Perşembe, 16 Şubat 2012 12:11

İskilipli Olmak…

Gözyaşlarımı tutamıyorum. Evinden alınan bir hoca efendi ve onun çaresiz gidişini arkasından donuk gözlerle izleyen yaklaşık onbeşinde bir kız çocuğu.

Onu çıkarılan ve İslam aleyhtarı olan bir kanun kaynak gösterilerek mana âleminde Cenabı-ı Hakka yaklaştıran ve Resul-i Ekrem Efendimize (SAV) yoldaş yapan bir idam sehpası… İskilipli Atıf Hoca Efendi…

Öyle bir mücadele meydanı ki acımasız ve tüm kin ve öfkesini kusarcasına binlerce vatan evladını ve Atıf Hocayı darağacına büyük bir intikam hırsı ile götürecek bir meydan.

O meydan öyle bir meydan ki İslam kahramanlarını şaşkına çevirerek neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamaktan uzak tutan bir meydan.

O meydan ki cihadın unutturulduğu, mücahidin uyuşturulduğu meydan.

Hıçkırıklarım artmaya kursağımda düğümlenmeye başladı. Kalbim duracak gibi Allah’ım. Biz neredeyiz. Ne haldeyiz. Ashaptan olmak istiyoruz ama ashaptan çok uzaktayız.

Şakaklarımdan süzülen gözyaşlarım adeta gönlümü ıslatırcasına Atıf Hocalara bu uğurda cefa çekenlere baktıkça içim de ağlamaya başlıyor. Cihad hasreti ile özlemle yanan gönlüm bu yapılanlar karşısında öylece kendi halinde beş vakit namaz'dan başka bir şey yapamadan çaresiz ürkek bir köşede olmak içime oturuyordu adeta.

Peygamber Efendimizin (SAV) Efendimizin son veda haccında var olan yüzyirmibin sahabeden tahminen onbin kadarı o topraklarda meftun. Diğer geri kalanının tamamı cihad anlayışı ile at sırtında meşakkatler, yokluklar ve sıkıntılar içerisinde geçirmiş ömrünü.

Ben ise ashaptan olmayı isterken sanki korkuyor ve ürküyordum. Belki de etrafımda ki tüm inananlardan dahi kaynaklanıyordu bu. Şimdi itidal zamanı, şimdi fevri ve hissi olmama zamanı.

Kim bilir beklide hissi idim. İçimdeki cihad anlayışını açığa çıkarmakta geç kalmıştım. Beklide kemale ermek zamanını beklemek lazımdı. Her ne ise. Tüm bu düşünceler gözlerimden akan o peş peşe üç damla yaş daha kurumadan geçmişti zihnimden.

Sonra karar vermiştim. Zahmetsiz rahmet olmazdı. Elbette makamlar farklı idi. O yüce makamlara çıkmak öyle kolay değildi. Biz makam peşinde değil Allah rızası peşinde olmalıydık. Aslolanda bu idi.

Atıf Hoca ve onun gibilerini asanlarla mücadele etmek bizim bu zamandaki ashap olma rehberimiz olmalıydı. Her birimiz birer İskilipli olmalıydık.

Çağdaşlık inkılâpları diye bir geçmişi karalayan o meçhul zihniyeti ebedi kendi zulmet karanlığına gömmek asli vazifemiz olmalıydı.

Elbette ashap birilerinden beklemekte idi o cihan peygamberinin dinine kendilerinden sonra sahip çıkacak bir hareketi. O neden biz olmayaydık.

Gerçi ne bu dinin ne de bu dinin sahibi yüce yaratıcının biz mahlûkunun sahipliğine ihtiyacı yoktu elbette. Ama bizim ihtiyacımız vardı, alay-ı illiyi ne çıkmaya, ruhumuzu ervah-ı tayyibeye namzet kılmaya.

Bir karıncanın dahi zulmen haksız yere öldürülmesine taraftar olmayan bir dinin mensupları nasıl olurda çağdaşlık ve medeniyet adına yetiştirilmesi on yıllar süren o ana kuzularını cihan pehlivanlarını suçsuz yere düzmece bahanelerle idam edebilirlerdi.

Buna taraftar olan zihniyet nasıl bir zihniyet olabilirdi. Nasıl bir çağdaşlık olabilirdi. Onu yargılayan hâkim hangi mecburiyeti mazeret olarak sunabilirdi.

Bu günde aynı durumlar yok mu? Haksız yere ne olursa olsun bir insan hakkında haksız karar vermek hangi hizmet ve tedbir anlamıyla bağdaşabilir. Buna hangi vicdan ve tedbir razı olabilir.

Demek bunu yapanlarda bir iman eksikliği gerçekten var. O da rızkı Allahın verdiğine inanmamak. Gerisi aslında bunun kılıfı. Mazereti. Bahanesi. Ben mecburumu. Allah hiç kimseyi hesabını veremeyeceği bir imtihana tabi tutmasın.

İskilipli Atıf Hocayı kendi idamı pahasına asacak hâkim bulamayan bir ihtilal komitesi acaba ihtilal ini bugünlere getirebilir miydi?

Heyhat, biz önce iman nurumuzu yitirmişiz. Biz önce ahiret davamızı kaybetmişiz. Dünya davasını kaybetmek ne ki.

Başındaki de çaput, şapka da çaput diyen o hain mahkeme reisine Atıf Hoca Efendinin verdiği cevabı biz her şart ve durumda verebildik mi? Yoksa hep tevillerle ve zamanı değillerle mi uğraşıyoruz.

Atıf Hoca Efendi mahkeme reisine hitaben “Efendi arkandaki bayrakta çaput İngiliz bayrağı da çaput. O bayrağın yerine İngiliz bayrağını assana!” Ve öylece kala kalmış. Ahrette kalacağı gibi…

Umarım son nefesimize kadar gerçek manada cihad etmeyi. İslam nuru ile nurlanmayı şu basit ve bayağı kalbimize nasip eder yüce Rabbim.

Allaha emanet olunuz.

Hamza Eroğlu

09.02.2012

Hamza Eroğlu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...