Çarşamba, 30 Kasım 2011 09:01

Dersim sorunu nasıl çözülür?

Zulüm payidar kalmaz demiş atalarımız. Evet, yıllar sonra bu acı tablo nihayet karşımıza çıktı. Hep birlikte yüzleşmeli ve kanayan bir yarayı tedavi etmeye çalışmalıyız.

Aslında çok zor gibi görünse de çözüm çok basittir. Dünyada kabul görmüş ve gerçekten de anlamlı bir yöntemi kullanmalıyız.

İyilik ve güzellikler milletin malıdır, başarısızlık ve kötülükler ise baştaki insanlara verilir. Bu sayede insanların ve toplumların onuru korunmuş geleceğe daha güvenle bakması sağlanabilir.

Güzellikler ve iyilikler nur ve ışık gibidir. İstifade edenlerin sayısının artması onları küçültmez. Ne kadar çok insan varsa o kadar çok istifade edilir, fayda görülür. Mesela bir salonda lambamız var. Lambayı yaktığımızda ışığından istifade ederiz. Eğer salona 10 kişi daha gelse, istifademizde bir azalma olmaz. Hatta salonu dolduran insan ne kadar çok olsa ışığın faydası o kadar çok olur, istifade etme imkânı daha da artar.

İşte bütün güzellikler, iyilikler böyledir. İnsanların ortak olması bunları küçültmez. Başarılar da böyledir. Bir kaleyi feth eden askerler ne kadar çok ise başarı o kadar büyük olur. Herkes bu başarıdan pay sahibi olur. O millet veya toplum bu başarıdan istifade eder.

Bakın bununla ilgili çok çarpıcı bir örnek vereyim. Şimdi size bir soru sorsam, bu sorunun cevabını kim doğru olarak verecektir, görelim bakalım:

Soru: Dünyanın en büyük ordusuna kumanda eden ve savaşlarda başarılı olmuş komutan kimdir?

Cevap: General Eisenhover’dir zira 2. Dünya savaşında Müttefik orduları başkumandanlığı yapmıştır. Almanya, Japonya ve diğer ittifak içinde olduğu ülkeleri yenme başarısını göstermiştir.

Sorunun cevabını % 80-90 insan bilememiştir. Yahu “böyle bir komutanı nasıl tanımamışım” diyen insanlar olacaktır. Hâlbuki böyle bir sorunun cevabını bilememek normal bir durumdur. Zira başarılar milletlerin malıdır, başarısızlık ise yöneticilere komutanlara verilir.

İlkokul çocuğuna bile sorsan 2. Dünya savaşını ABD, İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği Müttefik devletlerin kazandığını söyleyecektir. Çünkü bu devletler ortaya çıkan başarıyı bir iki komutan ve devlet adamına yüklemeyip bütün milletlere şamil kılmışlardır. Bu sayede başarı küçülmemiş aksine daha da büyümüştür.

Bir de olaya mağlupların cihetinden bakalım. 2. Dünya savaşındaki başarısızlığın ve kötülüklerin sorumlusu kimdir? Diye soracak olsak, cevap hazırdır. Alman ve İtalyanlar hemen zalim diktatör Hitler ve Mussolini’yi söyleyeceklerdir. Güya kendi sorumlulukları hiç yokmuş gibi “Bu zalim diktatörler dünyayı kana boyadı. Yoksa biz Almanlar ve İtalyanlar iyi insanlarızdır. Dünyaya çok faydalı işler yapmışızdır ” diyeceklerdir.

Gayet açık değil mi? Başarı, galibiyet ve güzellik milletlere veriliyor, başarısızlık ve mağlubiyet ise baştaki kişiye bırakılıyor. Bu sayede milletin şerefi kurtarılmış oluyor.

Peki, birde kendi ülkemize bakalım. Avrupalıların yaptıklarını yapabilmiş miyiz?

Maalesef, hatta tam tersi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Vatanı kim kurtarmış? Bir iki kişi. Savaşta kim mağlup olmuş? Dedelerimiz, Osmanlılar. Askerlerimiz, Ruslara, İngilizlere yenilmiş.

Hadi bir de buradan yakın. Bu ne biçim bir yaklaşımdır ne biçim bir değerlendirmedir. Anlayan varsa beri gelsin. Ama ben doğrusunu söylemekten çekinmeyeyim. Aynı Avrupalı ve medeni ülkelerde olduğu gibi sorulara doğru cevap vereyim. Bu sayede mantıklı ve insancıl bir yaklaşıma ulaşacağımızı zannediyorum.

Evet, savaşlarda mağlup olmamızın nedeni başarısız ve yeteneksiz komutanlar ve devlet idarecileridir. İstiklal savaşımızın galibi ise kahraman askerlerimiz ve ona her cephede yardım eden fedakâr halkımızdır.

Evet, bu cevap hem doğru hem de başarıyı büyüten başarısızlığı ise en aza indiren bir cevaptır. Böyle olması hem aklın hem de vicdanın bir gereğidir.

Şimdi gelelim Dersim konusuna. Burada da yapılacak iş aynen yukarıda verdiğim örneklerdeki gibidir. Katliamı ve kötülükleri baştaki lidere ve komutanlara verip bu zalimce uygulamadan bir an önce kurtulmaya çalışmak en akıllıca çözüm olacaktır.

Bu sayede milletimizin şerefi payimal olmamış olur.

Hem bu güne kadar yapılmış olan uygulamalar bize ne kazandırdı? İnkâr ederek halkı aşağılayarak kime ne fayda sağlandı? “Cahil adamlar, urun, kesin gitsin. Bunlar adam olmaz zaten” diyerek ne elde ettik?

Hâlbuki Avrupalılar gibi şunu yapsaydık ne zarar görecektik?

“Devletin yönetimini ele geçirmiş bazı zalim diktatörler halkımıza zulmetmiştir. Biz İslam milleti olarak herkesin canını kutsal bilir, onu korumak için kendimizi feda etmeyi bir şeref ve erdem sayarız. Bütün fenalıklardan milletimiz değil başımıza geçmiş kötü yöneticiler sorumludur”.

İşte size hem doğru hem de insaflı bir cevap. Şimdi son bir soruyu size sorup yazımı sonlandırıyorum. Bu güne kadar yapılan zulümleri milletimize yükleyip ne kazandık? Başarıları ve iyilikleri tek adama, ikinci adama verip ne kaybettik?

Düşünme zamanıdır. Yeter ki aklımızı başımıza alalım, vesselam…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...