Pazartesi, 30 Mayıs 2011 19:36

Deniz tatbikatlarının iptal edildiğine üzülmeyin

Seçim propagandalarında yeni anayasanın yapılacağına dair vaatler var. Gerçekten de darbecilerin yaptığı ve kendilerini sağlama aldıkları faşist anayasalardan kurtulmak gerekiyor. Bu konuda toplumun çeşitli katmanları arasında belirli bir konsensüs oluşmuş durumda.

Lakin en az sivil bir anayasa kadar önemli bir konudan nedense hiç bahsedilmiyor. Silahlı kuvvetlerin küçültülerek daha güçlü hale getirilmesi…

Cümleye bakıp kafanız karışmasın” ordu küçülünce güçlenir mi” diye. Evet, günümüzde güçlü ordular küçük ve mobilize ordulardır. Ne demek olduğunu örneklerle açıklamaya çalışayım.

Bundan 60 Yıl öncesinde ordular savaş kazanabilmek için “sıklet (ağırlık) merkezi” adı verilen yani cephedeki kritik noktalara mümkün olduğunca çok asker ve silah yığma stratejisi uygularlardı. Bu nedenle savaşın hangi noktada cereyan edeceğini bilmek önemli idi.

Başarılı generaller cephenin kritik noktasını doğru tespit eder, aldatma taktikleri uygulayarak düşmanını o noktadan uzakta tutmaya çalışırdı. Sonuçta sıklet merkezinde güçlü olan ordular savaşın galibi olurlardı.

Lakin teknolojide meydana gelen gelişmeler, askeri taktik ve stratejileri de geliştirdi. Almanların “yıldırım harbi” adını verdikleri hareket kabiliyeti yüksek orduların girdiği savaşlarda sonuç hiç değişmedi. Süratli hareket edebilen ordular sayıca çok büyük olan orduları perişan etmeye başladılar.

II. Dünya savaşından sonra “yıldırım harbi” taktikleri daha da geliştirildi. Öyle ki bazı savaşlarda tek bir piyade askeri dahi kullanılmadan savaş kazanılır oldu. Sırbistan- Kosova savaşında Güdümlü mermi ve savaş uçakları kullanılarak NATO güçleri, galip gelmeyi başardı. Hatta Kosova’ya bağımsızlık yetmedi, Sırbistan devlet başkanını (Miloseviç) yargılamak üzere teslim aldılar.

Körfez Savaşı ise sayıca büyük orduların tam bir katliama uğradıkları çok derslerin çıkarılabileceği bir savaş oldu. Gelişmiş savaş araçları, başta akıllı füze denilen güdümlü mermiler, kamikaze hücumlarla düşman ordularını perişan ettiler. Irak ordusunun 5000’e yakın tankı, adeta demir tabuta dönüştü. Sonuç tam bir yıkımdı.

Ekseri ve teknik konularda tartışılması bile abes bu gelişmelerden sonra “neden güçlü ve mobilize bir orduya sahip değiliz?” veya “niçin güçlü bir ordu için gerekli olan profesyonel askerliğe geçemiyoruz?” soruları akla gelmektedir.

Bu soruların en makul cevabı; ordumuzun en önemli tedarikçisi olan ABD’nin çıkarlarına ters düşeceği için “modernleşmeyi istememesi” denilebilir. Silahlı kuvvetlerin envanterinde bulunan birkaç modern savaş araç ve gereci sizi yanıltmasın sakın. Bunlar tamamen göz boyamak içindir. Ülkemiz hala Prusyalılardan kalma taktik ve stratejilerle yönetilmekte, çoğu eski ve modası geçmiş Amerikan silahları ile donatılmaktadır.

Kamuoyunda “Amerikan yardımı” adı altında “dost ve müttefik ülkelere verilen silahlar” diye bir kavram var. Aslında doğru bir söz. Lakin ABD’nin yardım etmesi değil  bilakis yardım alması söz konusu. Tam bir aldatmaca var yani. Bakın bir parça izah etmeye çalışayım.

ABD ordusunun teknolojinin gerisinde kalmış silahları hurdaya çıkarması kendileri için büyük bir israf olacağı için bunu “ABD yardımı” adı altında modern bir ekonomik sömürü modeli haline getirmişlerdir. Kendi silah fabrikalarının ürettiği modern silahları finanse edebilmek için çürüğe çıkan uçak, gemi tank gibi bütün silahları bizim gibi darbelerle hizaya getirilen ülkelere satıyorlar. Bir de adıma “yardım” diyorlar iyi mi!...

Hazır yeri gelmişken bir başka aldatmacaya değinelim.  Milli Savunma Bakanlığı bütçesinde geçmeyen FMS borçları (ABD askeri yardımları), askeri harcamaları küçük göstermektedir. Bu borçlar, çoğu 10 yılı ödemesiz ve faizli olduğundan büyük meblağlara ulaşmaktadır. ABD, hurda silahlarını sattığı gibi mecburen ihtiyaç duyulan bu silahların yedek parçalarından da büyük paralar kazanmaktadır.

Bir defasında Türkiye “biz sizin verdiğiniz buhar kazanları ile çalışan “Knox” sınıfı firkateynlerinizi istemiyoruz, dizel makine ile çalışan “Perry” sınıfı gemileri istiyoruz deyince adeta dünyayı başımıza yıkmışlar, Muavenet isimli muhribimizi kalleşçe vurmuşlardı.

Sonrasındaki gelişmeler utanç verici olduğundan fazlasını yazmak istemiyorum. Lakin sonuçta 9 tane Knox sınıfı gemiyi bağırta bağırta verdiler. Hala bunları kullanıyoruz. Bunlara ödenen parayı bir kenara bırakın bir tatbikatta harcadığı yakıt ve mermiler hesaplanınca milyonlarca dolar israf edilmektedir. Bu nedenle deniz tatbikatlarının iptal edildiğinden dolayı fazla üzülmeye gerek yok. Bu kadar yazmakla yetineyim.

Eğer Yunanistan ekonomik olarak iflas etmiş ise bunun en önemli sebebi bu ABD yardımı altındaki silah harcamalarıdır. Diğer sebepler ikinci, üçüncü derecededir. Eskiden 7/10 oranında aynı kazığı bize atıyorlardı. Türkiye bu borçlar yüzünden milyarlarca dolar faiz ödedi. Defalarca ekonomik krize girdi.

Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki “Amerikan borazancılarını her daim dinlememek gerekir”. Arada sırada orduda yıllarını vermiş ve Muavenet kalleşliği gibi birçok iğrenç olayı yaşamış bu kardeşinizi de dinlemek gerekir. Kitabını yazdık, defalarca makaleler ve seminerler düzenleyerek aldatmacaları ortaya çıkardık. Lakin hala ders alınamamışsa ben ne yapayım. Zarara kendi rızası ile girenin lehinde bakılmaz, vesselam…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki mirza Perşembe, 09 Haziran 2011 14:31 yazan mirza

    ah vehbi bey, ahhh.
    en büyük acizlik cahilliktir. inşaallah bu cahilliğimizi bahtiyar gençlik atacak, çağına uygun bilgilerle kendini donatacak...

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...