Pazar, 31 Ocak 2010 13:42

İptal kararı ne anlama geliyor?

İptal kararı ne anlama geliyor?


YUSUF ÇAĞLAYAN

EMEKLİ ASKERÎ HÂKİM
23/01/2010 Zaman Gazetesi Yorum

Anayasa Mahkemesi'(AYM)nin basın duyurusunda, kanunun 7. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın 250. maddesinin (3) numaralı fıkrasının değiştirilen son tümcesinde yer alan"... halinde ...'' sözcüğünün iptaline oybirliğiyle; aynı maddedeki ''... savaş ve sıkıyönetim ...'' ibaresinin oyçokluğuyla iptaline karar verildiği açıklandı.

Yasa değişikliğini hatırlayacak olur isek: 5271 sayılı CMK'nın 3 ve 250'nci maddeleri değiştiriliyor ve barış zamanında sivillerin askerî mahkemelerce yargılanamayacağı, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçların failleri kim olursa olsun, yargılanmalarının özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yapılacağı hükmü getirilmişti. AYM'nin basın açıklamasında, sivil kişiler ile ilgili düzenlemeye dair bir hüküm yer almıyor.

İptale konu değişiklikle, CMK'nin 250'nci maddesinin son fıkrasındaki, "Savaş ve sıkıyönetim hali dahil askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır." yerine "Savaş ve sıkıyönetim halinde askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır." şeklinde değiştirilmişti. Bu değişiklikle, son fıkra, "Birinci fıkrada belirtilen suçları (Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar) işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. AYM ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile savaş ve sıkıyönetim hâlinde askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır." şeklini almıştı. Bu değişikliğin anlamı ise özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev alanı, askerî mahkemelerin hem barış halinde, hem savaş ve sıkıyönetim halinde yetkilerini düzenleyen bütün hükümlerle sınırlandırılırken, değişiklik ile sadece savaş ve sıkıyönetim halindeki yetkilerini düzenleyen hükümler saklı tutulmuş; barış halindeki yetkiye dair hükümler ortadan kaldırılmıştı. Bu yasal değişikliğe neden ihtiyaç duyulmuştu? Şemdinli davasında sivil yargı tarafından verilen asker kişiler hakkındaki kararın yetki yönünden temyizi üzerine, Yargıtay askerî mahkemeyi yetkili görmüştü. Yargıtay'ın bu kararı anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suç işleyen asker kişilerle ilgili davaların özel yetkili ağır ceza mahkemelerinden alınarak askerî yargıya intikali gerektiği yolunda tartışmalara yol açmıştı. Bu sebeple, bu tartışmalara son verilmek istenmişti.

Değişikliğin iptalinden sonra muhtemelen CMK'nın 250'nci maddesinin son fıkrası "Birinci fıkrada belirtilen suçları (Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar) işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. AYM ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır." şeklini almaktadır. Böylece, askerî mahkemelerin barış halindeki yetki ve görevine ilişkin hükümler de saklı tutulmaktadır. Bu konuyu ise zaten Anayasa'nın bizatihi kendisi düzenlemiştir. Dolayısıyla da, askerî mahkemelerin görev alanını tespit eden bu anayasal düzenleme en üst norm olarak geçerlidir ve bu görev alanına giren suçları veya kişileri başka bir mahkemenin görev alanına kaydırmak ancak, Anayasa'nın bu maddesinde yapılacak bir değişiklikle mümkündür.

İptal kararının yol açtığı yeni yasal durum ne olacaktır? Yasa değişikliği kamuoyuna "Asker kişilere sivil yargı yolu" olarak yansımıştı. İptal kararı ise, "Asker kişilere sivil yargı yolu tekrar kapatıldı" gibi bir anlam yüklenerek kamuoyuna sunulmaktadır. Oysa, ne yasa değişikliğinden önce asker kişilerin sivil yargıya tabi olmadıkları, ne de değişikliğin iptalinden sonra askerlerin sivil yargı kapsamından çıkarıldığı hususu doğru değildir. Çünkü, askerler de her Türk vatandaşı gibi genel yargının yetkisi kapsamındadırlar. Ergenekon davasına konu fiiller de bu fiilleri işlediği iddia edilen şüpheliler de, bu değişiklik hiç yapılmamış olsa bile CMK'nın 250'nci maddesine göre kurulan özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Davaya konu eylemler, tüm unsurları ve müeyyidesi TCK'da düzenlenmiş suçların icrai hareketleridir. Yani davada askerî bir suç isnadı söz konusu değildir. Suçlama, Askeri Ceza Kanunu'nun 56, 57 ve 58'nci maddesinin atfı ile askerî mahkemelerin görevi kapsamına giren TCK'daki suçlardan biri de değildir. Askerî mahkemelerin görev alanını belirleyen gerek Anayasa'nın 145 ve gerekse 353 sayılı Askerî Yargılama Usul Kanunu'nun 9, 12 ve 17'nci maddelerinin açık hükmü karşısında, davaya konu eylemler ve bu eylemlerin faili olduğu iddia edilen asker kişilerin yargılanmaları tamamen adli yargı makamlarına ait bir görevdir.

Uyuşmazlık Mahkemesi'nin, birçok emsal kararının yanında, örneğin, 5.5.2008 tarih ve 2008/16 E.-16 K. sayılı kararı özellikle konuya emsal teşkil etmektedir. Bu karara konu davada, 7. Kolordu Komutanlığı Askerî Mahkemesi olumsuz görev uyuşmazlığına neden olan 28.9.2007 gün ve E:2007/542, K:2007/1143 sayılı kararında, asker kişiler hakkında, sivillerle birlikte işledikleri, TCK'da düzenlenen "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, birden fazla adam öldürmek, kasten yangına sebebiyet vermek ve patlayıcı madde atmak" suçundan görevsizlik kararı vermiştir. Askerî mahkemenin görevli kabul ederek dosyayı gönderdiği ağır ceza mahkemesi de görevsizlik kararı verince görev uyuşmazlığı çıkmış, Uyuşmazlık Mahkemesi de, askerî mahkemenin görevsizlik kararını haklı bularak, ağır ceza mahkemesinin görevsizlik kararını kaldırmıştır adli yargının görevli olduğuna hükmetmiştir.

DARBE SUÇLARI SİVİL MAHKEMELERİN GÖREV ALANINDA

Söz konusu kararın gerekçesinde, "Sanıklara yüklenen eylemlerin Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenmiş bulunan suçlar kapsamında olduğu, "askerî suç" kapsamında olmadığı, daha açık bir ifadeyle Askerî Ceza Kanunu'nda yazılı suçlardan bulunmadığı kuşkusuzdur. Bu durumda, sanıklara yüklenen suçların askerî suç olmadığı, askerî bir suça bağlı bulunmadığı, sanıkların TSK ile ilişiklerinin kesildiği, böylece askerî mahkemede yargılanmalarını gerektiren ilginin de kesilmiş olduğu nedeniyle, 353 sayılı yasanın 4191 sayılı yasa ile değişik 17. maddesi hükmü uyarınca, davanın adli yargı yerinde görülmesi gerekmektedir. Öte yandan, anılan yasanın "Müşterek Suçlar" başlığı altında düzenlenen 12. maddesinde, "Askerî mahkemelere ve adliye mahkemelerine tabi kişiler tarafından bir suçun müştereken işlenmesi halinde eğer suç Askerî Ceza Kanunu'(ACK) nda yazılı bir suç ise sanıkların yargılanmaları askerî mahkemelere; eğer suç ACK'da yazılı olmayan bir suç ise adliye mahkemelerine aittir." denilmek suretiyle askerî olan suçlar ile askerî olmayan suçlara göre görevli yargı yeri belirlenmiştir. Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında, adli yargı yerince verilen görevsizlik kararında, ayrıca sanıklara yüklenen eylemlerin subay ve astsubay konumundaki asker kişiler ile birlikte işlendiği, bu kişiler hakkında açılmış ya da açılacak olan davada bu sanıkların da birlikte yargılanmalarının askerî yargı yerine ait olduğu gerekçesine yer verilmiş ise de, 353 sayılı yasanın 12. maddesi uyarınca, sanıklara yüklenen "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, birden fazla adam öldürmek, kasten yangına sebebiyet vermek ve patlayıcı madde atmak" suçlarının ACK'da yazılı olmayan suçlardan olması nedeniyle, bu durumda dahi sanıkların adli yargı yerinde yargılanmaları gerektiği açıktır. Açıklanan nedenlerle, 353 sayılı yasanın 12 ve 4191 sayılı yasa ile değişik 17. maddesi hükmü uyarınca, davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir." denilmiştir.

Sonuç olarak, yukarıdaki karara dayanak yapılan mevzuat aynen yürürlüktedir ve Ergenekon davası ve benzeri darbe iddialarına dair suçlar ve failleri özel yetkili ağır ceza mahkemelerince yargılanacaklardır.

 

Son Düzenlenme Pazartesi, 01 Şubat 2010 13:42
Yusuf Çağlayan

Emekli Askeri Hakim

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...