Cuma, 25 Ekim 2013 12:01

"Sosyolojik Savaş"a Dair

Emekli Askeri Hâkim Yusuf Çağlayan’ın, Etkileşim Yayınları’ndan çıkan son kitabı “Sosyolojik Savaş” kitabı ile ilgili kısa bir değerlendirmesi.

Biraz konusundan bahsetmek isterim.

Şöyle ki: İslam toplumlarının medeniyet içi çatışması üzerine kurulan sosyolojik savaş olgusu, ırk, mezhep ve cemaat merkezli dışlayıcılıkları artırarak, İslam dünyasının büyük boy dayanışmasını önlüyor. Türkiye etnik merkezli bir sosyolojik savaşa maruz. Bu savaş tarzı asimetrik olduğu için, TSK'nin klasik iç güvenlik algısı ile yapılan askeri müdahaleler, sosyolojik olarak etnik ayrışmayı daha da pekiştiriyor. Türkiye merkez ülke ve merkez kimlikleri birbiriyle çatışıyor. Yani lider halkaya yönelik bir sosyolojik saldırı söz konusu... PKK asimetrik saldırı yapıyor. Çünkü olayı Türk-Kürt sorunu bağlamında tutmayı başarıyor. Türk ordusu ve Kürtler tasnifi, TSK nın her askeri faaliyetini, Kürt etnisitesi lehine besliyor. Bu sebeple, TSK  bu asimetrik saldırı karşısında başarısız kalıyor. Mukabil ‘simetrik’ bir karşılık veremiyor... Çünkü saldırı sosyolojik... Mukabele de sosyolojik olmalı... Kürt etnisitesine karşı, Türk ulusalcılığı ile karşılık vermek demek, karşı taraf hesabına hizmet etmek demektir. TSK'nin sosyolojik savaş ve sosyolojik güvenlik, dolayısıyla da sosyolojik istihbarat gibi kavramlar temelinde bir güvenlik kültürü mevcut değil. İslam ile barışık olmayan resmi ideoloji, TSK'nin simetrik karşılık verme gücünü, yani sosyolojik gücünü sıfırlıyor. Bu sebeple ülkenin etnik temelde bölünmesinin önlenmesinde tek yol, Türk-Kürt çatışmasını, etnik bağlamdan çıkarıp, iman-küfür çatışması bağlamına indirgemekle mümkün.  Malumunuz olduğu üzere, Hz. Peygamberimiz (sav) Evs ve Hazreç kabilelerinin, dayanışma bağlamlarını değiştirerek barıştırmış ve Medine Toplumunu inşa etmişti. Kabile dayanışmasını kaldırıp yerine İslam dayanışmasını ikame etmişti. 

İşte kitapta bu bağlam değişikliğini temel alarak, günümüzde adeta aşiretlere dönüşmüş İslam toplumunun, nasıl bir saldırı türü ile karşı karşıya olduğunu somut belge ve olaylarla açıklamaya çalıştım. Kitapta yeni bir iç güvenlik stratejisi önerisi de mevcut. 

Basit konularda bile cemaat dışlayıcılığının ne boyutlara vardığını üzülerek görüyoruz. İşte sosyolojik savaş bu. Yani, özde aynı da olsa, aynı şeye farklı isimler takılarak, bunu bir kimlik olarak algılamak ve sonuç: Kimlikler Savaşı... Farklı kimlikler oluşturmak ve sonra da bunları birbirini dışlayıcı özelliklerle donatmak. Mısır’da olan bu değil mi? Aynı dine mensup insanlar, darbecilerin yanında yer alabiliyor. Farklı isimlerle birbirinin karşısına çıkabiliyor. Suriye'de Nusayri, Türkmen-Kürt- Arap, Şia ve Sünni kimlikler birbirleri ile çatışıyor. Irak'ta Kürt-Türkmen-Arap-Şia ve Sünni kimlikler çatıştırıldı. Afganistan'da keza etnik ırkçılık, mezhep ırkçılığı, cemaat ırkçılığı ve lider ırkçılıkları kullanıldı ve işgal edildi. Osmanlı da zaten "İslam Dayanışması" bağlamından koparılarak, etnik alt kimlik dayanışmaları ile paramparça edilmişti. Yani sosyolojik yapıya müdahale edilmişti. Toplumun dayanışma bağlamını, üst kimlikten koparıp, alt kimliklere indirgemek... Gerekirse yeni yeni kimlikler icat etmek... Bunlar sosyolojik savaşın sonuçları. Eğer biz bu savaşı fark etmezsek, bu savaşı yürütenlere mağlup düşmeye devam ederiz. İnşaallah, bu kitap, düşünce biçimimiz, sosyolojik savaş, sosyolojik güvenlik ve karşı sosyolojik savaş kavramları etrafında yeniden yapılandırmamız gerekliliğini idrak ettirecek. Tabii ki, bunlar çalışmayı yaparken benim hayallerim ve hedeflerim. Umarım başarılı olmuştur. 

 

Son Düzenlenme Cuma, 25 Ekim 2013 12:17
Yusuf Çağlayan

Emekli Askeri Hakim

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...