Salı, 02 Ağustos 2016 12:36

FETÖ DARBESİNİN AYAK SESLERİNİN ANALİZİ 1

Prof. Dr. Osman ÖZSOY’un; 14 Haziran 2016 tarihinde kayda alınan,  FETÖ'nün kontrolünde bulunan ve internet üzerinden yayın yapan bir kanalda ÖZGÜRLÜK ZAMANI isimli bir programdaki konuşmasını 01 Ağustos 2016 tarihinde hayretler içinde izledim.

Dikkatli bir nazarla izlendiğinde bu programda FETÖ mensuplarına ve kamuoyuna; birçok şifrenin gizlenerek nasıl ulaştırıldığını, hadiselerin nasıl ustalıkla ters yüz edildiğini ve mensuplarına nasıl umut tacirliği yapılarak ayakta tutulmaya çalışıldığını adeta yaklaşan bir darbenin ayak seslerinin işaretlerin nasıl mahirane verildiğinin tespiti ile alakalı görüş ve düşüncelerimin sizinle paylaşılması isteği bu yazının konusunu oluşturmaktadır.

İletişim ve siyaset bilimi dersleri konularında üniversitede dersler veren ÖZSOY ve karşısında yer alarak çanak sorularla programı yönlendirmeye çalışan sunucunun konuşmalarını, birkaç saatimi de alsa üşenmeden çözümlediğim halini ve hemen alt tarafında parantez içinde yazılan yorumlarımı sunuyorum. 

Prof. Dr. Osman ÖZSOY: “Bunun böyle gitmeyeceği aşikâr, eşim bana hep aynı şeyleri anlatıyorum diye kulağımı çekti, şimdi farklı şeyler söyleyeceğim diye bu ülkenin geleceği karanlık diyecek halimiz yok. Bu ülkenin geleceği inanılmaz aydınlık,  şu anda biraz daha dibe vuruyor,  bakın bu süreçleri bitirmek çok kolay, çok kolay bir şey bu. Bu süreç çok kısa bir zamanda Allah’ın izniyle sona erecek.

(“Bu ülkenin geleceğinin inanılmaz aydınlık” olacağı hususundaki görüşünüze aynen katılıyorum. Yalnız tek farkla, Türkiye’nin ufukları; vatanını ve milletini seven dinine bağlı insanlar için Allah’ın izni inayeti ile sizin gibi darbecilerden kurtulduktan sonra daha güçlü bir şekilde parlayacak.

“Bu süreç çok kısa bir zamanda Allah’ın izniyle sona erecek” ifadeleri ile FETÖ mensuplarına umut pompalamaya devam edilmekte ve bir darbenin ayak seslerinin işaretleri veriliyor. Sürecin çok kısa bir zamanda olacak olması ise; iyice köşeye sıkıştırılan ve adeta kaçacak delikleri kalmayanlara bir ümit ışığı uzatılmaya çalışmaktadır.)

Sunucu: “Siz bu süreçlerin sona ermesini tamamen, ilahi bir el tarafından sona erebileceğini mi düşünüyorsunuz, hiç beklenmedik bir şey mi var?”

Prof. Dr. Osman ÖZSOY: “Hayır her şeyi eviren çeviren Allah’tır. Hatim okurken şöyle yan tarafındaki meale baktığımda bir yaprak bile onun izinsiz yere düşmez diyor. Allah’ın bir yaprağı bile izinsiz yere düşmezken Türkiye izinsiz düşer mi ya.”

(Rabbimiz elbette, islamiyete asırlarca bayraktarlık yapmış, Müslüman ülkelere ağabeylik yapmış bu aziz milleti ayağa düşürmez, ınkıtaya uğratmaz. Diğer İslam ülkeleriyle beraber İttihad-ı İslamı gerçekleştirecek bu aziz millet dimdik ayakta durmaya devam edecektir. İttihad-ı İslamın tahakkuku için en büyük fitne odağı olduğu bugün tamamen aşikar olan FETÖ diye isimlendirilen yapı yere düşmeliydi ve düştü, rezil rüsvay olmalıydı ve oldu, elhamdülillah)

 

Sunucu: Kader çizgisinde her şey bir sebepler dairesinde oluyor

Prof. Dr. Osman ÖZSOY: “Allah bu ülkeyi aydınlığa çıkaracak. Türkiye’ye bir şey olmaz. Ankara’daki manzara şu ben bir profesör olacağıma keşke bir albay olsaymışım mesela, bu süreçte daha fazla katkım olurdu.”

(“Allahın, bu ülkeyi aydınlığa çıkarılacağı” hususuna ben de aynen katılıyorum. Rabbim; bugünlerde FETÖ’nün kalkıştığı darbe kalkışmasını nasıl bertaraf edip bizi aydınlığa çıkardıysa, istikbalde de en güzel günlerin geleceğinin işaretlerini bize bildiriyor. Devletin her kademesindeki FETÖ mensupları tam olarak temizlendiği zaman aydınlığımız daha güçlü olacaktır inşallah.

“Ankara’da albay olmayı istemek” darbenin en güçlü işaretlerinden birisidir. Gayrımeşru bir şekilde oluşan kaotik ortamlarda yani darbe ortamlarda rütbe sahibi olmanın sağlayacağı menfaatlere kısa yoldan ulaşmayı hedefleyen bir yaklaşımın tezahürü olsa gerektir.

“Bu süreçte daha fazla katkım olurdu” demek suretiyle darbe sürecine girileceği açıkça ifade ediliyor. Yoksa bir akademisyenin durup dururken albay olmayı bu kadar candan istemesinin nasıl mantıki bir açıklaması olabilir ki? 

Sunucu: “ Nasıl katkınız olurdu?”

Prof. Dr. Osman ÖZSOY: “Söyledim bitti artık, geri dönmeyeceksin cümlelere. Bir albay olacaktım ben bu ülkeye daha fazla hizmet ederdim şuan tekrar ediyorum bakın güneydoğuda şehitler geliyor değil mi? 570'e yaklaştı galiba. Tekrar ediyorum bakın, mübalağa etmiyorum. Bu süreç bitti arkası toparlanacak. Suç üretmeye çalışıyorlar. Bunu da beceremediler. Allah'a şükür. İnsanlar duaların faydası oluyor bakın. Ayaklarını dolandırıyor Allah bu insanların. Mübarek ramazan ayında Erdoğan: “Ramazan ayında bu yapılır mı?" dedi. PKK’ya sesleniyor. PKK'nın insanları oruç mu tutuyorlar? 'Müslüman bunu yapar mı?' dedi. Pekâlâ, oruç tutan insanları sahurda alan kim? Bunu yapanlar Müslüman mı acaba? PKK'lıları Müslüman sayıyor da oruca kalkanları Müslüman saymıyor mu?  Bu komedi gitmez bakın. Bu iş gitmez, gitmeyeceği % 100 de gideceğine nasıl inanıyorlar anlamıyorum. % 50 desteği falan iplemeyin. Ben siyaset bilimi profesörüyüm ya.”

(“Söyledim bitti artık, geri dönmeyeceksin cümlelere” sanki darbe kalkışmasının daha fazla açığa çıkmasına mani olmak için söylenmiştir.

“Bu süreç bitti arkası toparlanacak” demek suretiyle darbe ile sözüm ona toparlama sürecinin başlayacağına işaret ediyor.

FETÖ’nün kamuoyu tarafından bu kadar geç fark edilmesinin bence en büyük sebeplerinden birisi; çok usta bir stratejiyle örgüt halkın karşısına hep masum insanlarla çıkmıştır. FETÖ’nün dershanelerine giden veya okullarına kayıt yaptıran velilerine örgütün; büyük ölçüde saf, hadiselerin arka planının tam farkında olmayan, dinine hizmet ettiğini sanan, sevecen, güler yüzlü, tatlı dilli abi ve ablalarını çıkartmıştır. Özellikle de yurt dışında görev yapan öğretmenlerin nasıl büyük fedakarlıklarla ve komik ücretlerle çalıştıkları hususu nazarlara verilerek algı oluşturmaya çalışılıyordu.

Haylaz, yaramaz, vurdumduymaz, isyankar, ailesine itaat konusunda gevşek olan ve aslında ergenlik döneminin özelliklerini taşıyan bu gençlerle “abi” ve “abla”ların yakından ilgilenmesiyle tutum ve davranışlarında olumlu yönde gelişmeleri gören anne ve babalar; daha sonra gözaltına alınan başörtülü ablaların gerçek mahiyetini anlamakta güçlük çekeceklerdi.

“Bu komedi gitmez bakın” yani kısa bir zaman sonra darbe geliyor, düzen değişiyor demektir.

“ % 50 desteği falan iplemeyin. Ben siyaset bilimi profesörüyüm ya.” Sözüyle halkı aşağılamakta ve halkın milli iradesine sahip çıkmayacağını ifade etmektedir. Bu anlayışın; halkı cahil halk kitleleri olarak gören anlayıştan ne farkı vardır. Ben bu işleri sizden daha iyi bilirim, siz ne anlarsınız vb. sözüyle de kibir ve enaniyet emareleri de taşır)

 

Sunucu: “Bu %50 destek yarın hemen tersine dönebilir.”

Prof. Dr. Osman ÖZSOY: “Açın televizyonu yarın sokağa çıkma yasağı var deyin, bakın sokağa çıkıyorlar mı? Bütün darbeler cuma günü oluyor. Hocaların evleri cami avlusundadır. Namazla bile geçmezler korkularından. Türkiye’de insanların demokrasiye sahip çıkmak gibi bir hassasiyeti yok. Bunlar kuru kalabalıklar. Yine 100 tane yürekli komünist Taksim Meydanı’nı dolduracaklar. Bu insanlar hak ve hukuklarını savunmak için , bir tane sağcı aydın bile çıkmayacaktır bakın. Buna itiraz etmeyecektir. Sağ kesimde bir tane Ahmet Altan var mı şu anda.  Sağ TV kanallarında bir tane Fatih Portakal var mı?”

(“Halkını; “cahil”, “bidon kafalı”, “göbeğini kaşıyan adam” gören tipik solcu yaklaşımı sergiliyor. Aziz milletimiz; daha önceki darbe dönemlerinde üzerine sindirilen, pısırık, silik ve olaylara seyirci kalma tavrını bırakıp sandıkta tecelli eden millet iradesine sahip çıkma cesaretini göstererek, darbecilere en büyük dersi vermiştir. Daha önceki darbe dönemlerinde milli ve manevi değerlerine yakın olan gördüğü merhum liderleri Menderes’e, Özal’a ve Erbakan’a yeterince sahip çık(a)mamanın derin üzüntüsünü hep yüreğinde hissetmiştir. Millet; kendisine yakın gördüğü, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve “milli iradeye” ölümü göze alarak sokağa çıkarak darbecilere karşı çıkmış, emanetine sahip çıkmış ve “kuru kalabalık” olmadığını göstermiştir)

“Milli ve manevi değerlerle bezenmiş halkına güvenmeyerek komünistlere methiye düzmeye devam ediyor olması tam bir hezeyan halidir. Darbeye karşı çıkanlar arasında saydığın isimlerden bir tanesini bile biz meydanlarda göremedik. FETÖ tarafından tertiplendiği şimdilerde daha iyi anlaşılan “Gezi Olayları”nda sokağa dökülen ağaç sevicilerini, sözde sanatçıları da asla göremedik. Sağ kesimlerin ne Ahmet Altan’lara ne de Fatih Portakal’lara ihtiyacı vardır. Aziz Milletimizin; emir beklemeksizin sokağa çıkarak darbecilerle mücadele etmeye kararlı halka, darbecilerin tankı önüne yatacak kadar ölümü göze alabilen gençlere, tankı iki-üç dakikada kullanabilen ihtiyarlara, darbecilerin silahlarına iman dolu göğsünü siper eden bacılara, darbecilerin emirlerini kale almayarak kışlalarda kahramanca mücadele eden askerlere, darbeci generali alnından vuran kahraman emir subaylarına, elinde bayrağı ile sokaklara dökülen çocuklara ihtiyacımız vardı ve rabbimiz bu kahramanları da çokça gönderdi. Ne kadar şükretsek azdır.)

Varol YÜKSEL

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...