Pazartesi, 12 Eylül 2011 16:38

Türk-İsrail Donanması Mukayesesi ve yeni dünya düzeni

Türkiye'nin Gazze'ye gönderilecek olan yardım filolarına Türk savaş gemileri ile eşlik edeceğine ilişkin açıklaması, bütün dünyada ilgi ile takip edilmeye başlandı.

Bir sıcak çatışma ihtimali belirdiğini kaydeden İngiliz Reuters haber ajansı Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Bölümü tarafından hazırlanan raporları kaynak göstererek iki ülkenin donanmasını karşılaştırdı.

Rapora göre İsrail Donanmasında 3 denizaltı (dizel), 13 torpido gemisi,2 anti denizaltı gemisi, 57 sahil güvenlik botu, 3 hava destek gemisi, 14 deniz komandosu botu bulunuyor. Türkiye’nin ise elinde 14 denizaltı (dizel), 23 fırkateyn, 26 hücumbot, 69 mayın gemisi, 98 sahil güvenlik botu, 24 SAT-SAS botu bulunuyor.

Sayısal mukayesede Türkiye’nin açık bir üstünlüğü bulunuyor. Elbette sayılar önemlidir lakin asıl önemli olan kemiyet değil keyfiyettir. Yani quantity değil quality esastır. Eğitim, mevcut teçhizat ve silahlar, mukayese için müracaat edilmesi gereken en önemli unsurlardır.

Halen İsrail gemileri, Gazze ambargosunu desteklemek için Akdeniz'de devriye gezmeyi sürdürmektedir. İsrail gemileri Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'nda sık sık istihbarat toplama amaçlı devriyeye çıkmaktadır.

Türk donanması ise Libya operasyonu sırasında binlerce kişiyi bölgeden tahliye etmiş, NATO misyonuna 4 fırkateyn, bir denizaltı ve bir destek gemisi ile katılmıştır. Ayrıca düzenli olarak NATO tatbikatlarına katılmakta ve Somalili korsanlara karşı bölgede devriye gezmektedir.

İsrail, ABD ve Türkiye son yıllarda birçok ortak deniz tatbikatına imza attı. Ancak Türkiye, İsrail ile gerilen ilişkiler nedeniyle son 2 yıldır bu tatbikatlara katılmamaktadır. İsrail donanması düşman güçleri ile son kez 1973 yılında karşı karşıya geldi. Suriye ve Mısır deniz kuvvetleri ile savaştı. Golyath isimli İsrail muhribinin Mısır hücumbotları tarafından batırılması İsrail donanmasının yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğini ortaya çıkardı.

İsrail, bizde muhrip adı verilen destroyerleri tamamen gözden çıkardı ve donanmasının esas gücünü korvet adını verdiğimiz fırkateynden küçük fakat hücumbotlardan büyük savaş gemileri ile donattı.

Bu durum İsrail donanmasını büyük ölçüde zafiyete uğratmıştır. Öyle ki Türkiye ile yapılan bir deniz tatbikatında İsrail korvetleri birçok skandal denecek olaylara imza atmış adeta bu donanmanın “kartondan bir kaplan” olduğu ortaya çıkmıştır.

Tatbikat esnasında Bofors skalasına göre 2-3 derecelik bir denizde dahi bir çok İsrailli asker dayanamayıp kusmaya başlamıştı. Bırakın açık denizde harekât yapmayı sahile çok yakın bir yerde dahi İsrail donanması tel tel dökülüyordu.

Fakat asıl skandal sayılabilecek ayıbı İsrail helikopterleri yapmıştı. Hareket halindeki İsrail gemisine inemeyen helikopterler ancak sahildeki bir havaalanına inebilmişti. Bunların dışında filikasını denize indiremeyen İsrailli korvetler Türk gemilerinden yardım istiyor, gönderilen vasıta ile ancak personel intikalini gerçekleştirebiliyordu. Kısaca söylemek gerekirse İsrailli denizcilerin büyük bir eğitim zafiyeti vardı ve bunu gizlemekte dahi başarılı olamamışlardı.

Aradan yıllar geçti. Bu zafiyetlerin ne ölçüde giderildiğini ancak “Mavi Marmara” olayında görebildik. İsrail donanması tam bir kepazelik içindeydi. Silahsız insanlara ateşle karşılık verip 9 Türk aktivisti şehit etmişlerdi.

İsrailli komandolar, Filistinlilere yaptığı vahşi saldırılarını Türklere karşı da göstermişti. Eskiden olduğu gibi sert bir cevap verileceğini beklemiyorlardı. Fakat çok kısa bir süre içinde yanıldığını anladılar. Türkiye uluslararası sularda yapılan insanlık dışı bu saldırının hesabını ısrarlı bir şekilde sormaya başlamıştı.

ABD ise iki müttefiki arasındaki gerilimi önleyememiş beklentilerin aksine İsrail’e açıktan destek verememişti. İlişkilerin düzeltilmesi için çaba sarf ettiklerini ifade eden Amerikalılar, önemli bir müttefiği olan Türkiye’den vazgeçemiyordu.

Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki Türkiye, İsrail’e karşı yürüttüğü gerginlik politikasında başarılı olmuş İsrail’in göründüğünün aksine kâğıttan bir karton olduğunu bütün dünyaya göstermiştir. Şımarık bir çocuk gibi hareket eden İsrail, sert bir kayaya çarptığını hala anlayamamış bar fedaisi dışişleri bakanı ve fanatik milletvekilleri vasıtası ile tüm dünyaya karşı rezil olmuştur.

Çok kısa bir zaman sonra havlu atacağı açıktır. Arap baharı ile özgürlüğüne kavuşan Müslüman ülkeler, Türkiye’den güç alarak İsrail’e kafa tutmaya başlamıştır. En son Mısır’da İsrail büyükelçiliğini basan Mısırlı gençler, Türkiye’nin diplomatik yollarla yaptığı kovma işini taşla balyozla yapmış İsrail büyükelçisini ülkelerinden kaçmaya zorlamıştır.

Artık İsrail’in önünde çok fazla seçenek de kalmamıştır. Ya fanatiklere esir düşen Netenyahu Hükümetini düşürecek ya da her geçen gün daha da fazla etkisi altına girdikleri ekonomik krizin pençesi altında güçlükle elde ettikleri her şeylerini kaybedeceklerdir.

Malikiyet ve serbestiyet asrının dinamikleri soğuk savaşın etkilerinden ve dünya düzeninden çok farklıdır. Bu değişikliği daha önce fark eden insanlar ve topluluklar güçlerini pekiştirecek hala eski politikalarını sürdürmek isteyenler ise çökmeye yüz tutacaktır.

Kısaca söylemek gerekirse “eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal”, vesselam…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...