Cumartesi, 09 Eylül 2017 10:17

Yarın Geç Olabilir

Bu gün canınız sıkılıyor, işin içinden çıkamıyorsunuz , ailede sorun, toplumda sorun, ülkede sorun, islam coğrafyasında kan ve gözyaşı her taraf katliam ve zulüm, hayat çekilmez oluyor…!

Üzülüyorsunuz, belki bir derdin sesini duyduğunuz anda ya da bir beklentinizin karşılık bulamadığı bir dönemde canınız yanıyor. Hedeflenen bir sonuca ulaşamamak ya da engellerle karşılaşmak stres yapıyor ve gerilime giriyorsunuz.

Bazen de kapasitenin aştığı, potansiyelinizin yetmediği, kaynakların proje boyutu ile paralel olmadığı zamanlarda ve süreçlerde,  fikir ve duygu dünyanızın yoğun bir şekilde  baskılandığını hissedersiniz.

Bir de tersinden bakalım. Her zaman bir engel ya da yetersizliğin başımızı ağrıtmadığı durumları düşünün.  Ancak yanlış hedefler, doğru olmayan tanımlar ve  yeterince hazmedilmemiş konular içinde ilerleme çabasına girdiğinizde  ise tam anlamıyla bunalırsınız. Kendinizi kaybedersiniz. Yalnızlığa itilirsiniz. Ve çektiğiniz  acılar sizi  buruklaştırır.

İşte böyle zamanlarda idealinizin çapı, niyetinizin sağlamlığı ve ihlasınızın kuvveti ile engelleri aşabilirsiniz, neticelere razı olabilirsiniz, aksi halde nefis kemirir.

Bir noktanın daha altını çizmeden geçmeyelim. Heyecanla başlanan ancak devam etmeyen ve sonu gelmeyen istekler serisi de yorar. Zihin altyapısı ve istekleri temellendirme zekası eksik kalan heyecanlar kabilinden saman alevi gibi parlar ve söner.

Fikir kaynakları güçlü olan kalıcı heyecanlar ise şaşırtıcı bir şekilde içinde derin bir niyet ve irade beslediğini ve inkişaf ve inşirah verdiğini görürsünüz.

Her heyecan sonuca ulaşmaz, her hayal hedefini bulmaz şüphesiz. Ama kalıcı olan heyecanlar suret değiştirir, siretini korur, zamanın ve zeminin insafı ve fırsatı ölçüsünde kabul görür ve başarılı olur.

Burada başarısızlık yoktur, netice alınmasa bile. Kalıcı fikirlerin ve tutkulu heyecanların yaşandığı her anın bu vadide geliştirdiği bir söylem vardır. Teşebbüsün kendisi, bizzat bir deneme ve sonuçtur.

Yeteneklerini tutuklu yargılayan ve şahitlerini şıracıdan seçen bozacı gibi; hakim olarak nefsini, savcı olarak ta hırsını /egosunu seçen bir mahkeme talebinden sağlıklı bir müzakere ve arayış çıkmayacağı gibi sonuç almakta kolay değildir.

Doğru bir muhakeme, doğru bir mantık üzerine kurulur. Doğru ilkeler ise muhakeme ve mantık araçlarına/metotlarına gaye  ve anlam yükler. Muhakeme ve mantık aletleri, bir fikrin ve tasavvurun istikametini ve sürdürülebilir tutarlılığını belirler.

Kendini doğru bir tartıda tartmayan, kalibrasyonu olmayan bir cihazla ölçen ve kendince sonuçları değer kabul eden bir yaklaşımın DEĞERLENDİRMELERİ ise sağlıklı sonuçlar vermez ve yanıltır.

GEÇ KALMADAN yapılan insani değerlendirmeler, insaf ve ilim ister. Muhakeme ve mantık ise yeni hedeflerin öncesiyle tutarlı olmasını  sağlar.

İhlas ise ihtisas ve iletişimin büyülü dünyasından hakikate pencereler açar. Gerçeğimizi bir başkasına hakikat olarak sunarsak, hakikatin kimyasına karışmak olur. Yaşadığımız, ortak algı ve idrakin kendisi değildir. Bizim gerçeğimizdir. Örnek alınabilir, kıyas için kullanılabilir ama bizzat hakikatin ifadesi değildir.İşte hayati değerlendirmelerimiz , yaşadıklarımızla yaşanması gereken arasındaki farkı ortaya koyduğu oranda tutarlıdır.

GEÇ KALMADAN, bu toplum ve fertleri olarak bizler; tespit yaparken görmek istemediği gerçeklerle yüzleşmeyi başarmalıdır ki, çözüm ve yaklaşım konusunda doğru adımlar atabilsin, Yani ne demek istiyorum;”DUYMAK İSTEDİĞİMİZİ DEĞİLDE,DUYMAMIZ GEREKENLERİ SÖYLEYEN”. Asıl dostlara değer verirsek ve o insanların çevremizden uzaklaşmasına mani olursak istikameti o zaman yakalarız diye düşünüyorum.

Çare arayan, umut kapısından girmeli. Sağlık isteyen, öncelikle akıl ve ruh dengesini doğru bir zeminde tutmalı. Biri bilginin muhakeme ile çerçevelenmesini, diğeri ise varlıkların özünü ve olmazsa olmazının sırrını ifade eder.

Eğer tebessümünüze hüzün katan bir irade ile kararlı heyecanlarınızın peşine düşmezseniz, üzüntüleriniz sizi borçlandırır, diğer şekilde de gayesine  yönelmenin ulvi hazzını alırsınız. Bin cefa birden gelse de. Hayatın istenmeyen çıkmazları beşeri hal alsa da çıkışı hep vardır. Kalbin merkezinden aklın fenerine ve ruhun inşirahına giden yol her daim bir yol verir.

Zamanın bedisinin hayat ölçüsü olarak aldığı şu levha sözleri dahi bizleri biraz daha hayatın gayesine tevcih eder diye taharri ediyorum…”DOST İSTERSEN ALLAH YETER/YARAN İSTERSEN KURAN YETER/MAL İSTERSEN KANAAT YETER/DÜŞMAN İSTERSEN NEFİS YETER/NASİHAT İSTERSEN ÖLÜM YETER”

Hayatı doğru anlamak için, ister okuduğunuzla yetinin, ister her dem yeniden okuyun, isterseniz okumalarınızın tecrübesine boğulmadan kıyas ve örnekler edinin... Tercih sizin.

Bilinen bir şey var, o da her şeyin bilgimizden ibaret olmadığı. Açık kapı bırakan ve mahkemesini tarafsız kuran her vicdan, kendi muhakemesinin insafı ve isteklerinin kontrol sistemi olur.

Şimdi GEÇ KALMADAN toplumun hassasiyetlerine sahip çıkma ve hayatın sahibi bizden ne istiyor,tefekkür etme ve ben ne yapabilirim deme vakti değil mi ? Haydi tevazu ve hoşgörü ile insanımızın içine karışalım, YARIN GEÇ OLABİLİR…

Mehmet Kanmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...