Cumartesi, 28 Mayıs 2011 18:23

İlkeler mi yoksa menfaatler mi önemlidir?

Elbette ilke ve prensipler, menfaatlerden, çıkarlardan daha önemlidir. Zira “asa en tekrehü şey’ün vehüve hayrün leküm” yani sizin kerih(kötü) gördüğünüzde hayır vardır mealindeki ayet gereğince neyin bizim için hayır ve menfaatli olduğunu kısa aklımızla her daim göremeyiz. Bize yakışan ilkeli ve istişare ile hareket etmektir.

Bir cemaat ve insan topluluğundan söz ediliyor ise aralarındaki ilişkilere bakılır. Eğer burada menfaat ilişkileri geçerli ise bu topluluğa insan kalabalığı denir. Yok, menfaatten ziyade ilke, prensip ve idealler ön plana çıkmış ise işte ancak bu topluluğa “cemaat” denilebilir.

12 Haziranda yapılacak seçim için parti liderleri başta olmak üzere mebus adayları var güçleri ile çabalıyor seçilmeye çalışıyorlar. Bu uğurda emeğin yanında milyarlarca para harcanıyor. Sonradan “vah halimize, boş yere emek tüketmiş değerli vaktimizi zayi etmişiz” diyecek birçok insanı dinliyor işitiyoruz.

Varsın onlar çabalayadursunlar, biz bir Nur talebesi olarak ne yapılması gerektiğini düşünelim. Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’larda siyaset ile ilgili bahislerine göz atalım.

“Bu zamanda ehl-i İslam’ın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen dalalettir, kalblerin bozulması ve imanın zedelenmesidir. Bunun çareyi yeganesi Nurdur, nur göstermektir ki, kalbler ıslah olsun ve iman kurtulsun. Eğer siyaset topuzuyla hareket edilse, galebe çalınsa o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık kâfirden daha fenadır. Demek topuz (siyaset) bu zamanda kalbi ıslah etmez. O vakit küfür kalbe girer saklanır, nifaka inkılab eder. Hem nur hem topuz ikisini, bu zamanda benim gibi bir aciz yapamaz ”

Eğer Bediüzzaman gibi bir zat iman hizmetini siyasetle yapamıyor ise dahi de olsa çok zeki ve becerikli insanların yapabilmesi mümkün değildir. Bu yüzden iman hizmetine talip olanların siyasete çok fazla bulaşmaması tavsiye edilir.

16 Lema’da geçen bu bahsin sonunda Bediüzzaman, her şeye gücü yeten Rabbimiz isterse dinimizin güzelliklerini “güneş gibi gösterebilir ve ucuz ve dağdağasız verebilir. Onun rahmetinden bekleriz ki, bize pahalı satmasın. Baştakilerin başlarına akıl ve kalplerine iman versin, yeter. O vakit kendi kendine iş düzelir” demektedir.

Yani siyasetçiler gibi bütün gücümüzü seçimlere hasretmeye gerek yoktur. Bize düşen istişare etmek, meşveret kararına uymaktır.

Unutmamak gerektir ki meşveret sonucunda alınan kararın isabetli olması şart değildir. Yanlış bir karar dahi olsa istişare ile olduğundan Kuran’ın emrine göre hareket edildiğinden bir sevap kazanılır. Yok, eğer isabet edilmiş ise nurun ala nurdur ve iki sevap kazanılmış olur.

Ben” meşverete göre hareket etmeyeceğim” diyen bir kardeşimiz ise isabetli dahi olsa (mesela seçimde doğru partiye oy vererek )mesuldür, zarara girme ihtimali çok büyüktür.

Yahu, bu dehşetli asırda bu kadar çok günah ile yaşayan insanlar nasıl kendilerine güvenebiliyorlar ve ben burnumun dikine göre gideceğim diye hareket ediyorlar. Hadi mesuliyet altına girip kendi şahsi düşüncene göre hareket ediyorsun, peki meşveret edip bir karar almış olan insanları insafsızcasına tenkit edip eleştirmek nedir? Hesap günü “niye kardeşlerin hakkında suizan ettin, onun fikirlerine saygı göstermedin? Denildiğinde ne cevap vereceksin.

Bediüzzaman’ın kardeşler arasında münakaşaya neden olan durumlar hakkında söylediği şu söz ile yazımızı güzelleştirip bir son verelim.

“Kardeşlerime tavsiye ediyorum ki, inşikaka ve iftiraka (ayrılığa) sebebiyet veren münakaşa etmesinler. Yalnız müdavele-i efkâr (fikir alışverişi)suretinde nizasız (kavgasız)mübahaseye (sohbete) alışsınlar” vesselam…

 

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...