçektir ki İstiklal Savaşının en önemli kişilerinden bir tanesidir. Bunu ne kadar inkâr edersek edelim gerçekleri gizleyemeyiz

Bediüzzaman Said Nursi’de bir İstiklal Savaşı kahramanıdır. Savaş süresince İstanbul’da büyük hizmetlerde bulunmuştur. Kuvayı Milliyenin başarısında en önemli imza sahiplerinden birisidir. İngilizler hakkında “vur emri” çıkarmışlardır. Hatta onun bu kahramanca direnişi sonucunda halkın Milli Kuvvetleri desteklenmesi sağlanmıştır. Daha sonra Ankara’ya davet edilerek törenle karşılanan büyük Gazi, savaş ganimetlerinden yararlanmak yoluna gitmemiş milletine karşı en büyük hizmetin imanı güçlendirmek olduğunu düşünerek eserler yazmak yoluna gitmiştir. 

İşte bu nedenlerle İstiklal Savaşımızı yeniden yazmak zorundayız. Akla gelen sorulara makul cevap verebilmek için her türlü kaynağa müracaat etmeli ve ideolojilerden arındırılmış olarak tarihimizi yeniden yazmalıyız, vesselam…    

Vehbi HORASANLI  

 

Son Düzenlenme Cuma, 29 Ocak 2010 16:38
Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki Ayhan BAYIRLI Pazartesi, 15 Şubat 2010 11:45 yazan Ayhan BAYIRLI

    Öncelikle yazınızın hiç bir bölümüne katılmıyorum.Nedeni çok basit Çerkez Eşem küçük zabittir.Ancak savaşı yürütenler generaldi ve Eşem söz dinlemiyor emir komuta zincirinde bağımsız hareket ediyordu bundan dolayıda savaşın en önemli yerinde saf değiştirdi.Hayatınında en büyük hatasını yaptı,yaptığı kahramanlıklar bir çırpıda elinden uçtu gitti.
    1 ve 2 İnönü zaferi gerçek bir subaylar yani kurmaylar savaşıdır ben bunu bu savaşlarda iki aile büyüğümüzü şehit vermemizden dolayı inceledim gerçek yerini verdiğim ling ten öğrenebilirsiniz.http://www.facebook.com/ayhan.bayirli?v=app_2392950137#!/video/video.php?v=1147287295199
    Hal böyleyken ingiliz yalanlarına kanıp izmire çıkan yunan ordusu YENİ KURULMAYA ÇALIŞILAN TÜRK ORDUSUNU sınamak ,gücünü ölçmek bağlamında gösteri harekatı yapmış ve 3 ay sonrada afyona kadar gelmiştir.Sonrasını biliyoruz.
    Diyeceğim odurki bence yakın Türkiye tarihi 1909 yılında ittihat ve terakkici olan Enver-Talat(sonradan paşa)ve cemal paşaların 31 mart ayaklanmasındaki rolleriyle başlamaktadır.
    Tarihin bu darbe girişimiyle alşağı edilen II.Abdülhamidin ve sonrasında kaçanların Turan ülküsüyle yanıp tutuşanların sorgusundan başlayıp ne ne dir ne değildir le herşeyi daha iyi anlayabiliriz.
    Şimdiye kadar yaşadığımız bütüm olumsuzlukların kaynağı bence 31 mart vakasını yaratanlardır,burada rol alanlardır.Baştada Enver paşa gelmekdedir,IIAbdülhamidi devirmek için makedonya dağlarına çıkmasaydı Almanlar ile subay ve memur ,çalışanların maaşını ödemek için anlaşmasaydı tarafsız kalsaydı çanakkale yaratılmasaydı belki bugün çok farklı em dini hemde içtimai yerlerde olabilirdik.
    hoşcakalın.

    Raporla
  • Yorum Linki Talha Cuma, 29 Ocak 2010 16:58 yazan Talha

    Güzel ve önemli bir konuya parmak bastığınız için teşekkür ederiz değerli dostum.Saygılarımla.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...