Söyle ey kalbim!
Kimin izleri görünecek ruhumda bedenimde
Dünyanın orta yerinde bitimsiz uğultular altında
Ruhum karanlıkları emer bedenim çokluk içinde ıssızlıkları
Ne anlatırlar zamanın derin ve silinmez hafızasına nakşolan sayısız parçasında bedenlerin
Çokluktan varlığa kimdir şahidimiz!
Söyle ey kalbim!
Çürüdün mü
Utancın masum izleri silinmiş mi yüzümden gözlerimden
Beni her gün her gece
Cebimdeki iyilik tohumlarını saçıp savurmaya iten dürtüler neyi nesi
Susuzluk boşluk arzu ve bir garip arayış tedirginliği bağrımda sızı
Söyle kalbim!
Kirlenmiş mi gözlerim
Kabarıp duran bir günah karası kaplamış mı gözlerimi
Hangi su temizler hangi ışınlar çiziklerini sağaltır
Aralarında dururken gözlerimle bakışlarımın
Ne kelimelere hayat verecek takatim ne gözlerimi koruyacak azmim
Söyle kalbim!
Titriyor ve ağlıyorken alnım yerde
Kaç kez gözlerimin feryadı dolduruyor kulaklarımı
Ne söyleyebilirim omuzlarımdaki misafirlere
Nasıl bakarım kayıtsız ve arsız göklere
Yeryüzünü ısıtana, gecenin karanlığını gümüşsü aydınlığa boğana
Söyle kalbim!
Esir mi düştün dürtülere çaresiz mi kaldın
Unuttun mu her nimetin bedeli olduğunu
Zayıflığını kime arz ediyorsun beynin Tsunami
Nasıl katlanırım Şeytan’ın sinsi gülüşlerine
Damarlarımda tepinmesine süvarilerin nerede
Ey Kalbim!
Atılmış pamuklar gibi üzerine gelse dağlar
Dürülse dünya defteri
Yaklaşsa “Kıyamet” saati
Hayatın nabzı elinde olsun
Tanrıyla sorunun yoksa parlasın gözlerin kırk neşeyle
Yaşa ve yücelt! Kula kulluktan kurtul!
Şeytanın gölgesinde bir zillet hayatına sırtını dön!
Altın tabaklarda yemek yiyen köleler olmaya razı olma
Yüce Yaratıcı’ya yürü!
Özgürlüğün tadını kokusunu anlat bize
İşte o gün ne Amerika ne Çin kalır