Çarşamba, 09 Mart 2016 17:53

YENİ BİN YILDA TÜRKİYE’YE BİÇİLMİŞ DELİ GÖMLEĞİ “28 ŞUBAT”

28 Şubat”; 90’lı yılların başından itibaren, birtakım kaos planlarıyla yürütülen bir istikrarsızlaştırma (destabilizasyon) döneminin ardından, 28 Şubat 1997 MGK toplantısı ile ete kemiğe bürünen bir post modern darbe sürecinin adıdır.

Bu süreç zarfında TSK ‘nde görev yapan 2000’ i aşkın subay ve astsubay ordu içi hiyerarşik bir darbeyle görevlerinden ihraç edilmiş; bir o kadarı da, uygulanan mobbing yöntemleri ile istifa ve emekliliğe zorlanarak görevlerinden uzaklaştırılmıştır.

Bu süreçte ordudan uzaklaştırılan personel sayısının 5000’ i bulduğunu sanıyoruz.

Bunun adı, TSK’ nın hiyerarşisine yapılmış bir darbedir. Yani darbe ilk olarak TSK’ nın kendi içerisinde yaşanmıştır.

BÇG olarak ta bilinen  “Batı Çalışma Grubu” adlı gayrı meşru örgüt, yasal hiyerarşi dışında yapılanarak ve “durumdan vazife çıkarmak” şeklinde tanımladığı bir pozisyonla önce TSK içerisindeki darbe ve vesayet karşıtı unsurlar olarak gördüğü bizleri saf dışı etmiş; ardından ülke genelinde topyekûn bir psiko-sosyal savaşın yönetimini üstlenmiştir. Bunu yaparken, toplumu bir arada tutan değerler birer tehdit unsuru olarak tanımlanmış ve bu değerlerin tamamına savaş açılmıştır.

BÇG (BATI ÇALIŞMA GRUBU) ; TSK İÇERİSİNDE YAPILANDIRILMIŞ VE VARLIĞI İSPATLANMIŞ “ LEGAL GÖRÜNÜMLÜ İLLEGAL” BİR ÖRGÜTTÜR.

Bu yasadışı örgüt, ordu içi darbeyi gerçekleştirdikten ve yaklaşık 5000 subay ve astsubayı ordudan enterne ettikten sonra, “dost kuvvetler”  yada “ silahsız kuvvetler” diye isimlendirdiği medya, stk, siyasetçi ve akademisyenlerden oluşan darbe işbirlikçisi bir kesimle omuz omuza toplumun her kesimiyle topyekun bir sosyo-psikolojik harekât başlatmıştır.

Yeni bin yıla girerken, ülkemize bir deli gömleği giydirilmek istenmişse de bu başarılamamıştır. Çünkü ordu içi darbeyle enterne edildikten sonra sine-i milletine dönen 5000 asker toplumun her kesiminde ve bulundukları her platformda darbecilerin maskesini düşürerek, onların kirli yüzlerini milletimize göstermiş, sivil direniş ve dayanışmanın mayası olmuşlardır. Bu direniş ve dayanışma şuuru sayesinde 2002 yılında halk mevcut statükoya güçlü bir tokat vurmuş ve değişim hareketini başlatmıştır. Ve nihayet 2010 yılında gerçekleşen referandumla 1000 yıl süreceği hesaplanan bir süreç tüm bileşenleri ile sorgulanmaya başlanmış, bir yandan o dönemin yaraları sarılmaya çalışılırken, bir yandan da darbecilerin yargılanmaları gündeme gelmiştir.

Yargılanacaklarını anlayan darbeci, vesayetçi anlayış ve işbirlikçileri “Mürekkep Balığı” taktiği ile süreci sulandırmaya ve bulandırmaya, at izini it izine karıştırmaya çalışsalar da hem devletimiz, hem de halkımız bu darbecilerin ve işbirlikçilerinin kim olduklarını bilmektedirler. Ve biz yaşadığımız sürece o günleri ve o günün faaili darbecileri deşifre etmeye, maskelerini düşürmeye ve kirli yüzlerini göstermeye devam edeceğiz.

 

 

Bir daha 28 Şubatlar yaşanmasın diye;

1 ) Darbe ve darbecilerin yeşerdiği, beslendiği ortam kaos ve istikrarsızlıktır. Kesinlikle kaos ortamlarının oluşmasına müsaade edilmemeli ve istikrardan taviz verilmemelidir.

2) Darbeye zemin oluşturan hukuki yapı gözden geçirilmeli, bunu yaparken en başta darbe mahsulü bu günkü anayasa kökten değiştirilmelidir. Darbe mahsulü bir anayasa yürürlükteyken ülkede darbe riskinin ortadan kalktığını söyleyemeyiz. Toplumsal mutabakat ve sözleşme esaslı, hak ve özgürlükler temelli yeni bir anayasa mutlaka yapılmalıdır.

3) TSK içerisindeki askeri yargı başta olmak üzere, terfi ve görevlendirmelerle ilgili kanun ve yönetmelikler yeniden gözden geçirilmeli; TSK’nın halka karşı iyinin elinde iyi, kötünün elinde kötü bir araç olmasının önüne geçilecek yeni düzenlemeler yapılmalıdır. TSK DAİMA DEVLET VE MİLLETİNİN EMRİNDE VE HİZMETİNDE OLMALIDIR.

4) Halen askeri lise ve harp okullarında okutulan müfredat tekrar gözden geçirilerek ele alınmalı, geleceğin komuta kademesini oluşturacak subay ve astsubay adayı öğrencilere halkın değerlerinin tehdit unsuru olarak öğretildiği ve kendi halkına yukarıdan bakan bir eğitim mi veriliyor, yoksa devletinin ve milletinin sahip olduğu kutsal değerleri koruyan, baş üstünde taşıyan, devletinin ve milletinin hizmetinde bir zihniyetle mi yetiştiriliyor buna dikkat edilmesi gerekmektedir.

5) 28 Şubat sürecini yaşamış, o döneme şahitlik etmiş eli kalem tutan , topluma hitap edebilecek  bütün kesimlerin o günleri yeni nesillere anlatarak bir daha yaşanmaması adına özellikle gençlerin bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Hakan ŞİMŞEK

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...