Pazartesi, 20 Nisan 2015 09:31

PKK Saldırıları ve Çözüm Süreci,

Türkiye’nin otuz yıldır prangası olan PKK terör örgütü artık miadını doldurdu. Son demlerini yaşıyor. Silahlı mücadelenin halkı karşılarına aldığını fark eden örgüt siyaset ayağını devreye aldı. HDP örgütün siyasi kanadını temsil ediyor.

               İmralı’da bulunan Öcalan tartışmasız herkesin benimsediği biri. HDP ise birilerinin güdümündeymiş gibi siyasetten rahatsız. Kişiliklerini ortaya koymak isteseler de bunda başarılı olamıyorlar. Öcalan’ın yokluğu ile liderlik hevesine kapılan Kandil ise üç guruba ayrılmış durumda.

               Kandil’de üçe ayrılan yönetimin başındaki isimler normal hayatta gerek ideolojik ve gerekse hayat görüşü olarak asla bir araya gelemeyecek isimlerden oluşuyor. Kandilde var olan örgüt liderlerinden Hüseyin Feyman bir ermeni ve Süryani’dir. Cemil Bayık Marksist Leninistir. Murat Karayılan Sünni Kürt’tür. Şimdi bu üç ayrı fikrin bir örgütte uyum içerisinde olmasını anlayabiliyor musunuz?

               Kimse de bu isimlerin nasıl olurda bir arada olabildiklerine kafa yormuyor. Aslında mesele gayet açık. Halk bunun farkına varmış durumda. Üçü de farklı alanlardaki parasal yapıyı kontrol ediyor. Ve birbirlerinin işlerine karışmıyorlar. Maddi menfaatler birleşince de üç maymunları oynamak onlar için vazgeçilmez bir durum oluyor.

               Çözüm süreci gündemini takip eden araştırmacılara göre halk her türlü baskıdan yılmış. Eskiden devlet baskı yapardı şimdi üzerimizde PKK baskısı var. Devlet öldürmezdi örgüt öldürüyor. Çocuklarımız güven içerisinde değil. Evden çıkan çocuğunuzun akşama eve döneceği meçhul. Akşam alacağınız bir haberle çocuğunuzun Kandile geçmiş olma olasılığı her an canlı durmakta.

               Son yıllarda ilk defa çözüm sürecinden sonra ticaret hacmimiz arttı. Karayollarında güvenle seyahat etmeye başladık. Turizm bölgemizde hareketlenmeye başladı… diyen halk, çözüm sürecinde devletin İmralı, Kandil ve HDP’yi devreden çıkarak bir adım atması durumunda halkın çoğunun AK Partiye oy vereceğini iddia ediyor.

               Eee… Devletin bölgede gerek eğitim alanında gerekse ekonomi alanında yatırımları artmış durumda. Buna bir de devlet vatandaş dayanışması eklenince halk devletin yanında olmaya başlamış. Uzun vadede menfi Kürt milliyetçiliğinin pirim yapmayacağı aşikar.

               Bugüne kadar Kürt halkının menfaatlerini savunduğunu iddia eden PKK kendi halkına silah doğrultmakla belki de en büyük hatayı yaptı. Halk samimi olmadıklarını gördü. Bilinçli mi yapıldı? yoksa gerçekten bir zafiyet miydi? bilmem ama Cizre olayları PKK’nın ve HDP’nin gerçek yüzünü halka gösterdi. Halk sokaklarda güven içerisinde değil.

               PKK halkı vergi adı altında adeta haraca bağlamış durumda. Zaten yoksul olan halk belki ekonomik sebeplerden belki huzur arayışından olsa gerek devletin kendilerini öldürmeyeceğinin farkındalar.

               İşte durum böyle olunca gerek HDP ve gerekse Kandil çözüm sürecinin gerçekleşmesini istemiyor. Halktan tepki görmeye başlamış olduklarından bu tepkinin daha fazla büyümesini önlemek adına çözüm sürecine taraftarmış gibi görünmekten başka çareleri olmadığının da farkındalar.

               Aleni olarak çözüm sürecinin karşısında olduklarını gösteremeyen bu mihraklar perde arkasından gerçekleştirdikleri eylemlerle bunu önlemek niyetindeler. Bu eylemlerde ise devleti suçlu göstermeye çalışsalar da başarılı olamıyorlar. Son günlerde artan PKK eylemleri ve saldırılarının temelinde işte bu düşünce yatıyor.

               Devlet tüm olanların farkında ve ince eleyip sık dokuyarak işlerin üstesinden gelmeyi başarıyor. Düşman topyekûn taarruza geçmiş. Fakat ne hikmetse bir türlü istedikleri sonucu elde edemiyorlar. Halkın yılların ezilmişliğiyle ve samimi ihlaslarından olsa gerek Allah’ın yardımı da bariz görünüyor.

               Allah’ın rüzgârı iktidarın arkasından esiyor. Yürümek istemeseler de bu rüzgâra karşı koyamadıklarından hedefe doğru adım adım ilerliyorlar. Fakat işin ilginç tarafı bu desteği hissetmiş olacaklar ki kefenimizi giydik ve yolumuza devam ediyoruz diyorlar. Ne yapsalar her şey kendilerine yarıyor.

               Burada akıllara şu soru gelmiyor değil; bugüne kadar emperyalist güçlerin önünde engel tüm liderler bir şekilde öldürülmek yolu ile de olsa bertaraf edildi. Neden Recep Tayyip Erdoğan’a suikast düzenlemiyorlar?

Bu sualinde cevabı açık ve net. Kaos ortamı olur. Bu güçler bunu istemiyorlar. Ortadoğu’yu yönetmek isteyenler bu bölgedeki halkın desteğini alacak bir liderle bunu yapmaları gerektiğinin farkındalar. Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra bunu sağlayacağını düşündükleri bir adamları olsa inanın bunu yapmakta bir an tereddüt etmezler. Bir de hani dedik ya Allah’ın rüzgarı da arkasında olduğundan en büyük tuzak kurucu olan Allah tüm tuzaklarını Erdoğan’dan yana kurunca da bunda başarılı olamıyorlar.

O yüzden kontrol altına almak için çemberini daraltmak istiyorlar. Bunu ekonomik yada siyasi baskı ile sağlamaya çalışıyorlar. Erdoğan da bunun farkında. Kaygan zeminde çok dikkatli ve ince hesaplarla ilerliyor. Mevcut sistemin ayak bağı olacağını bildiğinden de bir an önce başkanlık sistemine geçmeye çalışıyor.

Devletin başındakiler ne yapmaları gerektiğinin farkındalar. Fakat biz halk olarak ne yapmamız gerektiğini biliyor muyuz? Siz bu suale kafa yorarken biz gelecek yazımızın konusunu düşünelim. Kalın sağlıcakla…

                                                                                                                                                                                  19.04.2015

Ersan Ergür

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...