Cuma, 17 Mart 2017 11:37

Mukaddes İttifak ve Hasta Adam

Tarihi Mukaddes İttifak antlaşması; Osmanlı devletine karşı, sömürgeci devletlerin Londra'da 1840 yılında, İngiltere-Avusturya-Prusya (Almanya) ve Rusya arasında imzalanmıştı.

İttifak Devletleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun bölünmesi ve paylaşılmasını kapalı kapılar arkasında müzakere ettiler ve aynen İtilaf Devletleri gibi kendilerini destekleyen ülkelere toprak vaadinde bulundular.

Nitekim Avrupa Devletleri "hasta adam" olarak niteledikleri Osmanlı Devleti'ni o dönemlerde hiçbir şe­kilde "ailelerinin bir ferdi" olarak görmemişlerdi.

Tıp ki şu anda Avrupa birliği ülkelerinin AB’nin kapısında, Türkiye’yi 1963 tarihinden beri beklettikleri gibi.

"Avrupa'nın hasta ada­mı" olarak anılmanın Avrupalılığımızın bir delili olarak gösterilmesinde reto­rik olarak bir doğruluk payı olmakla beraber, gerçekte, Avrupalı-Osmanlı/ Türk ayırımı sürmüş, bu iki kesim arasındaki ilişkiler de giderek eşitsiz bir ni­telik kazanmıştır. 1

Bugünse yani 1844 yılında "hasta adam" için söylenen aynı sözler;  Sonuç olarak Rus çarı şöyle demişti, İngiliz hükümet başkanına. "Türkiye devrilecektir. Osmanlı İmparatorluğunun bir karış toprağında bile gözüm yok. Ama herhangi bir başka devletin de bu ülkeden bir karış toprak alma­sına göz yummamak kararındayım."2

Osmanlının bölüşümü konusunda Rus Çarı Nikola’nın İngiltere ile uzlaşma girişimi, tıpkı Şu anda ABD ve Müttefiklerinin Rusya ile Suriye’de, “Menbiç’de-Halep’te-Rakka’da” anlaştıkları gibi bir ittifak olsa gerek.

Çar Nikola “Osmanlı Bir hasta adamdır”. Onu hayatta tutmak için ortak çaba gösterebili­riz, ama bunu başarmamız olanak dışıdır. Ölmesi gerekir ve ölecektir de. İşte o vakit kritik bir dönem başlayacaktır. Fransa dışında hiç kimseden çekinmiyorum. Fransa ne isteyebilir? Korkarım ki, Afrika'da, Akdeniz'de ve hatta Doğuda çok şey üzerinde hak iddia etmeye kalkacaktır. Fransızların Suriye'de, Mısır'da ve Akdeniz'de, yani Fransız üstünlüğünün İngilizler tarafından en az hoşgörüyle karşılandığı yerler üzerinde ileri sürebile­cekleri hak iddiaları devam edecektir. 3

Tıp ki Arap Baharında Kaddafi’nin devrilmesinden sonra, Fransa başkanı Sarkozi’nin savaşı kazanmış bir komutan edasında Libya’yı ziyaret etmesi ve sonraki süreçte, kuzey Afrika’da ki eski sömürgeleri olan, Çad ve Mali’de yaptığı askeri operasyonlar, bize bir ittifakın varlığının sürdüğünü hatırlamamıza neden oldu.

Aynı zamanda Fransa’nın Kuzey Afrika’da eski sömürgelerinde kendi başına hareket etmesi, mukaddes ittifak üyelerinin hoşuna gitmiyordu, ittifakın eksenin dışında hareket etmesi engellenmeliydi. Başta Paris ve diğer şehirlerinde gizli servislerin bombalı eylemleri Fransa’ya çeki düzen vermişti.

Birinci Dünya Savaşı sonunda, Osmanlı İmparatorluğunun paylaşımında kime ne düşüyordu;  İngiltere, her şeyden önce Mezopotamya'yı alıyordu. Buna Musul dâhil değildi, ama Bağdat dahildi. Arabistan İngiltere'nin etkisi altına girecek­ti. Filistin, uluslararası bir denetim altına sokuluyordu. Hayfa ve Akka limanı İngilizlere veriliyordu.

Fransa her şeyden önce Suriye'yi, Küçük Ermenistan'ı ve Kilikya'yı(Maraş-Adana-Mersin) alıyordu.

Rusya'ya gelince, bu anlaşmaya göre Osmanlı İmparatorluğunun kuzey doğusu Trabzon-Erzurum-Ağrı-Van ve Bitlis illerini ve Rusya'nın asıl önemli kazancı İstanbul ve Boğazlar olacaktı.

Görüldüğü gibi anlaşma, Türkiye’ye koskoca Osmanlı İmparatorluğundan sadece Orta ve Kuzey-Doğu Anadolu'nun bir parçasını bırakmaktaydı.

Sonuç;

Günümüzde ise mukaddes ittifakın güncellenerek, ABD-İngiltere-Fransa-Almanya ve Rusya tarafından coğrafyamızda yeniden uygulanmaya başlandığına şahitlik etmekteyiz. Bu tarihin tekerrürden ibaret olduğu gerçeğinin bir defa daha ispatıdır.

İslam coğrafyasının yeniden şekillendirildiği günümüzde, yaşanan çatışmalar savaşın değişen olgusundaki değişiklikler, sistemi kontrol eden büyük güçlerin devlet dışı aktörleri de kullanmaları (Terör Örgütleri-Mezhepsel dini akımlar-Etnik yapılanmalar-Özel Askeri Şirketler) ülkemizin bu mücadelede etkinliğini zayıflatmaktadır.

Bugünse yani Meşrutiyet ilanında sonra yapılan propaganda söylenen aynı sözler; Osmanlı devletinin meşrutiyeti kabul etmekle din değiştirdiklerini-İslam olmadıklarını, Osmanlı coğrafyasında yaşayan Müslüman halkı Osmanlıya karşı ayaklandıran İngiliz ajanları, şimdi de DEAŞ örgütünün Türkiye’yi Dar-ül harp olarak ilan etmesindeki benzerlik, bizlere bu ayrıştırma sürecinin kültürel alanda devam ettiğini anlatıyor.

Küresel sömürgeci güçler; Tıpkı 100 yüzyıl önce Eski Mekke Emiri Şerif Hüseyin’i kandırıp kullanarak, Osmanlıyı etkisiz hale getirdikleri gibi, şimdide kendileri için savaştıklarını sanan “Kürt gurupları-Şii milisleri-Sünni DEAŞ” guruplarını kullanmaktadırlar.

Küresel güçlerin İslam coğrafyasında, bölgemizde sürdürdüğü askeri-kültürel-iktisadi-politik çatışma ortamında. Ülkemizin verdiği bu istiklal ve istikbal mücadelesindeki amacı bölge halkının desteğini kazanarak, sömürgeci güçlere birlikte karşı koymak olmalıdır. Dayatılan yeni dünya düzeninde “hayat nizamına-yaşam tarzına-sömürgeleşmeye” karşı, milletimiz bu güç mücadelesinde asla teslim olmamalıdır.

Thucydides'in 2500 yıllık ünlü eseri "Peloponez Savaşı Tarihinde” yer alan Melian Diyaloglarında geçen aşağıdaki ifadeler, o günden bu yana belki de farklı toplumlar ve devletler tarafından binlerce kez kullanılagelmiştir.

"Sizin hazırlığınız savaş için. Bu görüşme de zaten boşuna. Ya size köle olmamızı ya da ölmemizi istiyorsunuz. Ordularınız bizden güçlü, askerleriniz bizden fazla, ama biz direneceğiz ve adalet için savaşacağız."

KAYNAKLAR

(1)-Temel İskit, “Diplomasi Tarihi Teorisi Kurumları ve Uygulaması”, İstanbul Bilgi Üniversitesi yayınları-İstanbul-2012, SS, 140-176

(2)-(3) Vladimir Potyemkin, “Uluslararası İlişkiler Tarihi”, Cilt-1- Çev. Atilla Tokatlı-Evrensel-Eylül 2015, Sayfa, 420-432.

Son Düzenlenme Cuma, 17 Mart 2017 11:46
Çetin ZAMANTIOĞLU

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...