Salı, 30 Aralık 2014 10:02

REFERANDUM HAZIRLIĞI: CİZRE’DE KATLİAM KALKIŞMASI

Ülkemizde son 50 yılda ne değişti? Eski Marksist sol genel anlamda Birleşik Türkiye’den yanaydı. Bölücü niteliği zayıftı. Ama Türkiye’de solun bir kast sistemi vardı. En tepede; Kürt Aleviler (Köklerini Prof. Y. Halaçoğlu’ndan okuyunuz.), onların altında Aleviler, altında Kürtler, en altta ise Türk Marksistler vardı.

Osmanlı’nın yıkılmasından sonra Medeniyet Coğrafyamızda bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan ırkçılık belası Araplar’ın üzerinde etkili oldu. Birinci Dünya Savaşı yıllarında İngiltere’nin Van Konsolosu Van ve Hakkâri illerimiz başta olmak üzere bölgedeki Aşiret Reislerini, şeyh, molla ve ileri gelenleri tek tek dolaştı. Paraları önlerine koydu. Ancak hiçbiri tenezzül etmediler, ihanet etmediler.

Ancak cumhuriyetin tektipleştirme baskıları, Apo’nun Kürt’ü ahlaksızlaştırma ve İmanından koparma operasyonları sonucu bölücü terör maalesef maya tuttu.

Aslında solun tüm duruşları gerekli gördüklerinde bir araya geldi, geliyor. Ulusalcı, CHP’li, İP’li sosyal faşistlerle, bölücü faşistler, diğer seküler solcular Gezi ve Kobani kalkışmalarında bir araya geldiler. Ya karşılarındaki Medeniyetimizin Oğulları?

Açılım sürecini PKK ve HDP çok iyi kullanıyor, şehirlere yayılmaya devam ediyor. Kobani Kalkışmasında masum Müslümanları katleden PKK, batıda kadınların hatim günlerinde bile propaganda yaparak kendi sapkınlığını yaymaya devam ediyor. Bu süreçte gözden kaçan en önemli sosyal zorlama ne peki?

Doğu ve Güneydoğu’daki Türk Kökenli vatandaşlar, türlü sosyal baskılarla bölgeyi terke zorlandı. Bunların yanında Van, Diyarbakır, Urfa, Bitlis, Mardin, Kars, Ağrı gibi Medeniyet Şehirlerimizdeki köklü Kürt Ailelerde göçe zorlandı. Bu ailelerin ortak yanı geleneklerine bağlı, dindar, devlet ve millete bağlı, Medeni insanlar olmalarıydı. Kürtler dindar insanlardır. Baskılara rağmen topraklarını herkesin terk edebileceği imkânı yoktu. Ama İslami hayatlarını da sürdürmek istiyorlardı. Suçları Mü’mince yaşamaktı. Ataları gibi, İmanları ile yaşamak istiyorlardı dede yurtlarında…

Kur’an Kurslarını, camileri basan, namazla alay eden PKK Militanları ve HDP hala bölgede etkin. Sebebine gelince, Medya ve sosyal medyayı çok iyi kullanıyorlar.

Peki, PKK kimin eseri? PKK’nın babası ASALA Ermeni terör örgütüydü. Anası ise, Türk Solu’nun hain kanadı ile bölücü Marksist Kürtler. Tabii Ana tarafını örgütleyen de sistemin sahibi işbirlikçi kadrolardı. Yani çoğu derin devletin kurumlar içindeki uzantılarıydı. Maksatları da Anadolu’da yükselen İslami duruşun önünü kesmekti. Anadolu’yu kontrol etmenin en kolay yolu, halkı gerçek bilgiden yoksun bırakarak, düşman kamplara ayırıp zayıflatarak yönetmekti.

Oyun tuttu. Yıllarca dağa çıkan oğullarımızı vurduk, vurduk, askerlerimiz de şehid oldular. Sistemin sahipleri mutluydu. Ancak, silah sistemleri, İHA ve Komutanlar yerlileşip millileştikçe terör dağda tutunamaz oldu. Açılım hükümet kadar dağdakilerin de işine geliyordu.

Ancak, açılım sürecinde dağın kontrolüne mahal kalmadığı düşünülerek tedbirler tamamen birliklerin kendi emniyetine dönüşürken şehirde sokaklar boşaltıldı. Maalesef yol kontrolü yapan PKK’lı faşistler, şehirlerde kimlik kontrolü de yaparak toplumu baskı altına alıyor, seçim sandıklarını bile kontrol edebiliyorlardı. PKK’lı olmayan bölge halkı sahipsiz kalıyordu.

Cizre’de koca mahalleleri basan PKK’lı vahşilerin amacı bölgeyi yakın gelecekte düşündükleri bir referanduma hazırlamaktır. Dolayısı ile daima devletinden ve Milletimizin tamamından yana olan Dindar ve geleneklerine bağlı ahlaklı Kürtler bölgeden kovulmalı ki, referandumdan PKK’nın istediği sonuçlar çıksın.

Evet, PKK bölgenin demografik yapısını değiştirmekle kalmıyor, şimdi de sosyal dokuyu lehine çevirmek için katliam yapmaktan bile geri durmuyor. Bu arada Apo bu eylemleri örtmek ve sahiplenmemek için, Molotof kokteyli ile maskeli eylem yapanları ““AJAN” ilan edeceğiz.” diyor. Tv. Programlarında yorumcular da bu tuzağa aldanıp, iki ayrı PKK olduğundan dem vurup, utanmasalar vatansever PKK’lılardan söz edecekler. Hayır! PKK tek blok. HDP meclisteki temsilcileri.

HÜDA-PAR’lılar diyorlar ki; Filistin’deki, Türkistan’daki zulümlere duyarlı olan Türkiye Müslümanları neden Cizre’deki, Güneydoğu’daki katliamlara karşı lakayt? Çok haklılar. Bu soru siyasi bir soru değil, insanidir, İslami bir hesap sormadır.

Hükümet bölgede deneyimi yüksek Askeri Personelden, emniyet ve MİT Personelinden yararlanmalıdır.

“SUSMA, SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK!” diyen sol söylem doğrudur. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışanlara cevap, aynı netlik ve ciddiyette olmalıdır. Hükümetten sorumluları yakalayıp adalete teslim etmesini, halkımızdan da olaylara karşı duyarlı olmasını bekliyoruz.

 

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...