MU’CİZELER HAKKINDA

Prof.Dr.Mustafa NUTKU

Mu’cize nedir?

            Mu’cize kelimesi, günlük hayatta bazen manâsı genişletilerek, varlıklarda ve hadiselerdeki fark edilen fevkaladelikler için de kullanılmasına rağmen (bu manâda zaten varlık âlemindeki her şeye mu’cize demek gerekir), aslında Allah tarafından verilip, yalnız peygamberlerin gösterebilecekleri büyük harika işlerdir.

Mu’cizeler bilimle izah edilebilir mi?

            “Mu’cizeler, tabiat kanunlarına aykırı (metafizik) hadiselerdir. Bilimle, mu’cizeyi izah edecek bir tabiat kanunu asla keşfedilemez. Onu tabiat kanunlarına göre izaha kalkışmak da asla caiz olamaz. Çünkü, tabiat kanunlarına aykırı  olmazsa, onun adına mu’cize denmez.   Eğer mu’cize bilinmeyen bir tabiat kanununa göre meydana gelmişse,  bilinmeyen o kanunu keşfeden tarafından mu’cizenin bir benzeri yapılmış olur. Bu takdirde o tabiat kanununu bilenler, yanlış olarak “mu’cize” diye vasıflandırılanın bir benzerini yapabilir. Halbuki Cenab-ı Hakk mu’cizeyi yaratmakla tabiat kanunlarını kendisinin yarattığını ve onların dışına da kendisinin çıkabileceğini bildirmek istemiştir.

Mu’cizelerden haber veren âyetleri tabiat kanunlarına göre tefsir edersek, mu’cizenin hem manâsını hem de hikmet ve değerini yok etmiş oluruz. Hattâ aklına tâviz vermek istediğimiz kimseyi bilimsel olarak izahı mümkün olmayan mu’cizelerle karşı karşıya bırakınca, onu şüpheler bataklığına atmış ve inkâra sevk etmiş oluruz.

Özetle: Mu’cizeleri bilimsel kalıplara sokmak için gösterilen gayret, başarısız bir gayret olduğu gibi; mu’cizenin manâsını tahrib etmekte ve halkın şüphelerini de arttırmaktadır. O halde bize yaraşan, ilimde yüksek payeye ulaşanların tavrına uymamızdır. Çünkü Kur’an-ı Kerîm’in kendilerinden bahsettiği gibi onlar –yüce âlimler- müteşâbih âyetler hakkında (mealen) “Biz ona inandık, hepsi Rabbimizin katındadır.” derler (Âl-i İmran, 7).

            Buna göre; Semavî Kitaplar’da zikrolunan mu’cizeleri tabiat kanunlarına göre tefsir etmeğe kalkışan ilim ehli, hataya düşmüş olur.” 

                                                                 (Nedim–ül Cisır, “İlim ve Felsefe Gözüyle İslâm”)

Mu’cizelerin bugüne kadar gelmiş delilleri var mıdır?

Bütün peygamberlerin en büyüğü olan Peygamberimiz’in (s.a.v.) en büyük mu’cizesi

Kur’an’dır; bugüne kadar aynen geldiği gibi, kıyamete kadar da aynen baki kalacaktır. Kur’an’dan başka peygamber mu’cizelerinden bazılarının bugüne kadar gelmiş delillerinden bahsedilmektedir. Bunlar Kur’an gibi çok açık bir mu’cize olmayıp tartışılabilir de olsalar; gene de onları, tabiat kanunlarına göre tefsirle bir tutarak, karşı çıkmamak gerekir.

Ayın yarılması mucizesinin günümüze kadar gelmiş izi var mıdır?

Ayın yarılması mu’cizesi, Peygamberimiz’in (s.a.v.) Kur’an’dan sonra en büyük mu’cizesidir. Teferruatı Peygamberimiz’in hayatı ile ilgili kitaplarda mevcuttur. Ayrıca âyetle de bildirilmiştir. Ayın dünyadan görünmeyen yüzündeki Hubble Uzay Teleskopu fotoğrafında görülen -Kamer Sûresi’nin ilk âyetinde de bildirilen- ayın yarılması mu’cizesinin  izi, çok muhtemel olarak bugüne kadar muhafaza olmuştur.

British Museum’da (İngiltere’deki müzede) bulunan 3000 yıllık ceset nedir?

Firavun’un makbul olmayan imanına karşı, İlahî bir tasarruf olarak cesedine necat verilmiştir; bu bir peygamber mu’cizesi olarak vukua gelmemiştir.

Bazı itirazlar olsa da, müzedeki bu cesedin Hz.Musa ve Beni İsrail’i takip ederken gark olan Firavun’un cesedi ve Yunus Sûresi’nin 92. âyetiyle ilişkili olması çok muhtemeldir. Risale-i Nur’da Yirmibeşinci Söz’de de “.. şu asr-ı âhirde o gark olan Firavun’un ayni cesedi olarak keşfolunan bir beden” ifadesi yer almaktadır.