Uyarı

JUser: :_load: 989 kimlikli kullanıcı yüklenemiyor.
Çarşamba, 03 Mart 2021 16:04

Mehdiyet, Dini Faşizm ve Darbeler - 1 -

İnsanların yeni korkuları belirdi. Türkiye Çin veya Rusya gibi olur mu?

İran tarzı bir dini faşizm mümkün mü? Bu iki halde bir çeşit darbedir.

O halde darbeleri önceden ön görmek mümkün mü?

 

Politik Psikoloji bakışı ile

Politik psikolojinin çalışma alanlarında birisi tahmin edebilirlik. Bunun için psikohistori olarak tarihten çıkarımlardan bulunma, küresel ve sosyal eğilimleri araştırma, muhtemel seçenekleri ön görme yapar. İmkân ve kabiliyetlere bakar. İnsan kaynağı, finans ve ekonomik güç elinde bulundurma kapasitesine göre tahminde bulunur. Bu çalışmaları politik bilgeliğin bilimselleşmesi olarak tanımlanabilir.

 

Toplum psikolojisi bakışı ile

Oryantalistlerin bir görüşü vardı ‘Doğu toplumları gelişmemiştir, monolitiktir, tekdüzedir, totaliterlikten anlar, kendi kendilerini yönetemezler, başlarında bir diktatör olmadan yönetimi başaramazlar’ şeklinde. Yani ‘doğu toplumlarının diktatörlerce yönetilmesi halkın talebidir dolayısı ile kaderidir’ şeklinde bir ön kabul var. Gerçekten öyle mi?

 

Son yıllarda Çin ve Kazakistan liderinin ömür boyu liderlik garantisi alması, Rusya Liderinin 2036 ya kadar lider kalma teminatı elde etmesi ve Arap baharının Tunus hariç otoriterleşmeyi önleyememesi, İran’ın otoriter, ideolojik, dini faşizm düzeyinde devlet yapısı ile çoğulculuktan uzaklaşması, Pakistan ve Türkiye’nin sık sık darbelere maruz kalması bu soruları sorduruyor ve endişeleri artırıyor.

 

Sosyal bilimcilerin gözleri bir sosyal laboratuvar olarak Türkiye’de

Türkiye BM kararlarına uyarak Demokrasiye geçtiği 1950 yılından sonra 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Haziran 2007 ve 15 Temmuz 2016 askeri müdahaleler yaşadı. Halk kendi iradesini Demokrasi içinde milli irade olarak hâkim kıldı. Askeri vesayet halkı küçük görüyordu ‘kendi kendini yönetemez demokrasiye hazır değiliz’ diyordu. Ancak 7 defa gitti 8nci defa gelebildi. Çünkü zamanın ruhu halkın yanındaydı.

 

Şimdi sorulan soru şu Türkiye İran gibi bir ‘Dinî Faşizme’ gider mi? İslam dini bunu destekliyor mu? ‘İslamcılık ve Cihatçılık’ ne anlama geliyor.  Cumhuriyet tehlikede mi? Bu tehlikeli sorulara cevap vermeye çalışacağım.

 

Demokrasi “Rızaya dayalı yönetim” dir.

İki cümle dört sözde Demokrasinin bir değer olarak özetini verirsek;

Milli İradenin Hakimiyeti, Hukukun Üstünlüğü,

Hesap verebilirlik, Özgürlükçülük, Çoğulculuk ve Katılımcılık değerleri olarak anlayabiliriz.

Demokrasi sadece değer değil aynı zamanda bir yönetimdir de. Özgür seçim ile adil temsille oluşacak “Rızaya dayalı yönetimdir”

 

Bence Demokrasi insanlığı en faydalı keşiflerinden birisidir Avrupa iç barışını oluşturan temel değerdir. İnsanlığın bu çağda hayata geçirmeyi başarabildiği bir keşfidir. Ortadoğu’da barışı böyle sağlarız yoksa eski yöntem olan sertleşerek mezhep ve cemaat kavgalarını bitiremeyiz.

 

Bir ülke bağımsız politikalar yürütmek istiyorsa demokrasi demi yoksa otokraside mi bunu daha iyi başarır? diğer soru da budur.

 

İslamda Dini Faşizm mümkün mü?

Bir Müslüman dini gerekçelerle darbe planı veya ayaklanma yapması İslam hukukunda pek çok kere yasaklandığı halde kültürel zaaflar nedeniyle çokça yapılmıştır. İslam geleneğinde ilk Darbe Hz. Aliye yapılmıştır. Bir siyasi operasyonla iç savaş ve arkasından cinayetler ile iktidar, güç , hakimiyet ve sermaye el değiştirmiştir. İran ve batıni veya selefi fıkhı Mezopotamya kültüründen çok etkilendiği için Faşizme çok müsaittir. Ancak Sunni ve Maturidi fıkıh buna izin vermemektedir. Konuyu teorik temelini de ele alarak kültürel değişimi tarihsel olarak ele alırsak bugünü daha doğru değerlendiririz.

 

Mehdiyet  yorumu ve Demokrasi

Mehdi kavramı Kur’an-ı Kerimde geçmemekte ancak Hadis olarak anılan pek çok rivayette mevcuttur. Ortadoğu’da yaygın olan genel algı ve tartışma bir şahıs beklentisi şeklinde.  Masum imam anlayışı ve Mesiyanik, batıni kültürü besleyen, kurtarıcı beklentisi ,ile ilgili düşünce tarzıdır. Pek çok mecazi Hadis’in gerçek gibi anlaşılması ile ilgilidir. Peygamberlerde olmayan gücün yeryüzü tanrısı gibi bir şahısta olması tasavvuru rasyonel değildir.  Rasyonel olan ise  Manevi şahıs, (Şahs-ı Manevi)  yani bir ‘Mindset’, yahut insanların ortak aklı oluşan bir güç olarak tanımlanabilir. Bu ise zihinsel dönüşüm demektir. Hukuk içinde ikna ve inandırma faaliyetidir. Demokratik bir yorum ve haktır.

 

Dini boyut “Amaç Adalet ise bu çağın yöntemi demokrasidir.”

Kur’an-ı Kerim’i Sosyal Psikoloji açısından altı kavram üzerinde değerlendirebiliriz.

Tevhit, Nübüvvet, Ahiret, İbadet, Ahlâk ve Adalet

 

Ben Demokrasiden söz ettikçe bazı muhafazakâr kişiler sessizce yanıma gelerek bunun İslam’a uymadığını söylüyorlar. Ben onlara Kur’an- Kerim’de bir yönetim tarifi yok insanlara ve toplumlara bırakılmıştır bu zamanda “Amaç adaletse bu çağın yöntemi Demokrasidir” diyorum.

Yani Gelenekçilikle İslam’ın karıştırıldığını görüyordum.

 

Mezopotamya kültürü İslam Öğretisini değiştirdi mi?

Okuma yazmanın başladığı yani kültürlerin geliştiği bölge olarak Mezopotamya bir çok değer aktarımı yapmıştır. Sümer, Akad, Asur, Uruk, Babil bir çok dilin ve  sosyal davranış biçimlerin yazılı bilgilerin kaynaklandığı bölgedir.

 

Mezopotamya Kültürünün temelini açıklayan şu anda Paris Louvre müzesinde bulunan büyük  taşta yazılı tanrı sözü kabul edilen Hamurabi Yasalarının bazı maddeleri şöyledir. Bu yasaların 13. Maddesi yoktur. Batı dünyasında halen kabul görmektedir, otellerde bu kat yoktur.

·         Bir adam başka bir kişinin özgürlüğünü kısıtlayacak hareket ederse aynı ceza ona verilir.

·         Bir kişi hırsızlık yapsa eli kesilir , tecavüz etse ölüm cezası ya da erkeklikten men edilir.

·         Bir kişi kendisiyle aynı sınıftaki bir kişinin dişine zarar verirse onun da dişi çekilir

·         Bir kişi kendinden daha alt sınıftaki bir kişinin dişine zarar verirse 166 gr. gümüş öder.

·         Babasını döven evladın iki eli kesilir.

·         Bir adamın gözünü çıkaranın gözü çıkarılır.

·         Birisini suçlayan ispata mecburdur.İspat edemezse ölüm cezasına çarptırılır.

·         Bir tapınakta veya hükümdar hazinesinde hırsızlık yapan ölümle cezalandırılır.

·         Kö­le ka­dın­lar ve fa­hi­şe­ler ke­sin­lik­le baş­la­rı­nı ört­me­ye­cek­ler­dir. Ba­şı açık ol­ma­sı zo­run­lu olan ka­dın­lar ör­tü­ne­rek bu ku­ra­lı ih­lal et­tik­le­rin­de on­la­rı gö­rüp ih­bar et­me­yen­ler­le bir­lik­te ce­za­lan­dı­rıl­mak­ta­dır­lar.  https://tr.wikipedia.org/wiki/Hammurabi_Kanunları

 

Mezopotamya kültürü her kültürü içine alıp eritmiştir. İslam medeniyetinin ‘Asr-ı Saadet’ döneminin öğretilerini içine alıp eritmiştir.

 

Babil dönemi yasaları ile aktarılan ve yaşayan kültür incelediğimizde 5 sosyal davranış özelliği dikkat çeker.

Birincisi Lider kutsallaştırılır, sözü Tanrı sözü kabul edilir.

İkincisi güç kanun ve kurallarda değil şahıslardadır, Lider kolaylıkla birisinin kellesini alabilir.

Üçüncüsü Meclis, şura ve istişare kültürü gelişmemiştir, Kutsallaştırılana itaat edilir.

Dördüncü olarak ta sevgi ve güven odaklılık değil korku ve itaat odaklılık yüceltilir.

Beşincisi fikirleri zorla kabul ettirmek esas eğitim yöntemidir. Her sınıfta dayaktan sorumlu eğitmenler Babil yöntemi olarak tarihe geçmiştir.

 

İslamiyet’in ilk  60-70  yılı hariç Emevi saltanatı ile sosyal davranış alanında Mezopotamya kültürü baskın olmuştur.

 

 

Asr-ı Saadetten sonra  Nebevi tarz neden devam edemedi?

Sosyal davranış açısından İslamın doğuşu ile 100 yıl içinde dört dönem olmuştur birinci dönem Mekke dönemi 10 yıl kadar sürüyor. Bu dönemde itiraz var kavga ve cepheleşme yok savaşmak yerine ikna ve inandırma metodu kullanılmış.

 

İkinci Medine dönemi 13 yıl kadar sürüyor bu dönemde yazılı hukuk geliştiriliyor, insanlığı ilk insan hakları bildirgesi Medine  Sözleşmesi imzalanıyor ve Veda hutbesi ile ümmetine mesajla tamamlanıyor. Raşit Halife dönemi 40 yıl kadar sürmüş. Bu döneme Raşit Halifeler denilmesi de çok manidardır. O tarihten sonra irşat yolundan sapılmasının da kabullenildiğine dair gizli bir anlamına dikkat çekmek istedim.

 

Daha sonra sosyal davranış açısından adalet odaklı değil güç odaklı Emevi dönemi başlamış değişik oranlarda adalet-i tamme ile adalet-i izafiye  ve zaman zamanda da zulüm dönemleri yaşanmıştır. İmam-ı Azam’ın hapiste öldüğü dönemler gibi. Artık zamanın baskıcı, zorba, güç odaklı rüzgarları orijnal islamı değiştiriyordu.

 

Biz şu anda hangi dönemdeyiz insanlık zorba yöneticiler olmadan kendi kendilerini yönetmeyi başarabilecekler mi? Demokrasinin “Rızaya dayalı yönetim” ilkesi İslam’la uyuşuyor mu? Doğu kültürü demokratik kültürle geçiş yapabilecek mi? Bunun cevabını arayalım.

 

En Önemlisi zamanın ilerisinde bir yaklaşım ne idi?

Mezopotamya kültüründen çok ileri olarak Hz. Peygamber vefat ederken yerine Halife bırakmamıştır. Bu dönemde kısa bir karışıklık çıkmış ancak istişare ile Hz. Ebu Bekir seçilmiştir. Hatta herkesin halife olacağını tahmin ettiği Hz. Ali de 6 ay sonra Hz. Ebu Bekir’e biat etmiştir. Bütün bunlar çok ileri davranışlar idi. İnsanlık tarihinde seçimle lider değişikliğinin çok anlamlı bir örneği idi. Demek insanlık gelişmişlik seviyesi olarak bunu hak ediyordu, bu kaderin mesajı olarak okunabilir mi?

 

İkinci önemli ilerici yaklaşım diğer 4 Halife de benzer şekilde seçimle lider olmuşlardır. Daha sonra  Hz Hasan’ın feragati  ve Hz. Hüseyin ve ailesinin katledilmesi ile siyaset dışı bırakılması oldu. Böylece artık seçim sistemi iptal olmuştu. Kur’an-ı Kerim’de de devlet yönetim biçimlerinin kültürlere bırakılması ve rızaya dayalı yönetimine adalet kavramına vurgu yapılması ile bu yüz yıla kadar monarşik yönetimler ortaya çıkıp devam etmiştir.

Üçüncü önemli ilerici yaklaşım “Devletin dini adalettir” tezi o dönemi en önemli sosyal ve politik psikoloji davranışına prensip olmuştur, bu da devam etmekte zorluklar yaşamıştır.

 

Lider kutsallığı ve masum imam anlayışı

Dördüncü ilerici yaklaşım Lider kutsallığının olmaması idi. Zayıflayan sosyal davranış ile  lider Kutsallığının tekrar canlanmasını ilk yüzyılın sonlarında görmeye başlıyoruz. Hz. Peygamber dünyevi işeri vahiyle ayırt ediyordu, bir şey söylediğinde Bu sizin görüşünüz mü yoksa vahiy mi? Diye sorulabilmesi, vahiy değilse kendi fikrini lidere söylenebilmesi idi. Hatta bir defasında Bir komutanı görevlendiriyor, o da yanlış emir verip kötü sonuçlar ortaya çıktığında Hz. Peygamber “Neden onu ikaz etmediniz?” diyerek Lider benim tayin ettiği bile olsa kutsal değildir öğretisinin verilmesi idi. Bu da maalesef monarşik yönetimler ile “Sen Allah’ın yeryüzündeki gölgesisin” diyen Mezopotamya kültürünün kurbanı olmuştur.

 

Beşinci önemli sosyal davranışı etkileyen ve şiddeti hak arama sorun çözme yönetimi olmasını engelleyen “Dinde zorlama yoktur” kuralı ile insanları zorla değiştirmeyi yasaklamasıdır. Hatta  Nübüvvetin ilk yıllarında  Hz Peygamber’e sen Mekke Emiri ol davandan vazgeç her istediğini yapalım diyenlere “Hayır” demiştir. Eğer siyasi ve dünyevi düşünse kabul eder güç öncelikli yaklaşır, Mekke Emiri olduktan sonra herkesi zorla Müslüman yapabilirdi. O bu yolu seçmedi, kalbler üzerine davasını inşa etti. Ancak bu kuralda Mezopotamya kültürünün etkisi ile zamanla değişmiş zorlama  ve şiddet uygulamaları ile kirlenmiştir.

 

Demokrasinin beşiği Arabistan çölleri

Bütün bu değerler 20 Yüzyılda keşfedilen demokratik ortak değerlerden başka bir şey değilidir.

Demek insanlık 1400 yıl önceki öğretiyi evrensel yapabilmek için bu çağın olgunlaşmasına muhtaçmış. Mezopotamya kültürünü İslam geleneği zannedenler yani gelenekçilik Nebevi bir tarz olmadığını artık anlamalılar.

 

Demokratik değerler olan “Hesap verebilirlik, Özgürlükçülük, Çoğulculuk, Katılımcılık” herşeyden çok İslam geleneğine yakışmaktadır. Bu sebeple Demokrasinin ilk tarifi 8. Yüzyılda Arabistan çöllerinde yapıldı diyebiliriz.

İkinci bölümde siyasal körlükten söz etmeye çalışacağım.

Son Düzenlenme Perşembe, 04 Mart 2021 00:10
Prof.Dr. Nevzat Tarhan

Yönetim Kurulu Başkanı

www.nevzattarhan.com | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

2 yorum

  • Yorum Linki M. Ali ÇOBAN Cumartesi, 13 Mart 2021 07:07 yazan M. Ali ÇOBAN

    Sn Hocam,
    Teşekkür Ederim. İstifade Ediyoruz, Allah İlminizi Artırsın.

    Raporla
  • Yorum Linki Bayram Koçdoğan Çarşamba, 03 Mart 2021 19:03 yazan Bayram Koçdoğan

    Oturup saatlerce yazilarin coguna reddiye yazmam gerekir. Ne benim buna niyetim ne de yazdigim da kaale alacak cikacaktir.
    Su kadarini soyleyeyim;batida uygulandigi soylenen demokrasiyi azizlestirmek kadar gaflet olamaz. Hocam nasil boyle hataya dustu anlayamiyorum.

    Raporla

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...