Çarşamba, 16 Temmuz 2014 15:53

MİSAK-I MİLLİ, LOZAN, KÜRDİSTAN

Misak-ı Milli: “Madde 1– Osmanlı Devleti’nin, özellikle Arap çoğunluğun oturduğu ve 30 Ekim 1918 tarihli ateşkesin imzalandığı sırada düşman ordularının işgali altında bulunan topraklarının geleceği, halkın özgürce açıklayacağı oylarına uygun olarak belirlenmelidir. Adı geçen ateşkes kapsamında din, ırk ve soyca bir olan, birbirine karşı karşılıklı saygı ve özveri duyguları ile dolu, geleneksel ve toplumsal hukukla, çevre koşullarına tümüyle saygılı olan Osmanlı İslâm çoğunluğunun bulunduğu toprakların tümü, gerçek ya da varsayım olarak hiçbir nedenle ayırım kabul etmez bir bütündür.”

Lozan Barış Antlaşması'nda azınlıklar, Müslüman olmayanlar olarak belirlenmiştir. Tüm azınlıklar “Türk uyruklu” kabul edildi ve hiçbir şekilde ayrıcalık tanınmayacağı belirtildi. Antlaşmanın 40. maddesinde şu hüküm yer almıştır: "Müslüman olmayan azınlıklara mensup Türk uyrukları, hem hukuk bakımından hem de uygulamada, öteki Türk uyruklarıyla aynı işlemlerden ve aynı güvencelerden yararlanacaklardır. Özellikle, giderlerini kendileri ödemek üzere, her türlü hayır kurumlarıyla, dinsel ve sosyal kurumlar, her türlü okullar ve buna benzer öğretim ve eğitim kurumları kurmak, yönetmek ve denetlemek ve buralarda kendi dillerini serbestçe kullanmak ve dinsel ayinlerini serbestçe yapma konularında eşit hakka sahip olacaklardır."

Lozan’a itiraz itiraz eden Kürt çevreler diyorlar ki; “Hem asli unsuruz, Hem kurucuyuz. Hem ayyıldızlı albayrakta 1500 yıldır kanımız, terimiz, canımız var ama Fransız’la, Rus’la, İngiliz’le işbirliği yapan Ermeni kadar Rum kadar bu toprakta itibarımız yok. Olmadı. Lozan’da itibar diye sunulan Müslümanlar Türkiye’nin asli unsurudur.” kabulü bizi PKK sürecine getirdi. Düşünün! Yıllarca Kürtçe yasaklandı. Kürt Ana kışlaya, cezaevine evladını ziyarete gitti. Türkçe bilmediği için “-Nasılsın yavrum?” bile diyemedi. Yıllarca Kürtçe ile bölücülüğü yan yana koyan faşizan CHP mantığı sonucu Türkçe bilmeyen Kürt Vatandaşımıza ve bölgenin Kürt’lerine Türkiye hariç herkes Kürtçe yayınları ile ulaştı. Oysa dünyanın en büyük Kürt kenti İstanbul, dünyanın en eğitimli Kürt’leri de Türkiye’deydi. En çok Kürt nüfus Türkiye’deydi. Türk’ün olmadığı hiçbir yerde de Kürt yoktu.

Şimdi Irak bölünüyor. Görünen o ki ABD nezdinde güvenilirliğini kaybeden Türkiye, İsrail’in geleceği için riskli. Kuzey Irak petrolü de yine onların kontrolünden çıkıyor. Öyle ise, Irak IŞİD ile bölünsün. Şii Arap Bölgesi, Sünni Arap (IŞİD) Bölgesi ve Kuzey Irak Kürt Bölgesi. Bölgedeki Türkmenler de Şii ve Sünni olarak bölünüp birbirine düşman edilmek üzere. Şii Türkmenler Genel Kurmay’ın raporu ile de belirtildiği üzere İran’ın kucağına itiliyorlar. Sünni Türkmenlerin bir kısmı Arap, diğer kısmı Kürt Bölgesinde. Böylece Irak’tan Türkiye’nin de Türkmen’in de izi silinmek üzere.

Irkçı değiliz. Olmayacağız… Ancak sizlere Misak-ı Milli’yi ve Hatay’ın bütüne katılış sürecini hatırlatmak isterim. Kimse kusura bakmasın, bölgede bütünü ve Büyük Birliği Türkiye temsil eder. Ne İran, ne de Araplar. 1000 yıldır Haçlı ve Batı emperyalizmi ile Selçuklu, Osmanlı ve şimdi de Türkiye mücadele ediyor. Musul ile ilgili olarak;  19 Mayıs 1924 tarihinde Türkiye ve İngiltere arasında İstanbul Konferansı düzenlendi. Konferansta Türk tarafı Musul'un tarihi olarak daima Osmanlı toprağı kaldığını ve Birinci Dünya Savaşı sonunda da bu durumun değişmediğini, vilayetin nüfusunun üçte ikisinin Müslüman Türk ve Kürt’lerden oluştuğu bu durumda tarihi, askeri ve etnik gerekçelere göre Musul’un Türkiye sınırları içinde olması gerektiğini savundu. İngiliz tarafı Türk Devletinin isteğini kesinlikle reddetmesi üzerine İstanbul Konferansı dağıldı. Anlaşmazlık, Milletler Cemiyeti'ne götürüldü. Burada Türk tarafı İstanbul Konferansı’ndaki tezlerini tekrarladı ve referandum (genel halkoylaması) yapılmasını istedi. İngiltere bölge halkının bilinçsiz olduğunu bildirerek referandum isteğini de reddetti.

Akabinde bölgenin İngilizlere kalmasını hazmedemeyen 7. Kolordu Komutanı C. Tayyar Paşa 1924 yılında, İngiliz destekli Nasturi Ayaklanmasını bastırmak için bölgedeki Kürt Aşiretleri ile işbirliği yaptı. Hedefi Musul ve Kerkük dâhil bölgeyi Anavatana katmaktı. Hatta “-Hedefe ulaşayım, birliklerimi olması gereken sınırlarda tertipleyeyim, siz beni emre itaatsizlikten idam edin, ama birlikleri de oradan çekmeyin.” teklifinde bulunduğu da söylenir.

Şimdi; Musul, Kerkük, Erbil, Süleymaniye vb. Türk ve Kürt bölgelerinde bir referandum yapılsa ve şu soru sorulsa; “A. Bağımsız Kürdistan mı istersiniz? B. Türkiye’ye mi katılmak istersiniz?C. Irak’ta mı kalmak istersiniz? Türkiye bölgeyi bu referanduma hazırlamalıdır. Bunun yolu da Türkiye’deki çözüm sürecinden geçer. Ülkemdeki Türk ve Kürt Irkçıları bu büyük kucaklaşmadan korkmaktadırlar. Neden mi? Kandan beslenen bu vampirler o zaman ne ile beslenecek?

Türk neden Kürt’ten, Kürt neden Türk’ten korksun? Bölgede dış güçlerin, emperyalistlerin, Siyonist İsrail’in, ABD ve İngiltere’nin derin planlarının bozulmasının birinci basamağı, Kuzey Irak başta olmak üzere, Suriye ve Irak’ın Sünni bölgelerinde yapılacak bir referanduma bölgeyi hazırlayıp akabinde Anavatana katılışın sağlanmasıdır. Şimdiden bölgeye Türkiye’mizin sembolü albayrağımız gönderilmelidir. O bayrakta Lozan’da da ifade edildiği gibi, Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Boşnak, Arnavut vb. Müslüman Atalarımızın hepsinin kanı vardır. Bayrağımızın bölgede görülmesi halkın ülkemize güven ve sevgisini artıracaktır. Bu arada Suriye’li mültecilere karşı eylem yapanları ayıpladığımı ve nesepleri ile ilgili kuşkularımı da burada ifade etmeyi borç biliyorum.

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...