Salı, 25 Kasım 2014 14:33

SON DEVRİN DİN MAZLUMLARI VE HÜKÜMET

Ortaokul yıllarımda okudum Necip Fazıl Merhum’un Son Devrin Din Mazlumları eserini. Necip Fazıl diyor ki takdiminde eserinin; “Bu eser, ‘Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar’dan sonra beklenmesi ve ona eklenmesi gereken bir bahsi çerçeveliyor. İmân ve ideal uğrunda umumi mazlumluk davasının çok yakından, öz hayatımızdan, yakın tarihimizden ele alınması ve hususi planda gösterilmesi… Bu yakın tarih ve hususi plân, İttihad ve Terakki ile başlayan, Cumhuriyetle yerleştiğini gördüğümüz İslâm nefretinin zeminini çizer ve o zemin üzerinde en kuduz zulüm kılıciyle düşürülen mazlum başların hikâyelerini anlatır.” Eserinde; 31 Mart Vak’asından, İskilipli Atıf Hoca’ya, Said-i Nursi Hz.’inden, S. Hilmi Tunahan Hz.’ne, Dersim Mezalimi’nden, Şeyh Said Vak’ası’na varana kadar birçok ızdırap var.

Evet, şimdi Şeyh Said’e bölücüler sahip çıkıyor, maalesef Kürtler de buna aldanıyor. Oysa Marksist Ateist Sol, Türk’üyle, Kürt’üyle Şeyh Said ve değerlerine küfrederken o mazlum şehidi ben daha 12 yaşında Düzce’nin Çele Köyü’nde okumuştum. Yıllar sonra Kırklareli’ne üsteğmen rütbesinde tayin olduğumda Şeyh Said ailesinin bir kısmının sürgüne gönderildiği Sergen Köyü’ne gitmiştim. Yüzbaşı iken de torunu A. Melik Fırat’la karşılaşmıştım Yalova-Pendik Vapurunda. Yanına gidip kendimi tanıtıp elini öpmüştüm. Gözyaşı ile kucaklamıştı beni, “Evladım!” diyerek. Evet, İslami camia zulme karşı hep tutarlıydı.

Dersim’i ve Seyyid Rıza’yı da aynı eserde okuduk ilk kez. O dönemde Alevi’ler gizlenmek için oğullarına Yavuz Bingöl’ün babası gibi “Yavuz, Bekir, Osman” gibi normalde koymadıkları isimleri koyuyorlardı. Ayrıca çocukları maalesef TİKKO, DHKP, Dev-Sol vb. sol örgütlerde tıpkı bölücü Marksistler gibi ortak değerlere küfrediyor ve Dersim’i ilk kez yazan Necip Fazıl’a “Faşist!” diyorlardı. Dersim acısının mimarı ve statükonun temsilcisi CHP’ne oy veriyorlardı.

Şimdi Cem evleri’nin hepsinde Atatürk’ün resmi var, İmam Ali (Kv.)’nin resminin yanında. Hatta şöyle diyorlar bazıları.. “Hz. Muhammed, Ali ve Atatürk aynı ruhtan..” Bir toplumla bu kadar oynanır mı?

Tekke ve zaviyeler kapatıldı. Islah edilebilirdi. Bektaşi Tekkeleri de kapatıldı. Böylece Alevi Bektaşi gelenek kitapsız ve kaynaksız bırakıldı. Şimdi Alevi Topluma bakıyorum, batıdaki Türkmen Alevi’ler genel olarak devletçi. Ama İç ve Doğu Anadolu’da yaşayan Alevi’ler solun kontrolünde. Aslında bunun arka planında şöyle bir sorun da var. Bu bölgeler genel olarak Ermeni’lerle birlikte yaşanan bölgeler. Bu bölgelerdeki Alevi’lerin, kısmen Kürt’lerin temel sorunu Kripto Ermeniler. 1930’lu yıllarda Erzincan-Erzurum arasındaki köylere Karadeniz’deki heyelandan dolayı Çaykara’lı aileleri göç ettiriyorlar. Gittikleri köylerin bir kısmında Alevi’yiz diyen insanlar var ve köylerde sadece yıkık birer kilise var. Üç dört ayda bir dede geliyor köye.

Ermenistan’da doğmuş, şimdi Üsküdar’da Ermeni Kilisesi’nde çalışan biriyle tanışmıştım. Dedesi Sivas’tan Ermenistan’a göçmüş. Dedenin adı Ermenice. Ermenistan’da doğan oğluna ise Osman ismini koymuş, bir gün Sivas’a dönersek sorun yaşamasın diye. Ama gelememişler. Ancak Osman’ın oğlu gelmiş ve vatandaşlığa da geçmiş. Türkiye’de kalan akrabaları Alevi olmayı tercih etmişler. Kendisi anlattı bunları. Tabii gerçekten Alevi oldular mı, yoksa Hıristiyan ve Ermeni mi kaldılar bilemiyoruz.

Şimdi Alevi Açılımı. Aslında tüm bunlara Anadolu Açılımı denseydi, demokratik açılım denseydi, İnsan Hakları Açılımı denseydi… Eğer Alevi Açılımı olacaksa neden Balıkesir’den, Antalya’dan başlamasın? Tunceli’de sosyolojik sorun çok fazla, maalesef istismara da çok açık bir yöremiz.

Geçen bir Alevi Dedesi “Biz azınlığız.” dedi. Çok üzüldüm. Gelecekte ülkemi yeniden dizayn etmeyi planlayan birileri şimdiden tanımları değiştirmeye çalışıyorlar. Ancak hükümetin kucaklayıcı, meselelere vakıf duruşu tüm oyunları bozacak. Şükürler olsun ki bölücü terör halkta karşılık bulmadı. Şükürler olsun ki mezhepçilik çevre coğrafya gibi insanımızı bölmedi. Irak, Suriye ve diğer Ortadoğu İslam Ülkeleri patlamaya hazır bomba gibiler. Ülkem bu manada ferasetli.

“Son Devrin Din Mazlumları” çerçevesi ile şekillenen İslami Cephe iktidardır. Çok haklı bir zeminde durmaktadır. Merhum Necip Fazıl’ın kuşatıcı ve kucaklayıcı eseri dilerim tüm kesimler için başucu eser olur.

Siyasi yapılar da artık Dini gurup ve duruşları istismar etmekten vazgeçmeliler. Bakın Paralel deneyimi tüm kesimler için ders olmalıdır. Ondan önceki Moğoltay’ın ve CHP’nin Alevi kadrolaşması da. Kaba tarafgirlik yani ham yobazlık ve kaba softalık yani taassup haramdır, insanlık dışıdır. Ötekileştirmenin yerini Sayın Başbakanımızın da dediği gibi “Liyakat ve Ehliyet” almalıdır.

Tektipleştirme ise rejimin en büyük ayıbıdır. Ülkeyi 12 Eylül Öncesi kan gölüne götürmüş, 12 Eylül Sonrası bölünmenin eşiğine. Dolayısı ile Yeni Türkiye zulmün her türüne karşı olmalı, adaleti ve insan hakkını eksen almalı, farklılıkları da abartma tuzağına düşmeden hareket edilmelidir. Türk’ün de, Kürt’ün de, Alevi’nin de Sünni’nin de mayasında İslam vardır. Rehberi Kur’an-ı Kerim, Önderi Gülümüz (SAV)’dir.

 

 

(E) Yb. Halil MERT
Strateji ve Yönetim Uzmanı

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...