Perşembe, 24 Mart 2011 19:39

Asalet, Şeref ve Şan

İnsanın kendi atalarından dolayı övünmesi, kan bağlarından dolayı gurur duyması pek akla yatkın gelmiyor. Zira biz insanlar dünyaya gelirken sorulmadı; hangi anne ve babayı seçmek istiyorsun? Diye.

O halde bu asalet, şan şeref nedir ki bazı insanlar bununla gurur duyuyor ve üstünlük taslıyorlar?

Her şeyden önce Hucurat Suresinde Rabbimiz “Allah katında en ekreminiz(şerefliniz) en ziyade takva sahibi olanınızdır” diye buyuruyor. Kadın veya erkek olmak, falanca kabileden veya milletten olmak üstünlük sayılamaz.

Kerim olmak, şerefli olmak, günahlara karşı durmakla mümkündür. Kim ki Allah’ın yasakladıklarından sakınır ve emirlerini yaparsa, o insan üstündür, kıymetlidir ve değerlidir. Hiçbir nesep, ırk, kan ve soy bunun yerini alamaz.

Ayrıca insanlar kendi nesillerini seçerken serbest bırakılmadı. Rabbimiz neyi irade etmiş ve seçmiş ise o şekilde yaratılmışızdır. Hangi ırktan ve milletten doğacağımıza biz karar vermedik ki, bununla övünelim. Hem anne ve babamız fakir bir insan olabildiği gibi kral veya kraliçe de olabilirdi. Kimse bir uğraş vererek kendini hükümdar ailesinden doğacak şekilde didinmemiştir.

Bunu söyleyen Budistler olsa bir parça hak verilebilir. Zira bu inanışa göre reenkarnasyon yani öldükten sonra ruh değiştirme inancına göre; kişi yaşadığı hayat boyunca kendilerine göre iyilik yaparsa, ruh değiştirdiğinde daha iyi bir şekilde doğabiliyor. Bu dinin gereklerini yerine getirenler sonunda Nirvana dedikleri son noktaya ulaşırlarmış.

Fakat bu din batıl bir dindir. İnsana dünyaya sadece bir kez gelme hakkı tanınmıştır. Öldükten sonra geri dönülmez. Kısaca “gelen gider, giden dönmez”. Birkaç tane düzenbazdan başka kimseden ben daha önce başka bir hayattaydım diye söyleyen olmamıştır.

En azından dünyaya gözlerimi açtığında kimse bir şey bilmez. Konuşmayı dahi 2-3 yaşlarında sökmeye başlayan bir çocuğun doğru ile yanlışı ayırt etmesi dahi 10-15 yılı bulmaktadır. Reenkarnasyon nasıl gerçek olabilir ki?

Her ne ise “hak geldi batıl zail oldu”. Tahrif edilmiş dinler başta olmak üzere diğer bütün dinlerin hükmü kalkmıştır. Allah indinde hak din İslam’dır. Kıyamete kadar da hiçbir din gelmeyecektir.

Peki, anladık, insanın bir millete ait olması üstünlük değildir. Irkçılık, İblis’in bir hastalığıdır ve kendisini üstün gördüğü için belasını bulmuştur. Bununla birlikte başkalarına karşı üstünlük taslamayacak, Allah’tan korkan ve ona inanmış âli bir nesep, soylu bir nesil yok mudur?

Evet, vardır.  Peygamberimizin (asm) mübarek nesli soylu ve asildir. Nasıl olmasın ki; bütün Müslümanlar, beş vakit namazlarında o mübarek nesil için şöyle dua ediyorlar:

Allah’ım Efendimiz Muhammed’e ve Onun Âline (nesline), Hazreti İbrahim ve Âline rahmet ettiğin gibi, âlemlerde rahmet eyle. Şüphesiz Sen övgüye layık Hamid ve Yüce Mecid’sin.

Bu duayı ikinci defa “bereket ver” şeklinde yapan Müslümanların duası kabul edildiği içindir ki, Rabbimiz, İslamiyet’in sonsuza kadar baki kalacağını bizlere bildirmiştir.

Müslümanlar ne zaman bir belaya çatsa, Rabbimiz, bir kurtarıcı,bir müceddid, bir halife ve bir kutbu azam olacak zatları göndermiştir. O zatların önderliğinde fesat ve kötülüğün önü alınmış, insanlar huzura kavuşmuş ve İslamiyet muhafaza edilmiştir.

Malumunuz Peygamber Efendimizin (asm) mübarek nesli yani seyyitler denilen o büyük zatlar, Hazreti Fatıma anamızın çocuklarıdır. Zira Peygamberimizin (asm) diğer çocukları, evlat sahibi olmadan vefat etmişlerdir. Hazreti Ali ile evlenen Fatıma anamızın, Hazreti Hasan ve Hüseyin olmak üzere iki çocuğu olmuştur. Bu iki mübarek zatın başına feci olaylar gelmiş çocukları da dünyanın her bir yerine dağılmışlardır.

Peygamber efendimizin nesli sadece erkeklerden değil kadınlardan da devam ettiği için bütün milletler içerisinde bu mübarek seyitler cemaati bulunur. Sayıları milyonları bulmuştur. Müslümanlar beş vakit namazlarında bu dualara devam ettikleri müddetçe de İslam’ın manevi bir muhafızı olarak kalmaya devam edeceklerdir.

İşte kıyametten önce geleceği bildirilen Hazreti Mehdi’de bu nesilden gelecektir. O Zat da, Müslümanları gayrete ve heyecana getirerek yeniden uyandıracak ve doğru yola sevk edecektir. Böyle olması Rabbimizin kanunları gereğidir ve Rahmet-i İlahiyeden beklemeye hakkımız vardır. Yeter ki bizler beş vakit namazlarımızda bu duaya devam edelim. Tevfik Allah’tandır…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...