BİLGİ SIZDIRAN VATANSEVERDİR...!
Genelkurmay Başkanı yine hançeresini yırtarcasına haykırdı.
Sıkıntısını çok iyi anlıyorum. İşi zor,hem de çok zor.
Kırılan kol yen içinde kalmıyor.
Rahat durmuyor ki iyi çocuklar,her Allah'ın günü yine yaramazlık yapıyorlar.
Eskiden ne iyiydi, işler gizli kapaklı yürüyordu.
İçeridekiler durdan sustan anlamıyor,
Bildiğini okumaya devam ediyorlar.
Bu başkan da altını tutamıyor anlaşılan..!
İçeridekilerin huyu belli, değişecekleri de yok.
Peki, dışarıdakilere ne oluyor?
Nereden buluyorlar bu cesareti?
Eskiden ne güzel hizada, esas duruşta duruyorlardı.
Kimse gıkını çıkarmıyordu.
Gıkını çıkaranın sesi de bir telefonda kesiliveriyordu.
Aşağıya tükürse sakal,yukarıya tükürse bıyık.!
Belgeleri,delilleri yalanlasa sıkıntı,
Kabul etse daha büyük sıkıntı..!
Çareyi millete haykırmakta buluyor.
Nasılsa büyük millet.
Ne çilelere göğüs germiş, ne yükler taşımış,neleri yutmuş...
Başbuğ'un yükünü mü çekemeyecek.
...
Yıl 1989'du yanlış hatırlamıyorsam.
Eskişehir 1.Taktik Hava Kuvvetleri plan tatbikat salonu.
Bilseydim bugünleri yaşayacağımı tek tek not alırdım.
Gizliliğin ne demek olduğunu bilen insanız.
Bilmesi gerekenin ne olduğunu da.
O nedenle çok şeyi yaşadık ama unuttuk.
Kendimizle birlikte mezara gömmeye ahdetmiştik.
Çoğu hakkımızı da Rabbimize havale etmiştik.
O yüzdendi suskunluğumuz.
Fakat, gizlilik adına ihanetler tezgahlandı.
Kapalı kapılar arkasında planlar kuruldu, bu millet üzerine.
Herhalde birşeyleri konuşmanın vakti geldi geçiyor...
Birliğimi temsilen de ben katılmıştım toplantıya.
Taktik Kuvvet Komutanı Korg....,Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tümg....,
Ve diğer ilgili birlik komutanları ve ilgili personelin katılımıyla icra edilmişti.
Toplantıda gündemin biryerinde konu, bina ve personel güvenliğine geldi.
Tak.Kuv.K.nı,personel eşlerine sağlık karnesi ve lojman giriş kartı düzenlenmesinde farklı uygulamalar olduğunu,
Konunun incelenip,mevzuata göre uygulamanın standardize edilmesini söyledi.
Bunun üzerine bir Binbaşı söz aldı, personel analarının yaşlı olduğunu,bu itibarla başörtülü olabileceklerini,
ancak eşlerinin başörtülü resim vermelerinin uygun olmayacağını beyan etti.
Herhalde anasının başörtüsünü kurtarmaya çalışıyordu.
Kendi süfli yaşantısı buna layık olmasa da..!
Arkasından bir Üsteğmen ayağa kalktı; lojmanlarda bir subayın on adım gerisinde çarşaflı eşinin yürüdüğü bir manzara Türk ordusuna yakışmıyor...
Öyle bir tablo çizerek ortamı ajite etti ki ancak bu kadar olur.
Ben hala merak ediyorum. Gerçekten böyle bir tabloyu görmüşmüydü? Gördüğünü de sanmıyorum.
Sapık ideolojisini, dindarlara duyduğu kin ve nefretini kusuyordu...
Seminere girmeden kendi kendime talimat vermiştim.
Ne olursa olsun kesinlikle söz almamı, konuşmamı yasaklamıştım.
Çünkü kendi huyumu, mizacımı biliyordum.
Yanlışa, haksızlığa karşı sessiz kalamazdım.
Yaşadığımız koşullar da belliydi...
Fakat hakikatin hilafına bunlar zırvalanırken ben sessiz kalamazdım.
Önce kendime isyan ettim, verdiğim emre itaat etmeyecektim,edemeyecektim...
Söz istedim, ayağa kalktım.
Özetle; dininin vecibelerini yerine getiren personel ile suç oluşturacak faaliyet ve ilişkiler içinde olanların ayırılması gerektiğini,
bu durumda olanlar için yasal işlemlerin yapılabileceğini, kendimin de sırf eşim başörtülü olduğu için uzun yıllar sakıncalı/şüpheli personel muamelesi gördüğümü beyan ettim.
Salon buz gibi olmuş, bir müddet sessizlik hakim olmuştu.
Herkesin bana hayretle baktığını, bu adamın burada ne işi var dediğini duyar gibiydim.
Komutan toplantıya ara verdi.
Herhalde şimdi çağırır ve 28 gün hapis cezasını tebliğ eder diyordum.
Salon boşaldı, bir müddet yerimden kalkmadım.
Daha sonra çıkıp kokteyl salonuna oturdum. Gelebilecek tepkiler için psikolojik olarak gardımı almıştım.
Kuvvet istihbarat subayı Kurmay Binbaşı...yanıma geldi.
İşte dedim, haber geldi.
Hiç beklemediğim bir şekilde;''Yüzbaşım, teşekkür ederim.Keşke herkes senin gibi samimi olsa, bütün sorunları açık yüreklilikle çözebiliriz.''dedi.
Ben de beklemediğim bu ifade karşısında şaşkınlık içinde teşekkür ettim.
Hala onun samimi olduğuna inanıyorum..!
...
Daha sonra irticai faaliyette bulunduğum iddiasıyla, yine gizli ve ivedi bir emirle,o dönemde belene kampı diye basında meşhur olan Ankara Etimesgut'taki hava kuvvetleri sorgu merkezine alındım. Bir hafta hücre hapsinde kaldım ve eşkıya gibi sorgulandım. Yalan makinesiyle bile orada müşerref oldum...
Arkasından 28 gün oda hapsi...Bunların hepsi gizli yapıldı.Şimdi sorsam inkar ederler...Ama ben bunları yaşadım,binlerce arkadaşım gibi.
Ve Yaş kararıyla re'sen emekliler arasında yerimi aldım.
...
Herhalde şimdi o toplantıları daha rahat yaparlardır.
Fakat yine de Mustafalar eksik olmuyor...Memleket mümbit çok şükür...
Ayıp şeyler gizli yapılır, birde milletin menfaatine olan işler.
Millet menfaatine olmayan, aksine geleceğini karartacak işlerin ortaya çıkarılması gizlilik ihlali, bilgi sızdırma değil görevdir.
Haydi görev başına...
Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI
E.BİNBAŞI