Salı, 24 Mayıs 2022 12:46

Deniz Harp Okulunda namaz

Denizcilik hayatımın en önemli ve zor günleri Bahriye Mektebi de denilen Deniz Harp Okulunda geçmişti. Burada çok önemli bir karar vermem gerekiyordu. Ya namazlarımı kılacaktım ya da darbeci askerlerin acımasızca uyguladığı yasaklara uyarak namazımı terk edecektim. Çünkü okul yöneticileri okulda namaz kılan öğrencileri fişleyip okuldan atıyorlardı. İşte 17 yaşımda bu çok önemli kararını vermek durumunda kalmıştım.

1982 yılında Bahriye Mektebine girmiştim ve o yıllarda ülke olarak çok sıkıntılı yıllar geçiriyorduk. 12 Eylül darbesi yapılmış darbeci cunta her yerde terör estiriyordu. Komünist militanlardan kurtulmuştuk lakin faşist darbeciler onları aratmıyordu…

Askeri okullarda ise tam bir facia yaşanıyordu. Nerede namaz kıldığı tespit edilen öğrenci bulunsa derhal disipline veriliyor ailesi çağrılarak okuldan ayrılması için ikna ediliyordu. İkna odaları daha o zamandan kurulmuştu. İstanbul Üniversitesinde ise çok sonra yani 15 yıl geçince Rektör Yardımcısı Nur Serter görevdeyken yeniden uygulanmıştı.

Din ve vicdan özgürlüğüne karşı uygulanan terör öylesine şiddetliydi ki; kandil gecesi namaz kılan bazı arkadaşlarım bu şekilde görüldükleri zaman derhal birileri tarafından ikaz ediliyor bir daha namaz kılmaması için uyarılar yapılıyordu.

Bu yıldırma ve baskıların önemli bir kısmı darbeci amirallerden gelirken bir kısmının ise FETÖ örgütü tarafından yapıldığını anlamıştım. Hatta daha ileri gidilerek kanca attıkları kişilerin benim gibi namaz kılan birisiyle arkadaşlık yapmaları da şiddetle yasaklıyorlardı.

FETÖ fenalıklarına bir yenisini daha eklemiş “namazları ima ile kılmak” diye bir soytarılığa da imza atılmıştı. Resmen dinin direği namaz tağyir ediliyordu (Tağyir = Dini emrin ortadan kaldırılıp değiştirilmesi). Güya kitap okurken meğerse namaz kılıyorlarmış. Hiçbir Müslüman toplumda ve hiçbir mezhepte böylesine çirkin bir uygulama görülmemiştir.  

İma ile soytarılık yapan öğrencilere bunu “yapmayın, etmeyin” dedimse de kimseyi ikna edemedim. Bir tanesi en sonunda bana “böyle yapmak hiç namaz kılmamaktan daha iyidir” diyerek kendini müdafaa etmeye çalıştı. Bende “tam tersine ima ile namaz yoktur, bunu yaparak dinin en önemli emrini böylesine keyfi bir uygulama ile kaldırmaya çalışmak daha büyük günahtır” diyerek cevap vermiştim.

Evet, “okuldan atılırım” korkusu ile namaz kılamayanlar için bundan daha iyi bir çözüm vardı. En azından hafta sonları evlerinde namazını kılıp Allah’tan af dileme imkânı vardı. Fakat böyle maymun gibi şaklabanlık yaparak güya ibadet etmek, hiçbir dini terbiye ve kitapta yazmıyordu.

İşte mankurt böyle yetişiyordu. İma ile uyduruk bir şekilde namaz kıldığını zanneden zavallı öğrencilere daha sonra daha başka fenalıklar yaptırılıyordu. Örneğin oruç tutmamaları tavsiye ediliyordu. Asıl gaye; inançlı öğrencilerin dini bağlarından tamamen koparılması idi.

Hatta birinci sınıfta yasak olmasına rağmen oruç tutan bazı kişiler, oruç serbest bırakılınca FETÖ örgütünün baskısı ile bu sefer de oruç tutmamaya başlamışlardı. Nedenini sorunca “midem ağrıyor” gibi bahaneler söylüyorlardı. Zaman içerisinde FETÖ sistematik bir şekilde beyin yıkamaya devam ediyor akıllara durgunluk veren bir biçimde öğrenciler mankurtlaştırılıyorlardı. Bunlar Zerdüşt dininin “ibahe mezhebine” benzer şekilde sırası ile alkollü içki içmeye başlıyorlar, sefahat, tesettürsüzlük gibi her haltı yemeye devam ediyorlardı.

Peki, bunları okul idarecileri ve darbeci amiraller bilmiyor muydu? Bence çok iyi biliyorlardı. Fakat böylesi işlerine de geliyordu. Benim gibi namazını kılan münasebetsiz (!) adamlarla uğraşmaktansa bu şekildeki mankurtlarla rakı sofralarında bayağı iyi arkadaş olabiliyor, dine sövmekten gelen şeytani bir zevk alabiliyorlardı.

Allah selamet versin! Salim adında Libya’lı bir öğrenci arkadaşım vardı. O da benim gibi 5 vakit namazını kılar hiçbir zaman ve durumda asla aksatmazdı. Hatta zaman ve yer bulamayınca gocuğunu yere serer orada milletin içinde hiç çekinmeden namazını kılardı. Bense merdiven altlarında, spor odası ve kalorifer dairesi gibi toz toprak içinde çok fazla görünmeden namazımı kılmaya çalışırdım. Yanımda kitapları kapladığımız kap kâğıtlardan bulundurur vakit girince bunu seccade yaparak namazımı kılmaya çalışırdım.

Sınıf arkadaşlarım benim bu halimi görünce genellikle takdir ederlerdi. Kaç defa yanıma gelip “Vehbi senin namaz kılmana imreniyorum, inşallah mezun olunca ben de namazlarımı kılacağım” diye söylemişlerdir.

Fakat öyle olmuyordu maalesef. Kıtaya çıkınca yani mezun olup savaş gemilerinde görev yapmaya başlayınca iş daha da zorlaşıyordu. Bu sefer içki içme konusunda çok büyük bir baskı uygulanıyordu. Eğer savaş gemisinde içki içmeyen namaz kılan subay ortaya çıkarsa olay oluyordu. Bu geminin komutanıyla dalga geçiliyor “bir teğmene sözünü geçiremiyorsun, senden komutan olmaz” gibi alaycı yaklaşımlarla askerlik mesleğinin disiplini zirüzeber ediliyordu.

Son sınıfa gelince bazı arkadaşlarım namaz kılmaya başlamıştı. Fakat kısa zamanda bunlara da baskı ve korku ile ibadetlerini yapmayı terk ettirdiler. Darbeci faşistlerle, Fetocular işbirliği halinde öğrencileri kıskaca almış başta namaz olmak üzere dini konularda çok acımasız davranıyorlardı.

Sonunda 28 Şubat 1997’de “eşinin üstünde başörtüsü var” diyerek benimle birlikte on binlerce askeri ordudan atmaya muvaffak oldular. Başta din adına mangalda kül bırakmayan Cumhurbaşkanı Demirel vardı. Neredeyse her konuşmasında “ordudaki din düşmanlığını kaldıracağız” diye vaatler veren bu zavallı siyasetçi, ilk önce benim gibi askerlerin ordudan atılması için o yıllarda yargıya kapalı olan Askeri Şura kararları ile resmen büyük bir kıyım yaptılar.

Askeriyede olanlar böyle de; sivilde durum çok mu farklıydı. Kamu kurumlarında, hatta şirketlerde dahi namaz kılanlara engeller çıkarılıyordu. Namaz kılan kişiler, mesleklerinde liyakatli olmalarına karşın terfileri çoğu zaman engelleniyordu. İşte 1980’li yıllarında yaşanan bu olaylara, denizcilik hatıralarında yer vermemek olmazdı. O halde bu hususlara da yer verip Türkiye’de yaşanan acı gerçekleri genç nesillere ibret almaları için anlatmak gerekiyor.

Artık olanlar oldu ve bitti. Bütün bu fenalıklar geçmişte kaldı. Ruz-i Mahşerde bunların hepsinin hesabı sorulacak. Zira zulmü yapanların çoğu toprak olup kabir azabı ile meşgul durumdalar. Biz şimdi önümüze bakalım. Zira benim öğrencilik yıllarında yaşadığım bu kötü hatıralara karşın çok güzel icraatlar yapılıyor. Başörtüsüne karşı gösterilen öfke ve hınç duyguları neredeyse hiç kalmadı, diyebiliriz. CHP’li siyasetçiler dahi “başörtüsünden sana ne kardeşim!” diyecek kadar özeleştiri yapabiliyorlar. Fakat bundan sonra aynı muamelelere maruz kalmamak için neler yapılabilir biraz da buna bakalım.

15 Temmuz 2016 darbesinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan askeri okullarda cami yapılması talimatı vermiş nihayet bu camiler inşa edilmeye başlanmıştır. Yakın zamanda açılacağı gün de gelecektir. Geç de olsa alınan bu karardan dolayı teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Bütün askeri okullarda Batı standartlarına uygun olacak bir biçimde ibadet mahalli açılması bir zorunluluktur. Bölük komutanlarının odalarının hemen yanında fişleme için açılan mescitlere değil; rahatlıkla ve özgürce ibadetlerin yapılabildiği camilere ihtiyacımız vardır.

Namaz ile ilgili olarak Meclis’te geçen tarihi bir olayı anlatayım. 1922’de Bediüzzaman Meclis’e davet edilip törenle karşılandığında; karşılaştığı en önemli sorunun namaz konusunda olduğunu ve bu önemli ibadet hususunda ihmal olduğunu görür. Derhal bir beyanname neşrederek namazın önemini vurgular.

Meclis kürsüsünde 10 maddelik bu beyanname okununca ilk karşı çıkan Halk Fırkası reisi olur. Mecliste herkesin ortasında “hocam biz sizi ilminizden istifade etmek için davet ettik, siz ilk iş olarak namaza dair beyanname neşrettiniz, aramızda ihtilaf çıkardınız” diye itiraz edince, Bediüzzaman; “Paşa, Paşa, imandan sonra en büyük hakikat namazdır, namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur (reddedilir)” diyerek şiddetle karşılık verir. Namaz konusunda bu denli tepki beklemeyen reis geri adım atar ve Bediüzzaman’dan özür diler.

Namazı, sadece Cuma günü kılmakla “namaz kılıyorum” denilmez. Namaz günde 5 defa kılınmak üzere emredilmiştir. Konuyu önemine binaen biraz daha açmak gerekiyor. Zira bu konuda ne kadar izahat yapılsa azdır.

Namazın önemini daha iyi anlamak için Kur’an-ı Kerim’e bakmak yeterlidir. Çünkü Kur’an’da 86 yerde namaz açık bir şekilde ifade edilmiştir. Ayrıca namazla dolaylı yoldan alakalı çok ayet de vardır.

Sahih hadis kaynaklarında da namaz sıklıkla zikredilir. Birisi Peygamber Efendimiz’e (asm) gelerek dinin başı nedir diye sorması üzerine, Resul-u Ekrem (asm) “Esselatu imadüddin – Namaz dinin direğidir.” Demiştir.

Ülkemizde namaz en çok ihmal edilen konuların başında gelir. Her ne kadar halkın çok büyük çoğunluğu Müslüman olduğunu söylese de namaz kılanların oranı en dindar mahallelerde dahi % 20’yi geçmez. Yapılan anketler kimseyi yanıltmasın zira “düzenli olarak namaz kılıyorum” diyenlerin bir kısmı sadece Cuma namazlarını kastetmektedir. Bu durum gerçekten de içler acısıdır. Düzeltmek için çok çaba sarf edilmesi gerekir.

Diyanet İşleri Başkanlığının tavrı bu konuda oldukça ihmalkar ve baştan savmacıdır. Cami mihrabına kiliselere benzer şekilde zincirler çekip imamları ruhban sınıflarına benzetmeye çalışadursunlar. Veyahut cami girişlerine “çorapsız girilmez” gibi levhalar asıp Müslümanları camilerden kovadursunlar. Hutbe ve vaazlarda çevre korumasından tutun siyasi konulara kadar her konuda gerekli-gereksiz açıklamalar yapan bu resmi kurum; namazla ilgili olarak nasihatlerde çok zayıf kalmaktadır. Hâlbuki İslam’ın imandan sonra en büyük şartı namazdır. Diğer konularda bir kere hutbe ve vaaz verilse, iman ve namaza dair en az 10 kere bahsi gereklidir.

Namazın önemini İslam âlimlerinin yazmış olduğu eserlerinde de görmek mümkündür. Örneğin 115 farklı kitaptan meydana gelen Risale-i Nur Külliyatında en çok üzerinde durulan husus iman ve sonrasında da namaz konusu gelmektedir. Hayatı boyunca da namaz konusunda çok titiz olan Bediüzzaman, namazını vaktinde kılar gecikmesine müsaade etmezdi. Hatta mahkemede hâkim izin vermeyince oturduğu yerden kalkıp namazını oracıkta kılması, Müslümanlar içinde gıpta ile karşılanmıştır.

Denizcilik hayatım boyunca çok farklı işlerde ve işyerlerinde çalışmak zorunda kaldım. Çalıştığım gemi ve iş yerlerinde gördüğüm en kötü durum; namazın ihmal edilmesiydi. Ne yazık ki çoğu kere yalnız olarak namazımı kılardım. Bu durumdan hem ben hem de iş arkadaşlarım rahatsız olurlardı. Ben “niçin bu kadar önemli konuda ihmalkârlık yapılıyor” diye üzülürken; bazı kişiler namazımı gizlemeden kıldığım için “bak gösteriş yapıyor” diye rahatsız olabiliyordu.

Hâlbuki “farz ve vaciplerde ve şeâir-i İslamiye’de ve sünnet-i seniyenin ittibâında ve haramların terkinde riya giremez; izharı, riya olamaz” İman zaafları ile beraber, fıtraten riyakâr olan insanlar elbette bahsimizden hariçtir.

İslâm’ın sembollerine temas eden ibadetlerin gösterilmesi, gizlenmesinden çok daha sevaplıdır. İmam-ı Gazali gibi zâtlar: diğer nafile ibadetlerin gizlenmesi çok sevaplı olduğu halde, İslam sembollerine temas eden, özellikle uydurmaların revaçta olduğu zamanlarda sünnetlere uymanın öneminden bahsetmektedir.

Günümüzde teheccüd, evvabin namazı gibi farz olmayan namazlar çok teşvik edilmekte açıktan kılınmasına rağbet edilmektedir. İlginç olan ise farz namazların gizlenmesi gerektiğine dair sözlere de şahit olabiliyoruz. Hâlbuki durum tam tersinedir. Sünnet ve nafile namazlar gizlenmeli, farz namazlar açıktan kılınmalıdır.

Bu konuda ne kadar söz söylense yazı yazılsa azdır. İşte sözlerin en güzeli olan Kur’an; bakın ne söylüyor? Namazın önemine dair 86 Ayet mealini yazarak ispatlama ihtiyacı duydum. Bakalım, okuyucularım bu ayet meallerinin tamamını okuyabilecek mi?

Namazdan direkt bahseden 86 Ayet meali (sure ve ayet sırası ile) şu şekildedir:

2.3: Onlar ki gaybe iman edip namazı dürüst kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah yolunda) harcarlar.

2.43: Hem namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.

2.45: Bir de sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, (Allah’a) saygılı olanlardan başkasına ağır gelir.

2.83: Hani bir vakitler İsrailoğulları’ndan şöylece mîsak (kesin bir söz) almıştık: Allah’tan başkasına tapmayacaksınız, ana-babaya iyilik, yakınlığı olanlara, öksüzlere, çaresizlere de iyilik yapacaksınız, insanlara güzellikle söz söyleyecek, namazı kılacak, zekatı vereceksiniz. Sonra çok azınız müstesna olmak üzere sözünüzden döndünüz, hâlâ da dönüyorsunuz.

2.110: Siz namazı hakkıyla kılmaya bakın ve zekatı verin! Kendi nefsiniz için her ne hayır yaparsanız, Allah katında onu bulursunuz. Muhakkak ki, Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir.

2.125: Biz ta o zaman bu Beyt’i, insanlar için bir sevap kazanma ve bir güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namazgah edinin. Ayrıca İbrahim ile İsmail’e şöyle ahit verdik: “Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rükû ve secde edenler için tertemiz tutun!”

2.153: Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım isteyin. Şüphe yok ki Allah, sabredenlerle beraberdir.

2.177: Yüzlerinizi bazen doğu, bazen batı tarafına çevirmeniz erginlik değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara, öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekâtı verirler. Bir de antlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da bunlardır.

2.238: Namazlara ve orta namaza devam edin ve Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun.

2.239: Eğer bir korku hâlindeyseniz, yaya veya binekli olarak giderken kılın, (korkudan) emin olduğunuz zaman da böyle bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği şekilde Allah’ı zikredin (namazlarınızı yine her zamanki gibi huşû ile kılın).

2.277: İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekâtı verenlerin Rableri katında elbette mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar.

3.39: Zekeriya mabette namaz kılarken melekler ona: “Allah sana, Allah’tan bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve iyilerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler.” diye ünlediler.

4.43: Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Cünüb iken de yolcu olanlar müstesna gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur, veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince veya cinsî münasebette bulunup, su da bulamazsanız o zaman tertemiz bir toprak ile teyemmüm edin. Niyetle yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.

4.77: Kendilerine, “Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık?” derler. Onlara de ki: “Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez.”

4.101: Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.

4.102: Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar. Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal yoktur. Bununla beraber ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

4.103: O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allah’ı zikredin. Korkudan kurtulduğunuzda namazı tam erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır.

4.142: Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah, onların oyunlarını başlarına geçirecektir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az anarlar.

4.162: Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, namazı kılan, zekâtı veren, Allah’a ve ahiret gününe iman edenlerdir. İşte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz.

5.6: Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı mesh edin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz yahut yolculukta iseniz yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla mesh edin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.

5.12: Allah, İsrailoğulları’ndan söz almıştı. İçlerinden on iki müfettiş göndermiştik… Allah şöyle demişti: ” Ben, muhakkak sizinle beraberim. Namazı dosdoğru kıldığınız, zekâtı verdiğiniz, peygamberlerime iman ettiğiniz ve onlara yardımda bulunduğunuz, (mallarınızı) Allah yolunda güzelce sarf ettiğiniz takdirde, günahlarınızı mutlaka örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere korum. Fakat sizden her kim de, bundan sonra küfrederse, dosdoğru yoldan sapmış olur.

5.55: Sizin asıl dostunuz Allah’tır, O’nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekâtlarını veren ve rükû eden müminlerdir.

5.58: Namaza çağırdığınız zaman, onu alay ve eğlence konusu yaparlar. Bu onların, akıllarını kullanmayan bir toplum olmalarından dolayıdır.

5.91: Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?

5.106: Ey iman edenler! İçinizden birine ölüm (emareleri) geldiği zaman, vasiyet sırasında aranızdaki şahitliğin hükmü, kendi içinizden iki adaletli şahit yahut yeryüzünde yolculuğa çıkmış iseniz, ölüm (emareleri de) size gelip çatmışsa, sizden olmayan diğer iki şahit tutmaktır. Eğer (bunlardan) şüpheye düşerseniz, namazdan sonra onları alıkorsunuz. Onlar da Allah’a şöyle yemin ederler: “Akraba bile olsa, yemini bir çıkar karşılığı satmayacağız, Allah’ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Aksi halde günahkârlardan oluruz”.

6.4: Onlara Rab’lerinin ayetlerinden hiçbir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler.

6.72: Bize: “Namazı dosdoğru kılın, Allah’a karşı gelmekten sakının” (diye emredildi), toplanacağınız yer O’nun huzurudur.

6.92: Bu Kitap (Kur’ân), kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Ahiret gününe iman edenler bu Kitab’a da iman ederler ve onlar namazlarına da devamlıdırlar.

6.162: De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir.

7.170: Kitaba sarılanlara ve namazı kılmaya devam edenlere gelince, biz o iyilerin ecrini hiçbir zaman yitirmeyiz.

8.3: Onlar ki, namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yoluna harcarlar.

9.5: Şu haram aylar bir çıktı mı artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. Eğer tevbe ederler ve namaz kılıp zekatı verirlerse onları serbest bırakın. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

9.11: Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar, zekâtı verirlerse dinde kardeşleriniz olurlar. Biz âyetleri, bilen bir kavme açıklarız.

9.18: Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır.

9.54: İnfakların onlardan kabul olunmamasına sebep, gerçekte Allah’a ve Resulüne inanmamaları, namaza ancak üşene üşene gelmeleri, verdiklerini de ancak istemeye istemeye vermeleridir.

9.71: Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vaz geçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah rahmetiyle yargılayacaktır. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir.

9.84: Ve onlardan biri ölürse asla namazını kılma ve kabrinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler.

10.87: Biz Musa ile kardeşine şöyle vahyettik: “Kavminiz için Mısır’da birtakım evler hazırlayın ve evlerinizi kıbleye karşı yapın ve namazı kılın ve müminlere müjde verin.”

11.87: Dediler ki; “Ey Şu’ayb, atalarımızın taptıklarını terk etmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysaki sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın.”

11.114: Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında (gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür.

13.22: Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok ederler. İşte bunlar, bu hayatın akıbeti kendilerinin olacak olanlardır.

14.31: (Ey Muhammed!) İman eden kullarıma söyle: “Namazı dosdoğru kılsınlar, alış-veriş ve dostluğun olmadığı bir günün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıktan açık ve gizli (Allah için) harcasınlar.”

14.37: “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını namazı dosdoğru kılmaları için, senin Beyt-i Haram’ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmını onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerle rızıklandır ki şükretsinler.

14.40: “Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul et!

17.78: Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar (belirli vakitlerde) gereği üzere namazı kıl, bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazında, gece ve gündüz melekleri hazır bulunur.

17.70: Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur’ân ile teheccüd namazı kıl, Rabbinin seni bir makam-ı mahmuda (şefaat makamına) göndermesi kesindir.

17.110: (Sen onlara) de ki: İster “Allah” deyin, ister “Rahmân” deyin, nasıl çağırırsanız çağırın. En güzel isimler O’nundur. Namazında sesini pek yükseltme, çok da gizli okuma, orta yolu seç.

19.31: “Beni, nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti.”

19.55: Ailesine ve çevresine namaz kılmayı ve zekât vermeyi emrederdi ve Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti.

19.59: Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terk ettiler, heva ve heveslerine uydular; onlar bu taşkınlıklarının karşılığını mutlaka göreceklerdir. (Cehennemdeki “Gayya” vadisini boylayacaklardır.)

20.14: Şüphesiz ben Allah’ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.

20.132: (Ey Muhammed!) Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. Güzel akıbet takva sahiplerinindir.

21.73: Onları buyruğumuz altında (insanlara) doğru yolu gösterecek önderler kıldık. Kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar bize kulluk eden kimselerdir.

22.35: Ki Allah anıldığı vakit onların kalpleri titrer. Onlar başlarına gelene sabreden, namaz kılan kimselerdir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar.

22.41: Onlar (o müminlerdir) ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler ve fenalığı yasak ederler. Bütün işlerin sonu sırf Allah’a aittir.

22.78: Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim’in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur’ân’da, Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, size Müslüman adını veren O’dur. Artık namaz kılın, zekât verin, Allah’a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!

23.2: Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler,

23.9: Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler,

24.37: Birtakım insanlar (Allah’ı tesbih ederler) ki, ne ticaret ne de alış veriş onları Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.

24.56: Hem namazı kılın, zekâtı verin ve peygambere itaat edin ki rahmete eresiniz.

24.58: Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz erginlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için, ne de onlar için bir mahzur yoktur. (Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz.) İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

27.3: Ki o (müminler) namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve ahirete de kesin olarak iman ederler.

29.45: Sana vahy edilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah’ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.

30.31: Başkasından geçerek hep O’na gönül verin ve O’ndan sakının. Namaza devam edin ve müşriklerden olmayın.

31.4: Onlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, ahirete de kesin olarak inanırlar.

31.17: “Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır. Başına gelenlere sabret, çünkü bunlar, azmi gerektiren işlerdendir.”

32.16: Onların yanları yataklardan uzaklaşır, korku ve ümit içinde Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayıra sarf ederler.

33.33: Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah ve Resûlü’ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pirüpak yapmak istiyor.

35.18: Hem günah çeken bir kimse, başkasının günahını çekmeyecek; yükü ağır basan, onun yüklenilmesine çağırsa da ondan bir şey yüklenilmeyecek, isterse bir yakını olsun. Fakat sen ancak o kimseleri sakındırsın ki, gaybda Rablerinin korkusunu duyarlar, namazı dürüst kılarlar. Temizlenen de sırf kendisi için temizlenir. Nihayet dönüş Allah’adır.

35.29: Allah’ın kitabını okuyan, namazı kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak verenler, kesinlikle batma ihtimali olmayan bir ticaret umarlar.

42.38: Onlar, Rablerinin davetini kabul ederler ve namazı dosdoğru kılarlar. Onların işleri de kendi aralarında bir istişare iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan onlar Allah yolunda harcarlar.

58.13: Gizli (özel) bir şey konuşmanızdan önce sadaka vermekten korktunuz da mı yerine getirmediniz? Fakat Allah da sizi affetti. Şu halde namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

62.9: Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah’ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

62.10: Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.

70.22: Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.

70.23: Onlar ki namazlarını sürekli kılarlar.

70.34: Namazlarına devam ederler.

73.20: Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur’ân’dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah’ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur’ân’dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarf edin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

74.43: Cehennem ehli (sakar) der ki: “Biz namaz kılanlardan değildik.”

75.31: Fakat o, ne sadaka verdi, ne namaz kıldı.

87.15: Rabbinin adını anıp namaz kılan.

96.10: Namaz kıldığı zaman, bir kulu engelleyeni gördün mü?

98.5. Hâlbuki onlar, dini sadece Allah’a tahsis ederek, Allah’ı birleyerek, ancak Allah’a ibadet etmekle, namazı kılmakla ve zekâtı vermekle emr olunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur.

107.4: Vay haline o namaz kılanların ki,

107.5: Kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler.

108.2: Öyleyse Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes.

Bu ayet meallerinden başka namazdan bahseden diğer ayetlerde vardır. Fakat salât yani namazın geçtiği bu ayet mealleri dahi bu ibadetin ne derece önemli olduğunu ispatlamaktadır.

 

Geçenlerde bir arkadaşım teheccüd namazından bahsetti. Hatta kuşluk namazını kılmanın faziletlerini anlattı. Herhangi bir söz söyleyememekle birlikte çok taaccüp ettim. Bu dostum hangi ülkede yaşıyor diye kendi kendime sormaya başladım.

Yahu insanlar farz olan yani bir Müslümanın kendisinin yapmakla mükellef olduğu en önemli ibadeti doğru dürüst yapmazken bu nafile namaz nereden çıktı? Farzları yaptık da nafileye zaman mı kalıyor?

İşte toplumumuzun içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumun düzelmesi için hatıralarımda namaz ile ilgili bahislere yer vermek gerektiğini düşünüyorum, vesselam…

Dr.Vehbi KARA

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...