Pazartesi, 16 Aralık 2019 14:01

Kim barbar, kim medeni?

Birinci vaka,

2018 yılında yapılan bir TV haberinde Brezilya'nın Amazon ormanlarında araştırma yapan bilim insanları, dış dünya ile irtibatı olmayan, medeniyetten uzak, teknolojiyi kullanmayan bir kabileyi tespit eder. Köyün tepesinden İHA ile yapılan çekimlere göre kabile, ok ve yay kullanabilmektedir. Habere göre dünyada bu türden yüz kadar kabile kalmış. Haberin sonunda "Geçen yıl altın madencileri bu kabilenin on kadar üyesini öldürmüştü." denmekte.

İkinci vaka ise bir şiirden.

Konstantin Kavafis'in şiirinde; Bir zamanlar uzak bir ülkede devlet daireleri ve dükkanlar kapanmış, insanlar şehrin girişinde toplanmış, hatta imparator bile tacını takarak şehrin kapısına gelmiştir. Ahali panik içindedir. "Barbarlar geliyor!" söylentisinin yayıldığı andan itibaren aheste hayatları alt üst olmuş, herkes tedirgin bir ruh haline bürünmüştür. Barbarların kim olduğu, nereden ve ne zaman geleceği ise tam bir muammadır. İmparatorluk savaş moduna girmiştir. Olağanüstü tedbirler alınmış, ülkenin sınırlarına ulaklar gönderilmiş haber beklenmektedir. Nitekim akşam olup ulaklar geri döndüğünde "Barbar" diye birilerinin olmadığı haberi gelmiştir. Herkes şaşkınlık içerisindedir. Şair Kavafis şehrin şaşkınlığını ve hayal kırıklığını şu mısralarla anlatır: "Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?/Oysa ki bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza."

İki vaka'ya iki yorum:

1-Vahşi kabile hakkında yapılan haber barbarlık, ilkellik, modernlik ve medeniyet hakkında bize önemli ip uçları veriyor. Modern dünyaya kapalı, teknolojiyi kullanmayan, dış dünyadan korkan, fakat ok ve yay kullanabilen insanlar tasvir edilirken onlara tepeden bakan modern medeniyetin haberci insanları, bu ürkek insanlara şefkat göstermekten geri durmuyorlar. Haberin sonunda altın madencilerinin kabile mensuplarını acımasızca öldürdüklerini öğreniyoruz. Bu hadisede kim ilkel ve barbar, kim insancıl?

2-Konstantin Kavafis'in şiri muhayyel barbarların bir propaganda aracı olduğu çarpıcı bir şekilde orta yere koyuyor. Barbarların gelmeyeceği ve aslında hiç olmadıkları haberine sevinmesi gereken insanlar, neden üzülürler? Bunu da ben ve öteki üzerinden oluşturulan FOBİ ile izah etmek mümkün. Aslında hayali barbarların gelmemesi ile eski sorunlar geri gelir. Sorunlarını kendi gerçekleriyle yüzleşerek çözmeleri gerekirken "şimdi biz bu barbarların korkusu olmadan ne yapacağız" yanılgı ve yönlendirmesine kapılmaktadırlar.

EZ CÜMLE; Batı Terör Örgütü sahip olduğu üstün teknoloji ve kurduğu modern şehirlere rağmen çöküş yaşamaktadır. Tipik bir Alman milliyetçisi olan Oswald Spengler 1918 yılında yazdığı iki ciltlik "Batı'nın çöküşü" kitabında bunu şedit bir dille ortaya koymaktadır. Bu çöküşün teknolojik, askeri ve siyasi güç kaybı olmanın ötesinde bir "RUH" çöküşü olduğunu söyler. Fakat yalnış bir reçete sunar; " Batı Almanya öncülüğünde yeniden dirilecektir." Malesef İkinci dünya savaşına götüren Avrupa içi çatışmanın fikir öncülüğünü yapar.

BATI TERÖR ÖRGÜTÜ BU ÇÖKÜŞÜ ENGELLEMEK İÇİN İSLAMOFOBİ'Yİ İCAD ETTİ!

İslam'ı ve Müslümanları muhayyel bir öteki, uzaktaki bir düşman barbarlar güruhu olarak tanımlayarak hücum etmekte. Fakat bu tanımlama çöküşüne mani olmayacak.

Yapmamız gereken; kendi özümüze dönmektir.

İyi insan; iyi davranış; güzel ahlak...

Yanılıyor muyum?

Not: Yazarımızın makaleleri aynı zamanda Milat gazetesinde yayınlanmaktır.

Son Düzenlenme Pazartesi, 16 Aralık 2019 14:11
Nejat ÖZDEN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...