Perşembe, 03 Mayıs 2012 11:08

Ey Zalim; Sen Zalimsin!

            Hep duyarız zalime zulmünü haykırmak cesaret işidir diye. Elbette cesaret işidir. Siz ona birde zalim diyeceksiniz. Yani gel de beni kes diyorsunuz. Adı üstünde Zalim.

            Bugün geçmişten tanıdığım ve ihlâs’ın dan şüphe etmediğim bir ağabeyim özlü sözler kabilinden bir söz grubu göndermiş tüm arkadaş çevresine.

            Hadisi Şerifte mealen buyruluyor ki; “Allah’ın en çok sevdiği cihad; zalim hükümdarın yüzüne haykırılan doğru sözdür”[1]

            Bir diğerinde “Allah’ın en hoşlandığı şey; garipler ve dinleri uğrunda yurtlarını terk edenlerdir. Kıyamet gününde Allah onları Meryem oğlu İsa ile birlikte ve arkadaşları olarak diriltecektir.”

            İkinci sözün hadis olup olmadığını teyitle yemedim. Elimdeki Kütübü Sitte ve Buhari de böyle bir hadisi Şerife rastlamadım. Ancak Hadisi Şerif metni aynı olmayabileceğinden yoktur demiyorum.

            Bu konuda derin bir bilgim yok ama kaynağını bulamadığım için Hadisi Şeriftir diye söyleyemedim. Fakat manası itibari ile bir değerlendirme yapmakta mahsur olmadığından öyle yapacağım.

            İlk Hadisi Şerif gereği zalim bir hükümdar denilince bunu en küçük bir idareciye kadar indirgemek mümkündür. Yani burada sadece devlet başkanı olan hükümdar anlatılmak istenmemiş. Yönetim kademesinde olup ta yönetiminden sorumlu oldukları her ferde karşı zulmeden zalim hükümdar kapsamında değerlendirilebilir.

            Bu kapsamda mesela bir işletmede çalışan işçilere zulmeden bir ustabaşı ya da bölüm müdürüne de zulmünü haykırmak icap edebilir. Ve ya bir şehir valisine, bir kaymakama, bir hastane baştabibine de şayet zulmediyorsa zulmü haykırılabilir.

            Ancak bu haykırışlarda bir valinin mahiyetinde ki bir insanın zulmünü haykırmasıyla, vali ile bir organik bağı olmayan bir başka vatandaşın zulmünü haykırması elbette aynı makamda değerlendirilemez. Cesaret örneği olarak ikisi de terazinin aynı kefesine konulamaz yani.

            Aynı şekilde bir üniversite Rektörünün de zulmüne karşı aynı okul öğrencisinin haykırması ile farklı bir okulda ki öğrencinin zulmünü haykırması aynı kefede tartılamaz ve değerlendirilemez.

            Bu Hadisi Şerifi gönderen ağabeyimiz 28 Şubat sürecinde 27 Nisan E-Muhtırasının hemen bir gün sonrasında her türlü risk ve tehlikeye rağmen bir karşı bildiri yayınlayan ASDER Onursal Başkanı Emekli Tuğgeneral Sayın Adnan Tanrıverdi Paşamızın onurlu ve cesur çıkışını tebrik etmek maksadı ile göndermişti. Biz de hem saygıdeğer başkanımızı hem ağabeyimizi tebrik ediyoruz.

            Şimdi burada bir değerlendirme yapmak istiyorum. Evet, zalime karşı zulmünü haykıracağız. Ama ne zaman, nasıl ve neye göre olacak bu. Niyet belli. Tartışılamaz; Allah için olacak.

            Peki, bir üniversitede okuyan öğrenci, Rektörün bir zulmüne karşı nasıl bir tavır sergileyecek? Bu tavrın zamanını neye göre değerlendirecek? Ya da bu tavrı belirlerken yorumladığı ayet ve hadisi şeriflerinden nasıl bir çıkarım yapacak? Bu çıkarımı kime göre yapacak? Kimin anlayışına göre yani…

            Ya da başörtüsü zulmünün ayyuka çıktığı o dönemlerde bir hizmet tarzı ile yola çıkan insanlar bir başka kişi ya da kişilerin hizmet anlayışına göre bir zulme karşı haykırış planlayamadılarsa sonuç ne olacak.

Zamanı gelmemiş olan bir haykırışın sonucunda zalim hükümdar baskı ve zulmünü artırarak halka yeni bir zulüm başlatırsa bunun müsebbibi bu hadisi şerifi söyleyen Peygamber Efendimiz (SAV) mi olacak? Yoksa bu hadisi şerifi bize göndererek bir müminin bu hadisi şerife nail olacağım diye yaptığı haykırışa sebep olan ağabey mi olacak? Yoksa başka bir şey mi var?

Bir zamanlar Anıtkabirde bir mümin elinde Kuran-ı Kerimle çıkıp “Sizi Kuran’a davet” ediyorum demişti. Ya o meczup denilen şahıs bu hadisi şerifin hükmüne nail olmak için bu eylemi yaptı ise bizim ona meczup demeye ya da yanlış yaptı demeye, ya da zamanımıydı demeye hakkımız var mı?

Peygamberinin (SAV) yolunda gittiğini söyleyen ve zalime zulmünü haykırmak isteyen ve bu uğurda cezaevlerine giren, işlerinden yuvalarından olan insanlara karşı bizler zamanı değildi, provokasyon yaptılar dersek acaba ne olur?

Yani biz bir zulmü haykıracağız ve bu haykırışımızın sonrasında her şey süt liman olacak. Hiç kimse zarar görmeyecek. Herkes alkışlayacak. Ne iyi ettin zalime karşı haykırdın; “Sen Zalimsin!”

Hani amelimizde Rızayı İlahi olmalıydı. Acaba neden niyetinizde Rızayı İlahi denmiyordu.

Şimdi Onursal Başkanımız Adnan Tanrıverdi o gün tutuklansa ve hapse girse idi. Hatta birkaç ASDER gönüllüsü de onunla irtibatta olduğu gerekçesi ile onlarda tutuklansa idi. O zaman da biz Paşam acele etti. Zamanı değildi mi? Diyecektik.

Ama hayır o amelinde Rızayı İlahi olmalı düsturunun gereğini yapmıştı. Yoksa oda niyetine girer ama zamanı gelmez diye yapmaya bilirdi.

Ankara da bir hoca efendi vaaz veriyor. Vaazdan etkilenen birkaç genç vaaz sonrası Hoca Efendi’nin yanına gelip hocam vur de vuralım, kır de kıralım diyorlar. Hoca Efendi gayet sakin. Cebinden bir miktar para çıkarıyor ve gençlere veriyor. “Hemen şimdi hiçbir yere haber vermeden Konya’da filan yere gidin ve birer Konya Pidesi yiyerek gelin. Sonra plan yapacağız.”

Gençler hep bir ağızdan; “Hocam benim dükkân açıktı. Hocam benimde hanım evde bir şey bekliyordu…” Hoca Efendi işin farkında tabi. “Gençler buradan Konya’ya pide yemeye gitmeyi dahi beceremeyenlerle ne yapılabilir.” Diye tarihi nüktesini patlatıyor.

Elbette zalime zulmünü haykırmak bir bedel ister. Karşılığında birçok fedakârlık gerektir. Yoksa Allah ve Resulü dinde en kıymetli olan cihadın en çok sevilenini bedelsiz mi verecekti?

Allah müminlerin malları ve canları karşılığında cenneti vermiştir. Allah bir şeyi çok sevecek ama onun karşılığında kuldan bir bedel talep etmeyecek. Ya da bir bedel koymayacak. Şahadet makamının can vermeyi gerektirdiği gibi…

            Demek bizler bedel ödeyemiyorsak bari bedel ödeyenlerin bedellerini bir takım yakıştırmalar ve yorumlamalarla ifsat etmeyelim.        Aksi takdirde bizde zulmedenlerden olmaz mıyız? 


[1] Hadis, Kütübü Sitte, Ebu Saidden rivayet, 96

Hamza Eroğlu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

1 yorum

  • Yorum Linki Talha Pazartesi, 07 Mayıs 2012 11:30 yazan Talha

    Çok güzel bir değerlendirme, kalemine ve gönlüne sağlık. Teşekkür ederim.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...