Perşembe, 21 Mart 2013 11:51

NEVRUZ VE ŞİİRİN ATEŞİ*

 

"Aşık olan canlar bugün gelürler
Sultan nevruz günü birlik olurlar
Hallak-ı cihanyan ziya olurlar
Himmeti erince Nevruz Sultan’ın"

                                               Pir Sultan Abdal

ŞİİR yeniden doğuştur, kıyamettir, yaşamdır, bir düşüncedir, bir bilgidir, hikmettir, var olmanın sevincidir. Ezber bozmadır şiir...

Şiirdeki imgelem gücü nevruzun gücüyle örtüşür.

Nevruz sözcüğü Farsça etimolojik açıdan nev(yeni) ve ruz(gün) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup, yeni gün anlamına gelmektedir. Eski İran takvimine göre yılın ilk günüdür. Güneş 21 Mart’a kadar güney yarımküreye daha çok ışık ve ısı verirken,21 Mart tarihinden itibaren kuzey yarım küreye daha çok ısı vermeye başlar. Bu nedenle nevruz,Çin’den Avrupa içlerine kadar kuzey yarımküre insanlarının ortak bayramıdır. Uyanışın ve yaradılışın sembolü olarak kutlanır.

İran Mitolojisine göre Tanrı dünyayı, insanı ve güneşi bugünde yaratmıştır. İran’da ilk defa Mecusi devleti kuran Cemşit’in tahta geçişi de bugüne rastladığı için bugünü Mecusilerin dini bayramı olarak ilan etmiştir.

Türk kavimleri tarafından M.Ö. VIII. yy.’ dan günümüze kadar her yıl 21Martta kutlanır ve rivayete göre Türklerin Ergenekon’dan çıkışı, kurtuluş günü kabul edilir.
Firdevs’in Şehnamesinde anlatıldığına göre Cemşit’ten sonra kral olan Dahhak’ın zulmüne karşı demir ustası Kava’nın direnişinin başlangıcı nevruzdur. Bazı Kürt toplulukları Kava’yı Kürt olarak kabul ederler ve bugünü bir başkaldırı, ayaklanma olarak değerlendirirler.

Dini inanışlarda ise, nevruz; Hz. Musa’nın Kızıldeniz’den İsrail oğullarını geçirmesi, Adem’le Havva’nın Arafat'ta buluşması, Hz Yusuf’un kuyudan kurtarılması, Hz. Yunus’un balığın karnından karaya çıktığı gün gibi anlamlara geldiği rivayetleri vardır.

Her ne şekilde ve algılayışta olursa olsun nevruz, bütün toplumlarda; kurtuluş, yenilenme, başlangıç, dönüm noktası olarak terminolojide yerini almıştır.

"Erişdi bahar oldu yine hemdem-i Nevruz
Şad etse nola dilleri cam-ı cem-i nevruz"

(Nef’i)

Nevruza Osmanlı padişahları özel önem atfetmişlerdir. Padişahlara nevruz günlerinde nevruziye adı verilen telhisler yazılarak padişah kutlanırdı. Mesir şenlikleri de bu kapsamda yapılırdı.

Asıl olan Pir Sultan’ın teybin ettiği  “Birlik Günü” olarak nevruzu değerlendirmek gerekir. Nevruzu bir kavgaya ve teröre bahane yapmak asla tasvip edilemez. Bu kültür, bu medeniyet bu vebali ne taşır ne de kabul eder.

Şiirsel olarak bakıldığında bugünün bahar başlangıcı olması, doğanın depreşmesinden, yeniden doğuşundan insanın duygu sağanağına tutulması ve doğayla rezonansa gelmesidir. Nevruz şiirdir;şiir bir medeniyettir, Vahyin en geniş açılımıdır şiir.

Sezai Karakoç’un dediği gibi “Bütün sanatlar şiirin ateşini çalmışlardır.”  İslam Medeniyeti tasavvurunda şiir en kesif şekilde baş köşeyi işgal etmiştir. İslam kültürü hayatın her zerresine sinmiş bir şiirdir dense yeridir.

Kur’an-ı Kerim Şuara Suresi’nde(224-225-226.ayetler) şairlerin insanları sapkınlığa uğrattığını, onların aylak aylak dolaştıklarını, gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerinden bahseder. Yani Kur’an, toplumuna rehber, ışık olmak yerine onları sapkınlığa ve bataklığa götüren, onları asli insanlık unsurlarından uzaklaştırıp dönüşüm ve başkalaşım içine sokan zihniyet algılamasını sorgular; bunun şair, yazar, müzisyen yada en genel anlamıyla ‘’aydın!’’ olması sadece sıfatı değiştirir; Kur’an’daki ‘şair’ sosyolojik dilin sembolüdür. Günümüz batı/cı/ entelijansiyasında olduğu gibi, sözde 'muasır medeniyetler seviyesine' öykünen, yaşadıkları kültür coğrafyasının ruhunu kavrayamamış, ortak medeniyet kültürünü algıla(ya)mamış ve mensup olduğu medeniyetin dinamizmini hor ve hakir görüp, sekülerizm sarmalına toplumları sürüklemeye çalışmışlar ve gerek kendilerini, gerekse toplumları öznelikten çıkarıp, birer nesne haline getirmiş, “gassalın önünde meyyit” misali batının kurtlar sofrasına teslim etmişlerdir. Oysa İslam Medeniyeti Hz. Peygamber’den itibaren Hassan bin Sabit’ten Mevlana’ya, Baki’den, Fuzuli’den Mehmet Akif’e değin bu uzun ve meşakkatli yolda şairi ve şiiri önemli işaret taşları kabul eder.

Muhammed(s.a.v)Hassan bin Sabit’e ‘Söyle ya Hassan, Ruhu’l Kudüs senin yardımcındır’ demiştir.(Buhârî, Salat, 68; Müslim, Fedâilu's-Sahabe, 151, 152; Neseî, Mesâcid, 24. Ayrıca bk. Cebrail mad.).

İbn-i Abbas, tefsir derslerinin ardından şiir dersleri yapmıştır. Hz. Aişe, hafızasından bir ay boyunca şiir inşad edebileceğini söylemiştir. İmam Şafii bir şairdir ve divanı vardır. Osmanlı Mimarisinde musikiyi görürüz; musikinin nirengisi ise şiirdir, şiirden neşet etmiştir. Osmanlı padişahlarının çoğu şairdir yada şairleri yanlarından ayırmamışlardır. Muhteşem Süleyman, yarım asra yaklaşan saltanatı boyunca yaptığı iki şeye ehemmiyet vermektedir: Biri Sinan’ı keşfetmiş olması, diğeri Bakî’’yi keşfetmesi...

Batılı seküler anlayış sorgulayıcı değil, taklitçidir. Gerek Batılı kaynaklarda, gerekse İslam kaynaklarında Platon’un şiirle meşgul olduğunu, fakat Sokrates’in meclislerinde şiir sanatını kötülediğini görmesi ve Sokrates’ten duyduğu fikirlerin hoşuna giderek şiirle meşgul olmayı bırakması bir düşünür açısından ne derece tutarlı bir yaklaşımdır.
İslam Anlayışı şiire ve bütün sanatlara indirgemeci mantıkla yaklaşmaz. Bizzat, Yaratan kendisinin varlığının dahi sorgulanmasını ister Kuran’da.(Hz. İbrahim’in  Rabbini bulma konusunda ay, yıldızlar ve güneş karşılaştırmasının  anlatıldığı ayetleri hatırlayın En’am -76-79) İslami perspektif Kur’an’daki şair eleştirisinin umumu kapsamadığını, spesifik bir anlam taşıdığını, hem gelenek(nakil)yoluyla, hem akli boyutuyla keşfeder. İslam’ın sanata ve bilime yaklaşımı hep bu minval üzere olmuştur.

Şair veya şiir sözü üst dile taşıyandır. İslam da ferdin ve toplumun hep bir üst perdeye çıkmasını, tekamülün sürekli olmasını ister; toplum içinde hikmet sahibi fertler ister ki ‘Medinetül  Fazılalar’ oluşabilsin. İslam Medeniyeti olgusunun inşasında ve yeniden hayat bulmasında entansif çaba gösteren medeniyet mimarlarına en çok bugün ihtiyaç vardır.

Sonuçta özetle söylenecek tek şey var: Şiir nevruzdur, şiir küllerinden yeniden kanatlanmaktır; simurgtur şiir.

* Bu yazı, ‘‘Nevruz’’ ve ‘‘Dünya Şiir Günü’’ nün aynı günde olması sebebiyle kaleme alınmıştır.

 

 

Son Düzenlenme Cumartesi, 23 Mart 2013 21:17
Hüseyin Caner AKKURT

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki sönmez Cumartesi, 06 Nisan 2013 08:39 yazan sönmez

    şiirin duygu ve düşüncelerimizin güzel ve estetik olarak ifade edilmesi
    olduğunu anlatan bir yazı olmuş.yüreğine sağlık.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...