Salı, 17 Haziran 2014 10:29

İŞBİRLİKÇİLİK, TERÖR VE TABANLARI

Her fırsatta birileri sokakları hareketlendirmeye çalışıyorlar. Ülkedeki siyasi çevrelerden bazıları bunlara destek veriyor, bazıları karşısında duruyor. Aslında bu eylemler doğru okunmalı. Siyasilerinde kimin borusunu öttürdükleri böylece ortaya çıkacak aslında.

        

         Terör. Kaynakları iyi incelenmeli. Ayrıca, terör örgütleri ve halk, halk kesimleri… Halka terör gurupları ulaşamamalı. Terör guruplarının ulaşabildiği halk, onlar için deniz gibidir. Deniz kurursa balık yaşar mı? Peki, halkı yok mu edeceğiz? Asla! O zaman halkı bilinçlendirmek gerek. Bu nasıl yapılacak peki?

         Yıllarca halkımızı öcü gördük. 1988 yılında Diyarbakır’a tayin olmuştum. Teğmendim. Halkı tanıdıkça benim Düzce’deki köyümün insanları ile Bitlis’in köylerinin insanları arasında hiçbir fark olmadığını hatta gönül bağlarını gördüm. Ama her zamanki gibi bu sessiz yığınlar ümitle bekliyordu. Kimden? Devletten… Neyi bekliyorlardı? Teröristlerin kendilerine yaklaşmalarına engel olunmasını. Ama aynı devlet o dönemde halka ve değerlerine o kadar yabancı duruyordu ki. Kürtçe yasaktı. Ana askerdeki, hapisteki oğlunu ziyarette Kürtçe’den başka dil bilmediği için “Nasılsın?” demekte zorlanıyordu.

         Aynı dönemde, camiye, kışladaki mescitlere postalla giren Komutanlar vardı. Başörtülüler alınmıyorlardı okullara. Devlet de uzaktı halka. Köyler PKK’ya yataklık yapmak zorunda kalıyor diye, halk göçe zorlanıyor, işkence görüyor, dövülüyordu. Oysa devlet halkına zulmedememeliydi. Halk devletin damarlarındaki kandı, bedendeki hücreydi. Maalesef o çatışma döneminin izleri ülkenin hem batısında, hem de doğusunda kaldı.

         Bölücülük belasının izlerini silmek için mücadele devam etmeli. Çözüm sürecine katkı sağlanmalı ki Apo denen zalimi sürecin içinde tutma pahasına.

         Şimdi, Gezi, Gazi, Okmeydanı derken ırkçı, unsuriyetçi bölücülüğün yanına mezhebi bölücülük de konmaya çalışılıyor. Başbakanımızın Köln çıkartması orada masum görünen bir kısım siyasi ve derneğin duruşlarını turnusol kâğıdı gibi ortaya çıkarttı.

         Halk, halkı aldatan masum görünümlü STK ve dış güçlerin maşası terör gurupları. Almanya’daki Alevi kökenli ve sol STK net olarak Alman Cumhurbaşkanı ve Almanya’ya bağlılıklarını arz ettiler. Gelinen son nokta aslında hükümet için, sağduyulu Alevi dedeleri için, MİT için tam bir fırsat. Oynanan oyun halka anlatılmalıdır. Bu yapılırken halkın kamplaşmasına da fırsat verilmemelidir. Şu anda 15’inci yüzyılda değiliz. Şah İsmail-Yavuz Selim, Fatih-Uzun Hasan ya da Yıldırım-Timur günlerinin iletişimden yoksun karanlık günleri geride kalmalı. Artık yeni ve güzel günlere gitmek için ihanet çevrelerinin dedikodu, Psikolojik Harp vb. kötülükleri hep birlikte yenilmelidir.

         Anadolu’daki kardeş kavgası hepimizi mahveder. Sadece bizi mi? Tüm çevre coğrafyayı da. Biz neden İran’ı tahrik etmiyor ve kaşımıyoruz? Oysa orada Azeri, Türkmen ve diğer Türkler var. Türk Milleti kan ve gözyaşına hep karşı oldu. Ya İran? Maalesef Suriye ve Gezi Olaylarında İsrail’li, ABD, İngiliz, Alman ve Fransız ajanlarla onlarda Türk Polisini taşlattı.

         Halkımız terör baskısından da masum görünümlü ama ihanetle iç içe, işbirlikçi STK’nın etkisinden de korunmalıdır. Bunu yapacak olan devlet ve sağduyulu halk liderleridir. Kim bu halk liderleri? Başta dinsel anlamda toplum lideri görünen hoca, şeyh, dede vb. sıfatlı insanlardır.

         28 Şubat sürecinde Sünni kesimler benzer hatalar yaptılar. Muz tarikatlarının cinsel sapık şeyhlerini, sözde şeriatçıları gerçek dindarlardan ayıramadılar. Maalesef bu alçak ve habis insanlar için “Bizden değil” diyemediler. Bunları da kimlerin kullandığı 8-10 yıl sonra ortaya çıktı malum. Şimdi aynı tuzak Aleviler için söz konusudur. Üzücü olan da şu; Alevi ya da Sünni, Millet düşmanı tüm kişi ve kuruluşların arkasında aynı çevreler var. Siyonist ve Batı İttifakı.

         28 Şubat Sürecinden alınması gereken dersler dikkate alınmalı. Kimler, nasıl kullanıldı? Benzerleri şimdi Aleviler ve CHP’nin başında. Geçmişte RP’nin 54’üncü Hükümetinin yıkılması için kurulan tuzaklar kimlerle kuruldu? Camii önü eylemcileri hükümet gider gitmez nereye buhar oldu? Muz tarikatları, sapık şeyhler?

CHP ve Tunceli’li Dedesoylu Kureyşan Aşiretine mensup Genel Başkanı Kılıçdaroğlu başta olmak üzere tüm dedeler 28 Şubatın o kötü günlerinden dersler çıkartmalı. Sünni camianın düştüğü hataya düşmemeliler. Ayrıca bir avantajları var Alevi’lerin. Kendilerine düşmanlık yapacak bir karşı cephe yok, onları yalnızlığa itecek, ötekileştirecek devlet kurumları yok. Hükümet de buna dikkat etmelidir. Sessiz ve vatansever Alevi Halkımız kucaklanmalı, ne terör guruplarına ne de masum görünümlü ama dış güçlerin güdümündeki STK’na yem edilmemelidir. Ne de mezhebi ayrışmaya çanak tutabilecek, Alevi’leri ötekileştirecek hükümete yakın çevrelere.

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...