Perşembe, 18 Ağustos 2011 10:20

Suriye

Yeryüzünde adaletin kılıcı,İslam Alemi ve insanlığın hamisi Osmanlı İmparatorluğunu,önce zayıflatıp “hasta adam” durumuna düşüren Batılı emperyalist barbarlar,sonra işgal ederek her türlü zulüm ve maddi-manevi tahribat ile İslam coğrafyasını tar-ü mar ettiler.

İslam Dünyasının ruhunun  “Osmanlı” da mücessem olan vücudunu,”haçlı” kin ve gaddarlığıyla paramparça edip,bir daha ayağa kalkamasın niyetiyle savurdular.

Her parçanın başına da ne olur ne olmaz diyerek bir leş kargası,bir sırlan,bir akbaba tıyniyetinde  uşaklarını  bıraktılar.Bu alçaklar,kendi halkına akla hayale gelmeyecek zulümleri düşmanlardan daha gayretli ve organize şekilde icra etmekten geri durmayacak kadar zalim,masum halkın kanıyla beslenecek kadar hain kişilerdi.

Bugüne kadar zulümlerini devam ettirdiler.

Mısır,Irak,Libya,Tunus,Fas,Cezayir,Yemen,Ürdün,Suudi Arabistan,Sudan…ve Suriye,

Hepsinin başında satılmış hain bir hanedan veya darbeyle yönetimi ele geçirmiş  zorbalar hakim oldu..

Emperyalistler,çıkarlarına hizmet ettikleri sürece bunları himaye edip desteklediler.

Şimdi yeryüzünde farklı bir rüzgar esiyor.Ancak kimisi için hoş bir meltem,kimisi içinde yok eden fırtına.

Adına ne denirse densin,ne yorumlar yapılırsa yapılsın düne nazaran çok olumlu gelişmelere şahit oluyoruz.

Ancak süreci iyi yönetmek,bu kritik dönemde gerektiğinde risk almaktan geri durmamak lazım.

Türkiye,emperyalistlerin niyetine inat,ecdadının küllerinden yeniden canlanma, ayağa kalkma istidadını gösteriyor.

Hem kendi halkının hem de mazlum bölge halklarının güvenini her gün daha da güçlenerek hak eden bir liderlik yoluna girmiş durumda.

O mukaddes vücudun sağa sola savrulmuş parçalarında zulüm altında inleyen insanlar,ümid ile ellerini Türkiye’ye uzatıyor ve zalim yöneticilere karşı destek bekliyor.

İçimizdeki yerli akbaba ve sırtlanların hırıltılarına rağmen geri durmak,mazlum halklardan çok bizim geleceğimize zarar verir.Kader bize bu görevi veriyor,geri duramayız.

Suriye’deki Baas rejimi ve bugünkü temsilcisi zalim Beşşar da bunlardan birisi.

Faşist,arap ırkçısı babasının askeri darbeyle yönetime el koyduğu 1963’ten beri Suriye’de Sünni halka göz açtırılmıyor.Onların sapık ideoloji ve icraatlarına pirim vermeyen,destek olmayan samimi aleviler de bu zulümden payını alıyor mutlaka.

Şu anda Suriye’de % 10-12 oranındaki alevi azınlığın hakimiyetinde bir yönetim mevcut.

Tabiî ki alevi deyince bizim bildiğimiz türden değil.

Bunlar Nusayri denen,Hz.Ali (K.v) ye haşa Allah’lık izafe edecek kadar zıvanadan çıkmış sapık bir güruh.Baas partisi ve ideolojisini Rab,arap ırkçılığını din gören şövenistler…Böyle bir yönetimin iş başına gelmesine neden olan gafleti yaşayan sözde Sünni çoğunluğun halinin sorgulanıp ders çıkarılması ayrı bir konu.

Bizde,28 Şubat döneminde ordu içinde çeteleşen BÇG (Batı Çalışma Grubu) da, Suriye’den ilham alıp Türkiye’de de belli bir mezhebe dayalı yönetimi hayata geçirmenin planlarını yapıyordu.Onların bu planını,İslam’ı yaşamasa da kökeni sünni olan diğer ordu mensupları akamete uğratmıştı.

Zalim Beşşar’ın babası Esed’te, Türkiye’de yapılan 1960 darbesinden ilham, cesaret ve hatta destek alarak ülkesinde,askeri darbeyle yönetime el koymuştu.

Emperyalistlerin,kendi halkına tahakküm etmek üzere işbaşına getirdikleri bu aşağılık tabakalar,yönettikleri her ülkede dıştan gelen tehdit ve saldırılar karşısında hiçbir başarı gösterememiş,hep hezimete uğramışlar,ancak iç tehdit gördükleri halklarına karşı organize edilmişlerdir.

Ortadoğu’nun çıbanbaşı terörist İsrail’e karşı yapılan,1948,1967,1973,1982’deki savaşların tümünde mağlup olmuşlardır.Tabi ki Batı ülkelerinin ileri karakol olarak,İslam dünyasının ciğerine soktuğu İsrail’e karşı,onların uşağı durumundaki ülkelerin askeri başarı sağlaması da düşünülemez.

Bugün Türkiye’de ezeli ve ebedi iç ve dış düşmanlarımıza rağmen güzel gelişmeler oluyor.

Diğer halkları Müslüman ülkelerde de artık insanlar uyanış içinde,makul taleplerle yönetimleri zorlayıp devirme azminde.

Suriye halkı da bu mücadelede varlığını gösterdi.

Fakat zalimler haksız yere işgal ettikleri iktidar koltuklarını her şeye rağmen bırakmak istemezler.Onların anlayacağı dil,kendi yöntemleri olan şiddet ve zorlamadır.

Beşşar Esad’da diğerleri gibi halkının isteğine uyarak güzellikle yönetimden uzaklaşmayacaktır.

Batı ülkelerinin iyi niyet taşıdıklarını düşünmekte safdillik olur.

Onlar her bahaneyle bu toprakları işgal ve talan etmek isterler.Afganistan,Irak gözümüzün  önündeki capcanlı örnekler.Asıl niyetleri Suriye’yi de işgal etmektir.

Bölgede farklı bir güç olan İran’ın durumu özel önem arzetmektedir.

İran,zalim Suriye yönetimini şii olduğu ,daha ziyade kendi çıkarları ve bölgesel hakimiyeti için desteklemektedir.Burada hiçbir şekilde hak,adalet gözetmemektedir.1982 yılında Hafız Esad’ın yine Hama ve Humus şehirlerinde giriştiği ve 60.000 kişiyi öldürdüğü katliamda da İran destek vermişti. İran’ın gerçek yüzünü o zaman anlamıştık.

Büyük görev Türkiye’ye düşmektedir.Batı ülkelerinin ve ABD’nin menfur emellerini ve oyunlarını bozacak,İran’ın olumsuz müdahalesine ve gelecekteki ilişkilerimizi bozacak gelişmelere engel olacak şekilde,ince bir diplomasi ile gerektiğinde sınırlı/kontrollü askeri müdahele ile soruna el atmamız kaçınılmazdır.

Zalimler ellerinde güç olduğu sürece cesur görünürler,aslında  çok korkaktırlar.

Suriye sınırında göstereceğimiz askeri hareketlilik,kara unsurlarımızın bölgeye doğru yapacağı intikaller,uçaklarımızın devriye görevleri ve diğer görevlerle ortaya koyacağı niyet ve kararlılık gösterisi,İskenderun limanından Lazkiye’ye doğru uluslar arası sularda yapılacak deniz-hava işbirliği tatbikatı vs gibi küçük çaptaki girişimlerimiz bile Esad zalimini diz çöktürmeye yetecektir.

Fakat her şeyden önemlisi,Esad sonrasının nasıl olacağıdır.Belli bir kesimi değil,tüm Suriye halkını  temsil edebilecek bir yönetimin gelmesini sağlayabilecek zemin acaba mevcut mudur?Yıllardır hayat hakkı tanınmayan muhalefet bu kabiliyeti gösterebilecek mi?

16.  yüzyıldan 20.yüzyıla kadar dört asır Osmanlı vilayeti olduğu dönemlerde en huzurlu ve müreffeh dönemlerini yaşamış olan,en uzun kara sınırımız ve akrabalıklarımızın olduğu Suriye sorununu dış mesele olarak göremeyiz.Hükümetin ortaya koyduğu yaklaşım yerinde olduğu gibi tarihi öneme haizdir.

Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI

17 Ağustos 2011

Mustafa Hacımustafaoğulları

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki Bayram MERT Pazartesi, 22 Ağustos 2011 18:37 yazan Bayram MERT

    suriye; nusayri midir? şii midir? Hama katliamı 1982. İran-Irak savaşı1980-1988, devrimden 2 yılsonrası. Suriye nusayri olmasından daha ziyade seküler bir devlettir. katı laik ve baas. yani sosyalist. şahsımın da nusayri olmadığını belirteyim.

    Raporla
  • Yorum Linki Bayram MERT Pazartesi, 22 Ağustos 2011 18:20 yazan Bayram MERT

    bahreyn! birde bahreyn var...

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...