Cuma, 25 Şubat 2011 13:25

Ey Milletin Vekilleri!

EKRAN BÜLBÜLLERİ ADALET DALINA KONMUŞ ÖTÜŞÜYORLAR!

Adalet dalına konup, Hak!... Hak!...Diye ötüşenler, gerçekte hakkın ve adaletin üzerine pisleyip, mazlumun sesini ve ahını bastırmaya çalışıyorlar. Hem de sol kanadının üzerine eğilip, ulusal kuyruğunu da kaldırarak Anıtkabir’e dönüp avazı çıktığı kadar hıçkıra, hıçkıra ötüyorlar. Ne var ki naçiz vücudu toprak olmuş fani, duyamıyor bu çığlıkları. O fani dememiş miydi; “Hâkimiyet kayıtsız ve şartsız Milletindir.” Keşke Millete dönüp millet için ötselerdi de millet de onların alınlarından öpseydi. Şimdi aslanlı yolda yürüyenler, keşke kendi meslektaşları sırf milleti gibi inandıkları için maddi ve manevi linçe uğradıklarında da yürüselerdi. Keşke, Kuzey Irak ta memleketi ve milleti için savaşırken yaralanan subay ve astsubayların daha yaraları bile iyileşmeden, sırf hanımı muhafazakâr ve ismetli olduğu için canı gibi sevdiği askerlik mesleğinden savunma hakkı dahi tanınmadan uzaklaştırıldığında da yürüselerdi. Ordudan ihraç edilen bu şerefli ve izzetli insanların aile geçimini sağlamak için geceleri yüzünü kapatarak çöp toplamaya, görev yaptığı kışlanın önünde kurulan semt pazarında eşi ile birlikte çalışmaya başladıklarında yürüselerdi. Keşke, hiçbir olmaksızın ordudan uzaklaştırılan babaların askeri lojmanlarda doğup büyüyen küçük çocukları, Lojmanların arkasından geçerken bile bir hoş olup hıçkıra hıçkıra ağladıklarında da yürüselerdi. Görevde iken herkesin komutanım bir emrin var mı deyip, ihraç edildiklerinde bir vebalı gibi etrafından uzaklaşıldığında da yürüselerdi. Keşke sadece 150–160 kişinin tutuklandığında değil, yaklaşık 2000 kişinin maddi ve manevi linç edildiğinde yürüselerdi.

 

Konu “BALYOZ” ve “POSTAL” İlişkisidir. Balyozu milletin başına indirmek için kaldırdığında, ayağı kayıp balyozu kendi başına düşüren Postaldan söz ediyoruz. Onlarca emekli ve muvazzaf askerler, Milletin ve Devletin Hukukunu ortadan kaldırmaya, umumun hukukuna tecavüz etmeye teşebbüs ettikleri ve vatanın en gizli sırlarını hasis menfaatleri karşılığında satmak iddiasıyla tutuklanarak ceza evine konulmuş. Bunlar için hukuk, en demokratik bir şekilde, evrensel hukuk ve yargılamanın esaslarına uygun olarak işletildiği gözlemlenmektedir. Hatta bu mezkûr eşhasın, masuniyet karinesiyle, son derece nazik(incitmeden) ve hiç rencide edilmeden işlemleri sürdürülmektedir. Hatta ve hatta emekli olanlara bile milletin evlatlarının hizmetçi olarak(Postal silmeleri gibi) tahsislerine son verilmeden bu süreç devam ettirilmektedir. Bu süreç, emekli oldukları halde milletin lojmanlarından çıkartılmadan, en yüksek askeri itibarlarından ve saygınlığından ve ayrıcalığından vazgeçilmeden, yeşil pasaportları iptal edilmeden, belindeki silahı alınmadan, askeri sağlık güvenceleri ortadan kaldırılmadan sürdürülmektedir. Hatta askeri sağlık güvenceleri, hukuka ve yargıya karşı verilen cephe savaşında südre olarak kullanma imkânları dahi ellerinden alınmadan sürdürülmektedir. Maaşları eksiltilmeden, aile ve çocukları yoksulluğa terk edilmeden, OYAK ile ballı börekli ilişkileri ve huzur hakları kesilmeden sürdürülmektedir. GATA da kanser tedavisi gören eşini de al mezara götür demeden, askeri kimlik ve itibarları ellerinden alınmadan sürdürülmektedir. İnanç ve vicdan ve siyasi görüşlerine karışılmadan, şeref ve haysiyetlerine ilişilmeden, herkesle görüşmelerine mani olunmadan sürdürülmektedir. Tutuklu kaldıkları yerlerde hiçbir işkence ve baskı görmeden, aç ve susuz bırakılmadan, aksine konfor ayrıcalığına itina gösterilerek sürdürülmektedir. Bütün imkânları elinden alınıp, yurt içinde resmi ve özel tüm kurumlara bunları işe almayacaksınız, ta ki bunlar sefil olup, rezil olsunlar denmeden sürdürülmektedir. İnsanların en temel haklarından birisi olan savunma hakları elinden alınmadan, dünyanın gözü önünde şeffaf bir şekilde yargılanarak sürdürülmektedir. Keşke YAŞ zedeler de bu haklardan mahrum edilmeden yargılanabilselerdi. Keşke ..keşke.. Yargılanabilselerdi…

 

Darbeciler için yürütülen bu yargı süreci hayali ve sanal, farazi bir şekilde, uydurma belge ve bilgilerle değil, aksine akademik kalemlerle, sırılsıklam ıslak imzalarla imzalanmış, torbalarla dolu belge ve bilgilerle, hem de çok gizli, istihbarat ve kripto odalarında kameralar eşliğinde, tüm milletin gözü önünde ortaya konulan müspet verilerin kağıt parçası olmadıkları ispat edile, edile sürdürülmektedir. İlerde millete karşı kullanılmak üzere planlı bir şekilde yerlere gömülmüş, kamyonlar dolusu silah ve mühimmatların, boru olmadıkları ispat edile, edile sürdürülmektedir.

 

Hem de gözü kara, yiğit bir kısım siyasilerin(!), parası bolların desteğini de arkasına alarak, hatta onları örgütlerine üye kayıt ederek, hatta bu şüpheli askerlerin ise, bir memleketi işgal etmiş düşman orduları komutanı edasıyla gururla beyanatlar vererek sürdürülen bir yargı süreci işletilmektedir. Hatta bu süreç mütecavizleri, hukukuna tecavüz ettikleri millete vekil yapmak istenerek sürdürülmektedir.

 

Böyle bir yargı sürecinde elbette ki haksızlıklara maruz kalanlar olabilir. Bunun için de ADALET TEZ VERİLMELİDİR. Geciken adalet, adalet değildir. Bunların içerisindeki masum ve samimi olan milletin asil evlatları varsa, onlar da her türlü tehditlere aldırmadan, bildikleri gerçekleri anlatacaklar ve Hakkın Hatırını Hiçbir Hatıra Feda Etmeyeceklerdir. Sokrat’ı büyülten de bu değil midir? Gerçekler karşısında ölümü bile hakir gördüğünden değil midir?

 

İşte bugün, başta Hükümet olmak üzere Meclis deki tüm milletvekilleri, ciddi bir imtihanla karşı karşıyadırlar. O da yukarda temas ettiğimiz Balyozcu darbe ve fuhuş çetelerinin aksine, uydurma ve sanal belge ve bilgilere dayanarak, YAŞ KARARLARI ile ihraç edilen bu vatanın tertemiz asil evlatları, subay ve astsubaylar ile uzman çavuşların, tüm maddi ve manevi kayıplarının iadeleridir. Millet böyle bir fırsatı önünüze koymuş, tercihi size bırakmıştır.

 

Yukarıda Balyozcu zihniyet için zikrettiğimiz tüm imkânlardan, bu suçsuz ve savunmasız, özel maksatla( O da kirli emellerini hiçbir engelle karşılaşmadan rahatça yapabilmeleridir.) Ordudan ihraç edilen, gerçek vatansever askerler mahrum edilmiş, adeta kurumsal bir linçe maruz bırakılmışlardır. Darbecilerin hayata geçirdikleri ilk icraatları ise YAŞ kararları ile yapılan ihraçlardır.

 

Şimdilerde Meclise sunulan tasarıda adeta bir oldubittiye getirilerek ve güya milletin nazarında hakları iade ediliyormuş gibi gösterilerek, göz boyamak suretiyle Meclisten geçirilmek istenmektedir.

 

YAŞ MAĞDURLARI olarak bizler sadaka istemiyor, haklarımızın tamamının iadesini istiyoruz. Bunun için de ASDER ile mutlaka görüşülmeli ve mağdurlardan ve yetkililerden görüş alınmalıdır.

 

Son sözüm; tüm insanlık bir defa daha görmektedir ki ZULÜM EBEDİ DEĞİLDİR. EY MİLLETİN VEKİLLERİ! ELLERİNİZİ VİCDANINIZA, KENDİNİZİ YERİMİZE KOYUN TA Kİ BU HESAP AHİRETE KALMASIN VE İHMALİNİZ GAYRETULLAHA DOKUNMASIN VESSELAM… 24.02.2011

Yaş Mağduru Em. J. Bnb. Sadık PAKSOY

Son Düzenlenme Cuma, 25 Şubat 2011 13:43
Sadık Paksoy

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Son Ekledikleri: Sadık Paksoy

1 yorum

  • Yorum Linki ali paksoy Salı, 10 Mayıs 2011 18:28 yazan ali paksoy

    hamur yuğuran ellerim olsabilede sizi tamlayıkıyla anlayamayacak kavrayamayacak bicahilane gardaşının allah verğisi yüreği davanızın ehemmiyetini anlamaktadır demekki dava kutlu olunca kalpte inkişaf buluyor AHMET SAİD PAKSOY

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...