Perşembe, 21 Haziran 2012 09:02

Sazan mısın, Be Beştepe?

Yaklaşık yüzyıldır temeli atılan anti demokrasimiz yerini gerçek manada Demokrasiye bırakmak üzere.

On yıllardır, 15 Milyon genç yarattığını (?) iddia eden düşünce yapısının yerini gerçek manada milliyetçi ve ülkesini seven genç nesiler almakta. Kendilerine biçilmiş rolü oynamakta etkisiz kalan bu anti yapı, son bir silkelenme ile var olma hamlesini yaptı ve Ordunun başındaki isimler tek tek istifa etti.

Ancak bu isimler bir mücadele namına istifa ederken dahi emeklilik haklarından vazgeçmemecesine verdi dilekçesini. Yani davaları adına hiçbir fedakârlığı göze alamadılar. Bir dava bedelsiz olamaz. Bedeli olmayan bir mücadele gerçekçi olmadığı gibi muzaffer olma şansı da yoktur.

Şimdi Naci Beştepe isimli kendini bilmez bir vatandaş çıkmış bu mesele üzerinden bir mesaj vermeye çalışıyor. Bu harekete Emekli Binbaşı Gürcan Onat’ın tabiri ile ancak “Aynalı Sazan Gibi Atlamak” demekten kendimi alamıyorum doğrusu.

Naci Beştepe, Genelkurmay Başkanı ve tayfasının istifasını Demokratik bir hamle olarak tanımlıyor. Gerçek manada bir demokratik hak olarak şimdiki Genelkurmay Başkanımızın boşalan bu makamı ülke istikrarı adına doldurmasını ise anti demokrasi olarak tanımlıyor.

Demokratik hak kişilerin ülkesi için doğru bildiğini yapması demek değil mi idi? Elbette öyleydi. O halde bir sazan misali bu olaya atlayan Naci Beştepe Şimdiki Genelkurmay Başkanımızın bu tavrını neden hazmedemiyordu?

Cevap aslında gayet açıktı. Bu istifa eden ekibin bir parçası idi. Görevde iken dindar insanların avına çıkmıştı. Ama şimdi kendisi ve ekibi avlanmıştı. Avcı, Av oluvermişti bir anda. Küçük bir balığın peşine düşen Aynalı Sazan gibi yani…

Sayın Genelkurmay Başkanımız YAŞ toplantısında yaptığı oturma düzeni ile TSK’nin yeniden halkın gönlünde yer almasını sağlamıştı. İhtilalci ve darbeci zihniyetin halk üzerinde ki vesayetine son vermişti bir anda. Beştepe halkın alkış seslerine kulağını tıkamış galiba, dün kalbini milli ve manevi duygulara tıkadığı gibi…

30 Ağustos Zafer bayramının milletin bayramı olduğunu Askerin tekelinde olmadığını ilan etmişti. Milletin bağrından çıkan “Başkomutan Cumhurbaşkanına” iade etmişti.

Ordunun milletin iradesinin emrinde olduğunu ilk kez vurgulamıştı; “Topuk Selamı İle”. Böylece irade-i milliyeyi arkasına alarak yücelmişti, karanlığın önünde eğilenlerin aksine.

Milletin ordusunu, milletle barıştırmıştı, milletin kıyafetiyle özdeşleştirerek. Fransız’ın ve İngiliz’in kültürel kıyafetinden çıkarmayı düşündü; Uşaklıktan efendiliğe terfi etmeyi tercih ederek.

Adıyaman İl J. Komutanı kokuşmuş bir yapıya son verdi; Milletin türbanlı evladına saygı duyarak.

Binlerce TSK personelinin faydalandığı alandan daha büyük sosyal alanlara sahip General hegemonyasına son verdi. Böylece gerçek adaleti tesis etti, saygı ve sevgiye bağlı disiplini tesis ederek.

Ordunun en yüksek makamı olan “Şehadet Makamının” manevi şahsiyeti Diyanet İşleri Başkanlığına hak ettiği yeri verdi. Böylece bu vatanı bize emanet eden milyonlarca şehidimizin ruhunu huzura kavuşturdu ve gerçek manada manevi bir lider oldu.

Türk Silahlı Kuvvetleri şimdi halkın gönlündeki gerçek makamına dönüş yaptı. On yıllardır bu milletin milli ve manevi duyguları ile mücadele eden bu gerici düşünce yok oluyor artık.

Bu yok oluşta bir varoluş ile öne çıkan Genelkurmay Başkanımız Sayın Necdet Özel, bugüne kadar hiçbir Genelkurmay Başkanının başaramadığını başardı. “Halkın gönlünü fethetti” unutulmazlar arasına girdi.

Zorla, despotlukla bu halkın gönlüne girenlerin isimleri sokaklardan ve sözüm ona çağdaş medeniyet yuvası okullardan bir bir sökülüyor. Ama inanıyorum ki; Sayın Necdet Özel’in adı gönüllerden asla silinmeyecek.

Ancak bir konu var ki Naci Beştepe’ye katılmamak mümkün değil. Evet, daha yeni başladı. Henüz bu olanlar bir başlangıç. Bekleyelim bakalım daha neler göreceğiz; Demokratikleşme adına inşallah.

Daha doğmamışken, hatta kundaktayken, altı aylıkken babalar gününü kutlayacak bir huzur bulamayan yüzlerce babayı TSK den asılsız, düzmece raporlarla ordudan atan bu babalar şimdimi hatırladılar baba olduklarını.

YAŞ kararı ile, üçlü kararnamelerle ordudan ilişiği kesilen babalar atılırken bu zihniyet, babalık duygularını kimlere devretmişti? Naci Beştepe o zaman baba mıydı? Babaysa nasıl bir baba idi? Duyguları var mıydı? Yoksa baba olduğunu iğne kendisine batınca mı anladı?

Genelkurmay Başkanımız hiç olmazsa babalık duygusunu devletin başına devrediyor. Onlar gibi bir meçhule değil.

Naci Beştepe, senin babanın nasıl bir yerde yattığını bilmem ama benim babam zevk ve mutluluk içinde yaşıyor. Şehit dedesinin emanet ettiği vatana verdiği bir subayın iade-i vazife ettiği bu günlerde “Babalar Gününü” kutluyor.

İlk kurşunu atan, Fransız’ın elinden çarşafı kurtaran, namusu için bir beldeyi kurtaran Sütçü İmamlar geliyor…

Bence sende kaç Naci Beştepe. Gerçi kaçacağın yer kalmadı seni “Mahkeme-i Kübra” bekliyor.

Hamza Eroğlu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...