Çarşamba, 13 Haziran 2012 08:42

Bugünleri de mi görecektik?

           Çevik Bir, yürüyüşünde kendine güven ve bir heybet vardı. Dosta güven ve Düşmana korku salan bir hale girme gayreti sonsuzdu içinde.

            Bir askerinde elbette öyle olması gerekliydi. Dosta güven ve düşmanına da korku salmalıydı. Yoksa daha muharebenin başında kaybederdi, savaşı.

            Ancak küçük bir fark vardı; “Yüzyıllardır bu coğrafyada İslam’ı yok etmek isteyenlerle mücadele eden ordu düşmanını değiştirmişti.  Ordu adeta milletini ve manevi değerlerine bağlı milleti düşman saflarına koymuştu.

            Çanakkale de, kurtuluş savaşında meydana gelmiş onlarca manevi olayı görmezden geliyorlardı. Bu ordunun manevi sahiplerini hesaba katmamışlardı bu güven abideleri.

            Hasta yatağında tedavi gören, daha dünyaya gözlerini yeni açmış ve annesinden süt bekleyen yavruları ve bunların anne babalarını düşman ilan etmişlerdi. Onlarında mazlum olduklarını unutmuşlardı. Adeta gözlerini hırs bürümüştü.

1997 yılında iktidar uğruna bir hırsla dönemin Kara Kuvvetleri komutanına suikast yapacak kadar ileri gitmişlerdi. Ama gel görün ki tatbikat alanından seken bir mermi ile bir Albay şehit oldu diye olay örtbas edildi.

Söz konusu o tatbikatta birinci hat birliklerinde Mekanize Bölük Komutanı idim. Ve hatırlıyorum komuta kademesinin olduğu tarafa sekecek bir atış yoktu ve hatta gerçekçi mühimmat hafif silahlarda kullanılmamaktaydı. Her ne ise…

            Kendilerine yol açmalı ve bu ülkeyi karanlıktan ve zulmetten kurtarmalıydılar.

            Biz kesinlikle bu süreçlerin sorgulanmasında sevinecek taraf olmayacağız. Biz dünde bu insanlara silah arkadaşlarımız olarak bakmakta ve onları doğru yönlendirmek adına gayret içerisinde olmaktaydık.

Ancak hiç birisi kendilerine yapılan bu iyi niyetli ikazları dinlemediler. Dikkate dahi almak gereği duymadılar.

            Dün Sincan da millete ve milletin içinden çıkmış yöneticilerine balans ayarı yaptıkları yerde ceza evinde yatmaktalar haliyle. Ve o dönemde tüm basın ve yayın organlarını, mülki ve idari organlarını etki altında tutan hatta kendisini Cumhurbaşkanı dahi seçtirebileceğini düşünen Çevik Bir; “Bugünleri de mi görecektik?” demiş.

            Çok doğru söylemiş bugünleri görmek gerçekten hayaldi. Bende Çevik Bir’e rağmen diyorum ki; Bugünleri de mi görecektik? Bu gün nihayet ülkede sivil otorite var. Artık ülkemiz, demokratikleşme sürecine girmiştir. Askerin vesayeti olmadan, insanların bir paranoya haline getirdikleri dindarlar ve dindar olmayanlar ayrımı olmadan. Toplumun gerçek manada bir birine hoş görü çerçevesinde baktığı bir ülkede yaşayacağımızı görecek miydik?

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen meydana gelen bu olayları büyük bir hayal kırıklığı ve endişe ile izleyen çok cüz-i bir kesim de yok değil hani. Artık ülke üzerinde oyunlarla, faili meçhullerle, infazlarla ve iftiralarla kendilerine bir rant sağlayamayacaklarının farkındalar.

Ülke gerçek manada ekonomik atılıma hazır hale gelecek. Kendi otomobilini yapan, uçağını yapan, uzaya uydu götüren bir ülke olacak.

Dün küfrettikleri Başbakanın talimatlarını yerine getiriyorduk diyorlar. Artık mızrak çuvala sığmıyor ki. Onlarda şaşırdı ne söyleyeceklerini. Bu günlere gelinebileceğini hesap edemediler. Hal bu ki stratejik boyutta düşünme ufukları vardı.

Satrançta çok güzel hamleler yaparsınız. Rakibinizin köşeye sıkıştığını düşünürsünüz. O heyecanla hamleleri bir bir sıralarsınız. Bu arada gözünüz hep rakibinizin şahını nasıl alacağınızdadır. Oraya kanalize olmuşsunuzdur. Bu esnada rakibinizin verebileceğiniz açıkları büyük bir dikkatle süzdüğünü kaçırdığınız anda bir hareketle mat oluverirsiniz.

Mat oldunuz Çevik Paşa. Buraya kadarmış. Bugüne kadar bu uygulamalar yapıldı ve başarılı oldu. Bizde neden böyle oldu dediğinizi duyar gibiyim. Onu da ben size izah edeyim. Bir akarsuyun önüne yapılan bendin belli bir debiye dayanma gücü vardır. Bu sistemin kurduğu bendin havzaya dolan suya dayanma gücü bu kadarmış.

Demek önderlerinizin başlattığı ve sizin devam ettirmek istediğiniz bent daha fazla yükselemeden sular yükseldi. Ve önünde ne var ne yok alıp götürmeye başladı ve götürüyor.

Daha henüz yeni başladı. Durun bakalım daha neler göreceğiz…

Hamza Eroğlu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...