Uyarı

JUser: :_load: 989 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Salı, 25 Ocak 2022 14:05

Elmas Sömürge Türkiye Duruşmaları - 19

30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanınca, İngilizler donanmaları ile boğazlardan, Fransızlar Trakya’dan İstanbul’a girdiler. Müslüman ahali son derece üzgün. Rum, Ermeni ve Yahudiler sevinç gösterileri yapıyorlar.

Karadeniz sahili boyunca Trabzon’dan Sinop’a kadar inisiyatifi ele geçirmeye çalışan” Pontus” komitesi kurulur. Özellikle Samsun bölgesi Rumları, Pontus komitesi tarafından silâhlandırılır.

İngilizler; İzmit, Eskişehir, Samsun ve Merzifon’a asker çıkarırlar. Erzurum’a kadar tüm bölgeye girmek istiyorlar.

Adana, Urfa, Maraş ve Ayntab Fransızlar tarafından işgal ediliyor.

 İtalyanlar Antalya ve Konya’ya asker çıkarıyorlar, kömür havzası Ereğli ile İzmir’in kendilerine bırakılmasını istiyorlar. İngiliz ve Fransızlar bu isteklere karşı çıkıyorlar. Hızlı davranıp Yunanlıların İzmir’i işgal etmesini sağlıyorlar.

Osmanlı Devleti’nin son dönemine hâkim olan İttihat ve Terakki Cemiyeti eliyle  Türkçülük söylem ve eylemleri öne çıkarılmıştır. Suriye Valiliği yapan Cemal Paşa’nın fevkalâde yanlış yaklaşım ve dayatmaları örnek olarak verilebilir.

Çözülmüş Devlet-i Âliyye sonrası gelecek kaygısına düşen Kürtler, Araplar, Çerkesler içinde etnik aidiyetini öne çıkaran eğitimli  dar kadrolar kurtuluşu milliyetçilikte aramaya başlıyorlar.  Ankara Hükümetine başvuran Kürtler, Araplar, Çerkesler hatta Kafkasya Türk boylarına başlarının çaresine bakması tavsiyesinde bulunulmuştur.

İstanbul’da etnik esaslı cemiyetler kurulduğu gibi işgalci İngiliz, Fransız, Amerikan güdümü altında cemiyetler de boy göstermeye başlarlar.

Osmanlı toplumunun zihniyet ve kültürel aidiyetini parçalamak için işgalci emperyalistler etnik ve mezhebî farklılığı olan Müslümanlar üzerinde ayrılıkçı politikalar izlemişlerdir. En canlı örnek Alevi Türkmenlerin ayrışmaya, istiklâl istemeye yönlendirilmesidir. Açtıkları okullarla geleceğimizi de ipotek altına almayı hedeflemişler, maalesef çok başarılı olmuşlardır.

İngilizler, ülkemizi ordudan ve silâhtan tecrit etmeye başlıyor. Topların ya kamalarını alıyorlar ya da patlayıcılarla kullanılamaz hale getiriyorlar.

Devlet-i Âliyye can çekişiyor. Her alanda çözülme yaşanıyor. 1915’de yüzbinlerce şehit verilerek İstanbul’a sokulmayan Haçlılar, ellerini kollarını sallayarak ülkemizi istilâ ediyorlar. Anadolu’nun iç bölgeleri bile işgalci müfrezeler ve bölüklerden oluşan çok az kuvvetlerle kontrol ediliyor.

Sarıkamış, Çanakkale, Süveyş Kanalı, Gazze, Yemen, Filistin, Kut’ül Amâre, Balkan  savaşları; idadi (lise) öğrencilerine kadar eğitimli insan kaynaklarımızı kurutmuştur. Ciddi anlamda “Kaht-ı Rical eksikliği hissedildiği gibi ordu, zayıf komuta kadrolarının eline kalmıştır.

Padişah ve Bab-ı Âli (İstanbul Hükümeti), İstanbul’un işgaliyle hareket yeteneğini iyice kaybetmiştir.

Haçlı işgali yayıldıkça, Müslüman ahalinin can, mal, namus dokunulmazlığı artarak çiğneniyor.

Trabzon bölgesinin Rumlara, Erzurum ve civarındaki altı vilayetin Ermenilere verileceği konuşuluyor. İleri gelenler toplanıyor, müzakereler yapıyorlar. Cemiyetler kurmaya çalışıyorlar. Rusya’ya Bakû’ye temsilciler gönderiyorlar. Ruslardan yardım istiyorlar.

Mütareke gereği silahlarını teslim etmesi gereken Erzurum kolordu kumandanı Kâzım Karabekir, daha sonra Ankara Hükümetince idam ettirilen Rüştü Paşa, Yarbay Halid Bey (Millet Meclisinde katledilen Halid Paşa) silahlarını teslim ve askerlerini terhis etmeye yanaşmazlar.

Vilayet-i Şarkıyye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, aralarında Binbaşı Zihni, Müftü Hoca Raif, Hüseyin Avni (sonra mebus), Albayrak gazetesi sahibi Necati’nin de bulunduğu kişiler tarafından kurulur. Erzurum’da büyük bir kongre yapmayı hedeflemektedirler.

Trabzon, Trakya, Balıkesir, Afyon, Kütahya, Akhisar, Manisa ve İzmir civarında birtakım vatanseverler cemiyetler kurmaya, silâhlı direniş gurupları teşekkül ettirmeye başlarlar. “Millî Kıyam” bizatihi milletin evlâtları tarafından gündeme getirilmiş ve uygulamaya konmuştur.

İstanbul aydın, yazar ve gazetecileri umutsuzdur. Kimisi İngiliz kimisi Amerikan mandası olarak devleti kurtarabileceğini düşünmektedir. Mandacılar arasında Halide Edib Adıvar, Adnan Adıvar, Bekir Sami, İsmet Paşa da vardır. Ordu kumanda heyeti içinde de Kazım Karabekir hariç manda olma fikri baskındır. İstanbul’daki Amerika Temsilcisi ile gayri resmî görüşmeler de yapılmıştır.

İstanbul işgal altında olmasına rağmen Anadolu’ya geçerek milletin çocuklarının başlattığı direniş hareketlerini koordine edecek paşa çıkmamıştır. Nihayet Sultan Vahideddin, bir fermanla M. Kemal Paşa’yı görevlendirmiştir. Karargâh zabitleri, ödenek, araç gereç, seyahat için dönemin en iyi vapurlarından biri tahsis edilmiştir.

Bu görevlendirme öncesinde Trakya’da Bulgar ordusuna yenilen M. Kemal Paşa, İtalyanların Trablus’u işgal ettikleri dönemde Fethi ve Enver Paşa gibi oraya gider. Gözünde iritis hastalığı oluşur, kısa süre sonra geri döner.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Şark cephesine, daha sonra Suriye’ye tayin edilir. İngilizler karşısında büyük bir mağlubiyete uğrar. Kolordu kumandanları Ali Fuad ve İsmet Paşa esir düşmekten son anda kurtulurlar. Anadolu’ya kaçarlar.

Birinci ve ikinci Gazze savaşlarında İngilizlere kök söktüren Osmanlı ordusu, üçüncü Gazze savaşında personel, araç gereç, mühimmat, silah takviyesi yapılamaması, sevk ve idare zaafları nedeniyle yenilir. Altmış beş bin askerimiz esir verilmiştir. M. Kemal Paşa, yaklaşık iki yüz kilometre geri çekilmeye karar verir. Birlikler birçok bölgede başsız kalmıştır. M. Kemal Paşa, atını satarak İstanbul’a gider.

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...