En büyüğü 16 yaşında,4 çocuğuyla sokağa bırakılmanın hüznüyle baş başa kalan bir Binbaşı…
Neden ? Niçin ? Bundan sonra ne olacak ? Hayatı nasıl sürdüreceğiz ? Çocukların eğitimi ne olacak ? Nereye yerleşip,nerede barınacağız ?...
Yüzlerce cevabı meçhul soruyla yüz yüze,çaresiz kalakalmıştık.
Bugün hukuktan bahseden iki yüzlüler,acımadan insafsızca işlemişlerdi bu zulmü.
Üstelik tek ben değildim.
Türkiye’nin dört bir yanında,tüm kışlalarda binlerce yuva, içindeki masumlarla birlikte ateşe veriliyordu.
Eskişehir Yıldıztepe’deki lojmanı derhal terk etmemiz istendi.
İki aylık yasal boşaltma süremize rağmen.
Askeri kimliğimizi zaten alelacele almışlardı elimizden.
Dımdızlak ortada bırakılmıştık.
İçimde fırtınalar kopuyor,karşı karşıya kaldığımız durum ve sorunların mütalaasında adeta içimin boşaldığını,başımın döndüğünü hissediyor,çıkış yolu arıyordum.
Çaresizliğimi önce aileme,sonra çevreme hissettirmeme sorumluluğu ve mecburiyeti ise apayrı bir yük.
Bunu yapanlara,maşa olanlara ve asıl neden olan bozuk sisteme karşı nefretim her saniye daha da katmerleniyordu.
Bilip tahmin ettiklerimizi yaşayarak tecrübe ediyorduk.
Zulüm ve zalimlerle yüz yüze idik.
Artık o ortamda bir saniye bile kalmak istemiyordum.
Eşyaları toplarken,Eskişehir’de polis olan yeğenim de yardımcı oluyordu.
Bu bayram aradığında,o gün konuştuklarımızı hatırlattı.Ben hatırlamıyorum,ama o hiç unutmamış.
Üniformaları bavula özenle koyarken.”Bak Ziya,göreceksin bu elbiseyi bir gün gelecek yeniden giyeceğim”demiştin dayıcığım,deyince duygulanmadığımı söyleyemem.
Görevdeyken,manası ve ruhuyla tertemiz giydiğim,adeta tenim gibi üzerine titrediğim üniformamı,gardıropta yeniden buluşacağımız günün hasretiyle yıllarca muhafaza ettim.
Her ne kadar 28 Şubat döneminin o günlerde dayattığı şartlar alabildiğince olumsuz olsa da,
bu hasretin bir gün biteceğine adım gibi emindim ve Rabbime güveniyordum.
Buna inanarak mücadelemizi yürüttük.
30 Ağustos 2011,
Ramazan bayramı ve kurtuluş savaşımızın son zaferini kutladığımız milli bayram.
İki bayramı birlikte kutlamanın mutluluğunu yaşadık.
Benim için bu bayramın çok daha ayrı bir anlamı ve önemi vardı.
13 yıl 244 gün önce sadece hayal olan bir vaka gerçek olmuştu.
O günlerde bize hak etmediğimiz zulmü yapanlar yargı önünde hesap verirken,binlerce mazluma iade-i itibarları yapılmıştı.
Benim idealim,orduya geri dönüp üniformamı görev başında giymek olsa da,çıkarılan kanunla ayrıldığım günden bu güne kadar görevde olduğum kabul ediliyor ve emsalim olan devre arkadaşlarımın ulaştığı Kıdemli Albaylık rütbesinden emeklilik haklarım iade ediliyordu.
30 Ağustosta emekli askerlerin üniformalarını giyme hakları vardı.
Uzun zamandır kilo almamak,mevcut fazla kilolarımı eritmek için gayret ediyordum.
Gardıroptaki elbisemin tadilatsız üzerime olması için o günlerdeki beden ölçülerine ulaşmam gerekiyordu.
29 Ağustos gecesi elbisemi gardıroptan alırken farklı bir heyecanı yaşıyordum.
Bayramlık elbisesi için sevinen çocuklar gibiydim.
Ama heyecanımın hissedilmesinden utanır gibi bir çekingenliği de yaşamıyor değildim.
Eşimin bakışlarından sanki beni yadırgadığını hisseder gibi olmuştum.
Ne olursa olsun bunları hissedip yaşamaya hakkım olduğunu düşünerek de önemsemiyordum.
Yıllardır üniformamla birlikte çektiğimiz hasret sona erecekti.
Acaba üzerime olacak mıydı ?
Heyecandan atışları hızlanan kalbimin sesini duyar gibiydim.
Ve o an…
Üzerime tam olmuştu.
Aynaya baktığımda o günlere döndüğümü hissettim.Gözlerim buğulanmıştı.
Ailemle birlikte aynı duyguları paylaşıyorduk.
Dört yaşındaki torunum şaşkın ve boş gözlerle bana bakıyordu.Bu adam da kim ?! dercesine.
Dedesini hiç bu kıyafetle görmemiş,görememişti.
Babam,kayınpederim,kayınvalidem,dayım,amcam vs. tüm akrabalarımı 30 Ağustosta üniformalı ziyaret ettim.
Hepsiyle farklı bir mutluluk ve heyecanı paylaştık.
Geçmişte sıkıntılarımızı paylaştığımız gibi.
Babam gözyaşlarına engel olamamıştı.
Bu bayramda hayallerimiz gerçek olmuştu.
Önce Rabbime şükrediyor,sonra gayretlerini esirgemeyen dava arkadaşlarıma,vesile olan Başbakanımız ve mesai arkadaşlarına,emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Darısı,mahzun durumda kalan mazlum kararname mağdurları başta olmak üzere diğer silah arkadaşlarıma ve bu ülkede ötekileştirilip mazlum edilen tüm insanlara olsun.
Vesselam.
Mustafa HACIMUSTAFAOĞULLARI
06 Eylül 2011