Cuma, 30 Aralık 2011 11:33

NATO Füze Savunma Kalkanı Projesi

Antalya’dan yıllardır görüşemediğimiz bir kardeşimiz  ile “Füze savunma sistemi” ile ilgili bir yazımdan dolayı görüştük. Gazetemizde ve basında çıkan değerlendirmeler ışığında bu konuda düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Her şeyden önce bu proje bir NATO projesidir. Füze kalkanı projesi Almanya, Fransa, Yunanistan, İtalya, Hollanda ve İspanya'da da bulunmakla birlikte Romanya’da da kurulması planlanmıştır.

İran ile ilişkileri bozma potansiyeli taşıması yüzünden Türkiye'de bu sistemin kurulmasına karşı ciddi tepkiler bulunmaktadır. Gerçekten de İran askeri yetkililerinden sert uyarılar geldi. Fakat Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun girişimleri sonucunda İran geri adım atmak hatta özür dilemek mecburiyetinde kaldı.

Bu projeye karşı en ciddi tepki ise Rusya’dan geldi ve hala da gelmeye devam ediyor. Zira rafa kaldırılan “Uzay savaşları” projesinin devamı olarak görüldüğünden ABD-Rusya arasındaki nükleer silahların sınırlandırılması (SALT) antlaşmalarına aykırı olarak değerlendirilmektedir.

Benim düşünceme göre ise işsiz kalan ABD’li savunma sanayicilerinin fabrikalarının kapanmaması için çare olarak gördükleri iktisadi bir projedir. Silah şirketleri işsiz kalmamak için ABD hükümetine baskı yapmışlar ve sistemin kurulma işleminin faturasını NATO ülkelerine çıkarmışlardır. Dolayısı ile ABD’nin de işine gelmektedir. Türkiye olarak, yüksek teknolojinin kullanılması ve modern silah sistemlerinin bilinmesi ve fiili bir şekilde denenmesi nedeniyle bizim için faydalı olacağını düşünüyorum.

Türkiye gelen tepkilere “sistemin savunma amaçlı olduğu ve NATO ülkelerine her hangi bir füze saldırısını, radarlar sayesinde birkaç dakika içinde ortadan kaldıracağı” şeklinde cevap vermektedir. Kaldı ki 60 yıllık NATO üyesi olan Türkiye’nin müttefiklerine karşı yükümlülükleri bulunmakta ayrıca savunma ihtiyaçları nedeni ile bu projede yer alması anlam kazanmaktadır.

Görüldüğü gibi bu proje askeri olmasına rağmen her kafadan bir ses yükselmekte hayatında bir defa dahi radar dahi görmemiş insanlar tarafından eleştiri konusu yapılmaktadır. Öncelikle konunun uzman olmayanlar tarafından bu kadar çok tartışılması ve siyasi odaklı hale getirilmesi çok yanlıştır. Uzmanlara ve askeri yetkililere danışılması, onların düşüncelerine saygı gösterilmesi hakkaniyetin gereğidir.

Silah elektroniği ve güdümlü mermiler konusunda uzmanlaşmış birisi olarak yapılan değerlendirmeleri çok sathi ve yararsız buluyorum. Bir siyasetçinin açıklamalarından yola çıkarak savunma konusunda hiçbir bilgisi olmadan ahkam kesmek bilgiye ve uzmanlığa hakaret etmektir. Hakperestlikten şaşmamak, ciddi araştırmalar yapmadan hala netleşmemiş konularda hüküm vermekten kaçınmak gereklidir. Hele hele konunun uzmanı birisine karşı farklı bir düşünce ileri sürülüyor ise tedbirli olmak, en azından rencide edici olmayan ifadeleri kullanmaya dikkat edilmelidir. Elbette her zaman yanılgı payını göz önüne alan ifadelerde bulunmaya çalışılmalıdır. Aksi takdirde insan mahçup düşer ve mesul olur.

Evet, Fransa Başkanı Sarkozy “biz kediye kedi deriz bu proje İran’a karşı yapılmaktadır” dedi diye açıkça fitne çıkarmaya çalışan bu adamın dümen suyuna girmek akıllıca bir davranış olabilir mi? Her konuda yükselen bir değer olarak öne çıkan ve gelişen Türkiye’nin önüne taş koymaya çalışan Sarkozy kılıklı adamlara karşı çıkmak vatanperverliğin ve hamiyetli olmanın bir gereğidir.

Gelelim İran-Türkiye ilişkilerine. Gerçekten kritik bir dönem geçiriyoruz. İran, Suriye hükümeti’ne açık bir destek vermekte bu ülkede yapılan insan hakları ihlallerine resmen göz yummaktadır. Mezhepsel yakınlığı dolayısı ile Suriye hükümetini desteklediğini ifade etmektedirler. Öncelikle bilinmesi gereken en önemli husus Suriye’deki Nusayri mezhebinin Şia ulemasınca dahi kabul edilmediğinin bilinmesidir.

Hazreti Ali’ye bir peygamber hatta (haşa) ilah olarak kabul edilen bu mezhebi Müslüman olarak görmek dahi mümkün değildir. Hama’da yapılan 25 bin insanın katledildiği facia göz önünde dururken yapılanları bir kere dahi kınamayan İran’a haddinin bildirilmesi hükümetin boynunun borcudur. ABD’nin Irak’tan çekildiği ilk gün, Sünni olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi’yi tutuklamaya çalışan Şii Başbakan Maliki’ye arka çıkmak dostluğun ve komşuluğun bir gereği değildir. Elbette İran ile savaş çıksın denilmiyor fakat saygısız ve patavatsızca yapılan çıkışlara karşı dik durmak önemli bir vazifedir. Velev ki yanlış yapan bizim hükümetimiz olsun.

Binlerce kilometre menzili bulunan İran füzelerine karşı Türkiye ses çıkarmadığı halde, savunma amaçlı füze sistemi kurmaya çalışan Türkiye’ye düşmanca tavır sergilemek edepsizliğin dik alasıdır. Hükümete muhalefet ediyorum diye İran’a destek çıkmak da akıllıca bir davranış değildir, vesselam…

Vehbi Horasanlı

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...