Pazartesi, 12 Aralık 2011 12:55

6191 Sayılı Yasa İle Nereye Geldik?

TSK den YAŞ kararları ile tasfiye edilen ve hepsi de birliklerinin en başarılı personeli olan yüzlerce subay ve astsubay 6191 sayılı yasa ile yeniden eşiti rütbeden özlük haklarına kavuştu.

Büyük bir çoğunluğu emekliliği tercih ederken yaklaşık üçte biride çalışmayı tercih etti. Çalışmayı tercih edenler, iktidarın kendilerine tevcih ettikleri bu göreve layık olmanın gayreti ve heyecanı ile başladılar yeni görevlerine.

Ancak daha ilk günlerde hepsi de bir sükutu hayale uğradı kanımca. Araştırmacı kadrosu ile atanan bu personel daha önce askerlik vazifesini ifa için yanında görev yapan ve kendince hakkettiği bu personeli karşısında görünce acemi er eğitimine tabi tuttu.

Nasıl olsa kendisi de okumuştu. Devletin üniversitelerinde ya da farklı birimlerinde mezun olmuş ve edindiği tecrübe ile geldiği askerlik vazifesinde acemi olarak başlatılmıştı.

Diploması ve ustalık belgesi işe yaramamıştı. Derdini de kimseye anlatamamıştı. Ben kalifiye personelim, uçak mühendisiyim. Öğretim görevlisiyim ya da bürokratım diye…

Şimdi burası da farklı bir kurumdu. Askeriye değildi. Burasıda acemi birliği gibi birimlere sahipti. Onlarda oralardan başlamalıydılar. Öğrenmeliydiler bu işleyişi.

Kendilerini deneyimli ve birikimli gören, üstelik bir de özel sektörün tecrübesini de yaşayan bu araştırmacı personel; faydalı olacağım, ülkeme ve bürokrasiye katkı sağlayacağım diye gelen bu dahi insanlar bir anda evrak kayıt odalarında buluverdiler kendilerini.

Bir başkası de giden evraklara kaşe basma işini öğrenmeye başlamıştı. Sonra bir diğeri çıktı ya üstat bizde sizleri kalifiye personel sanmıştık dedi.

Evet, kalifiye personeldi o arkadaş. Gerçekten üstat idi. Branşında en iyisi idi. Takdirleri vardı. Başarılı idi. Çalışkandı. Birliğini muharebeye hazırlamada çok önemli bir görevi vardı. O, silah teknisyeni idi.

Sonra birileri fark etti kendisini, kalifiye olduğunu. Kendisinden silah bakımı rica etti. Az da olsa mutlu olmuştu bizim üstat. Çünkü saygınlık görmek, bir defaya mahsusta olsa saygınlık görmek mutlu etmişti onu.

Her şey olumsuz muydu? bu yasadan faydalananlara. Elbette hayır. “Sizler bizim başımızın tacısınız. Sizler bir dönemin haksızlığına uğramış fedakar insanlarsınız. Sizlerden faydalanmak bizlerin boynumuzun borcudur. Bilgi birikimlerinizden en iyi istifade edeceğimiz şekli ve süreci birlikte yöneteceğiz.” Diyenlerde vardı ve belki de çoğunluktaydılar…

Ne kaybettiler böyle yapmakla. Neleri eksildi. Bilakis halkın ve hakkın nazarında yüceldiler. Mazlumların ve zulme uğramışların dualarına hissedar oldular. Kazananlardan oldular. Yetmez mi?

Bu davranışla tamamen farklı bir ortamda olan bu insanlar dört elle sarıldılar ve sarılacaklar bu işlerine. Ülkelerine, milletlerine ve dostlarına faydalı olmanın hazzını yaşayacaklar. Yeniden dirilişi, varoluşu tadacaklar. Her şeyden önemlisi hayata yeniden ve heyecanla tutunacaklar.

Ancak elbette bir husus var ki bu heyecanı buruk bir sevince, tatsız bir düşünüşe sevk etmiyor değil. O da olanca güçleri ile seslerini yasa koyucuya duyurmaya çalışan kararname mağduru arkadaşlarımız.

Bu sürecin yeniden değerlendirilmesi ve sistemli bir şekilde ele alınarak bu mağduriyetlerinde giderilmesi için gerekenlerin yapılacağı bir çalışmanın acilen başlatılması gerekmektedir.

Elbette iktidarın bu çalışmaları da ihmal etmeyeceğini ve bir an önce gündemine alacağına olan inancımız yüksek. Elbette bu sorunların yanında yukarıdaki sıkıntılar devede kulak misalidir.

Kalın sağlıcakla sevgili dostlar…

Hamza Eroğlu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

4 yorum

  • Yorum Linki engin demirbaş Cuma, 06 Ocak 2012 15:39 yazan engin demirbaş

    askeri öğrencilikten atılanlarında tekrar haklarına kavuşturulması için de bir düzenlemenin gelmesi ve biz mağdurlarında haklarında iyileştirilme yapılması uygun olur kana atindeyim hepinize teşekkürler

    Raporla
  • Yorum Linki H.GÜL Cumartesi, 17 Aralık 2011 21:53 yazan H.GÜL

    Ancak elbette bir husus var ki bu heyecanı buruk bir sevince, tatsız bir düşünüşe sevk etmiyor değil. O da olanca güçleri ile seslerini yasa koyucuya duyurmaya çalışan kararname mağduru arkadaşlarımız.
    Bu sürecin yeniden değerlendirilmesi ve sistemli bir şekilde ele alınarak bu mağduriyetlerinde giderilmesi için gerekenlerin yapılacağı bir çalışmanın acilen başlatılması gerekmektedir.

    Raporla
  • Yorum Linki Mustafa Düzenli Çarşamba, 14 Aralık 2011 13:42 yazan Mustafa Düzenli

    Sayın Hamza Eroğlu'nun makalesi bir çok konuyu özetlemiş. Bir kısım hakların verilmesi dışında elbette bakan onayı ve kararname mağdurlarının durumları da gözardı edilmiştir. Bu büyük bir haksızlıktır. Bu haksızlığın giderilmesi için hükümetin zaman geçirmeden mağduriyetleri gidermesi gerekmektedir. Gerek Asder gerek ise Reder bu konu ile ilgili ciddi mesafeler alsa da halen istenilen seviyeye gelinmiş değil..Bize düşen sabırla beklemekten başka bir şey değil..

    Raporla
  • Yorum Linki osman Salı, 13 Aralık 2011 23:51 yazan osman

    BU SÜRECTE HERKESİN SABIRLI OLUP YENİ İŞLERİNE ADEPTE OLMALARI ,AYNI ZAMANDA ARAŞTIRMACI KADROSUNUN GEREKTİDİĞİ GÖREVLERİ ALMASI ÖNEMLİ.YOKSA VERİLEN HER GÖREVE RAZI OLMAK İLERİDE BAZI SIKINTILAR OLUŞTURABİLİR.BENZER DURUMDA OLANLARIN BİRBİRLERİNE YARDIMCI OLMALARI MORAL VE MOTİVASYON İÇİNDE ÖNEMLİ.SIKINTILAR PAYLAŞINCA KOLAY AŞILIR.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...