Salı, 03 Eylül 2013 17:50

ABD VE BATI: ZALİMDEN HAK TALEP ETMEK

İslam Dünyası bir cenderenin içine girdi.

Esasında daha önce Cadı Kazanında kaynatılır, parçalanır, oynanırdı.

Soğuk savaş yılları, akabinde 90’lı yıllar. Demirel’li yıllar. İslam Dünyası tam narkozlu, çaresiz, idraksiz, halk birilerinin kontrolünde, ya kaos var ya da çaresizlik.. İslami duyarlılığı yüksek ve entelektüel kesimlerin İhvanla siyasette etkinleşmesi süreci Türkiye’de DP’nin de kurulduğu yıllarla esasında paralellik arz eder. Türkiye’de Milli kesimler rejimi siyasette delerken, maalesef Demirel gibi çoban yardımcılarını kangal misali kendilerine reis seçmişlerdir. Çobanlar kim? ABD ve Batı. Yıllarca Türkiye’de cemaat yapıları aslında bu karşı siyasilerle birlik olmuştur. Hatta Demirel’in kendi cemaatlerine mensup olduğunu ispattan dahi geri durmamışlardır. Sonuç: heba olan en az kırk yıl.

İnsan dört şeyi kontrol ettiğini zannetse de edememektedir. SU, ATEŞ, HAVA VE İNSAN.. İnsan bunları kontrol edememektedir. Arap baharı ile bendin kapağını aralayan ABD, Müslüman halkı kontrol edememiş, halk onların “Akın!” dediği kanallara değil, mecraına yönelmiştir. İhvan ve Mursi böylece iktidar olmuştur. Şimdi çabaları yine zalimlerle halkı kendi kanallarına sokma çabasındadırlar. Ama kimse Allah’ın iradesinin nasıl tecelli edeceğini hesaba katmamaktadır. Allah iradesini Kuran’da açıkça beyan etmiştir. Bunun için İslamlar birlik olmalıdır. Emredildikleri gibi, KARDEŞ. Bedr’deki kardeşlik yakalanmazsa muzafferiyet ancak mazlumların duası ile olacaktır. Ama Allah zaferi birlik olanlara vaad etmiştir.

Mısır, Tunus, Cezayir, Türkiye bakıldığında benzer örneklerdir aslında. Osmanlı’dan sonra oluşan diktatörlüklerle ırkçı, baasçı, İslam ve mazi düşmanı siyasi tek partiler aracılığı ile laboratuar ortamında sözde ayrı ayrı ve birbirine düşman uluslar yaratılmaya çalışılmıştır. Esad ailesi bunun maşalarından biridir Suriye’de.

Türkiye’de tek parti diktatoryası ancak halk oylaması ile bir kısmı değişen anayasa sonucu yıkılmıştır. Türkiye 90 yıllık demokrasi ve hak mücadelesinde şurda üç yıldır nefes almıştır.

Mısır’da ABD ve İsrail tetikçisi bir generale darbe yaptırıp binlerce insanı meydanlarda katlettiren Haçlı, Suriye’de kurtarıcı rolündedir. Maalesef bizlerde bu kurtarıcıdan medet umuyoruz. İslam Dünyası gerek yönetim kadroları, gerek aydınları, gerek halk anlamında hiçbir uluslar arası sorunda yan yana duramamaktadır. Bu yabancı istihbarat servislerinin becerisi olduğu kadar maalesef Müslümanların içindeki hain, işbirlikçilerin çokluğu, enaniyet, unsuriyetçilik, ırkçılık, siyasetten şahsi ikbal bekleme, bilgisizlik, korkaklık gibi hastalıkların sonucudur. Birde maalesef mezhepçilik… “21. Yüzyılda da mı?” demeden edemiyor insan. Maalesef Kuran’ın hükümleri apaçık ortada dururken fitne sürekli ayaktadır. Bu gün şeratçı geçinen kabile krallarının Suudiler başta olmak üzere Mısır’da darbe ve kanın akmasından yana oluşlarının nedeni sadece tahtlarını borçlu oldukları ABD baskısı ve talimatlarıdır. İran’ın Suriye’de katliama destek vermesi mezhepçilik ve Pers İdeallerinden başka bir şey değildir. Tabii gözden düşen Hizbullah’ta aynı şekilde.

Peki ya ülkemizde yıllarca “Mollalar İran’a!” diye höyküren, nara atan CHP ve ulusalcıların duruşu. Suriye’de İran’dan yana tavır almaları, Mısır’da darbeci generale yandaş olmaları…

Gezi Parkında Koç’un otelinde yiyip içip istirahat buyuran devrimci ve komunist şefleri..

Bölgenin ve medeniyetimizin yetimlerinin kafasının biraz çalışması bile herşeyi görmelerini sağlayacak. Görmek ne sağlayacak? Bir araya gelmenin gerekliliğini.. Birliğin farz-ı ayın olmasının yanında sosyal bir gereklilik olduğunun görülmesi.      Ayrıca birlik için, “Neden, Nasıl, Nerede, Kimlerle, Kime Karşı, Ne Yapılacak?” sorularına da doğru ve icma edilmiş cevaplar bulunacaktır.

İçinde bulunduğumuz bu hal tam da Bediuzzaman Hz.’nin buyurduğu gibi; “Zalimden hak talep etmek, Hakk’a zulümdür.” Cümlesinin aşağılayıcı manasındaki durumdur. Evet bu durum ve duruş Müslümanlar için zillettir. Batı ve Hıristiyan dünya, hiçbir işlerine Müslümanları sokmamaktadır. Kendileri NATO ve BM dâhil kendi kurumları olduğundan her türlü sorunlarını kendi içlerinde bizi karıştırtmadan çözmektedirler. Dolayısı ile bizimde yani İslam Alemi’nin de, kendi Ortak Pazarı, Barış Gücü, Birleşik bir Karar Konseyi olmalıdır. Bunlar canlı ve etkin organlar olarak yapılandırılmalı ve yaptırım güçleri olmalıdır. Yoksa içinde bulunulan şu durum her birerimiz için tam bir zillettir.

İslam Dünyası bir cenderenin içine girdi.

Esasında daha önce Cadı Kazanında kaynatılır, parçalanır, oynanırdı.

Soğuk savaş yılları, akabinde 90’lı yıllar. Demirel’li yıllar. İslam Dünyası tam narkozlu, çaresiz, idraksiz, halk birilerinin kontrolünde, ya kaos var ya da çaresizlik.. İslami duyarlılığı yüksek ve entelektüel kesimlerin İhvanla siyasette etkinleşmesi süreci Türkiye’de DP’nin de kurulduğu yıllarla esasında paralellik arz eder. Türkiye’de Milli kesimler rejimi siyasette delerken, maalesef Demirel gibi çoban yardımcılarını kangal misali kendilerine reis seçmişlerdir. Çobanlar kim? ABD ve Batı. Yıllarca Türkiye’de cemaat yapıları aslında bu karşı siyasilerle birlik olmuştur. Hatta Demirel’in kendi cemaatlerine mensup olduğunu ispattan dahi geri durmamışlardır. Sonuç: heba olan en az kırk yıl.

İnsan dört şeyi kontrol ettiğini zannetse de edememektedir. SU, ATEŞ, HAVA VE İNSAN.. İnsan bunları kontrol edememektedir. Arap baharı ile bendin kapağını aralayan ABD, Müslüman halkı kontrol edememiş, halk onların “Akın!” dediği kanallara değil, mecrasına yönelmiştir. İhvan ve Mursi böylece iktidar olmuştur. Şimdi çabaları yine zalimlerle halkı kendi kanallarına sokma çabasındadırlar. Ama kimse Allah’ın iradesinin nasıl tecelli edeceğini hesaba katmamaktadır. Allah iradesini Kuran’da açıkça beyan etmiştir. Bunun için İslamlar birlik olmalıdır. Emredildikleri gibi, KARDEŞ. Bedr’deki kardeşlik yakalanmazsa muzafferiyet ancak mazlumların duası ile olacaktır. Ama Allah zaferi birlik olanlara vaad etmiştir.

Mısır, Tunus, Cezayir, Türkiye bakıldığında benzer örneklerdir aslında. Osmanlı’dan sonra oluşan diktatörlüklerle ırkçı, baasçı, İslam ve mazi düşmanı siyasi tek partiler aracılığı ile laboratuar ortamında sözde ayrı ayrı ve birbirine düşman uluslar yaratılmaya çalışılmıştır. Esad ailesi bunun maşalarından biridir Suriye’de.

Türkiye’de tek parti diktatoryası ancak halk oylaması ile bir kısmı değişen anayasa sonucu yıkılmıştır. Türkiye 90 yıllık demokrasi ve hak mücadelesinde şurda üç yıldır nefes almıştır.

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...