Salı, 28 Mart 2023 10:50

Sizce, CHP Kürtlerin katili değil mi?

Seçimler yaklaşırken seçimin seyrini belirlemede büyük görevi olan Doğu ve Güneydoğu’dan bahsetmemek, binlerce seçmene ayıp olurdu. Bugün CHP eksenine kayan HDP’nin siyaset anlayışı ve sosyolojik yapısını incelediğimizde, bunun bir mühendislik projesi olduğunu açıkça söyleyebilirim.

Bu mühendislik çalışması öncesine kadar Kürtlerin CHP’ye yönelik olumsuz tutumunun tarihe dayanan gerekçeleri var.

Atatürk, 1923’te Ahmet Emin Yalman’a verdiği röportajla Kürtlere yönelik düşüncelerini çok net ifade etmişti aslında. “Kürt sorunu, bizim yani Türklerin çıkarları için kesinlikle söz konusu olamaz” ifadeleriyle Kürt meselesine değinen Atatürk, önemli bir noktaya ışık tutmuştur.

Açıklamaları, şu şekilde devam ediyor: “Bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt ögeleri öylesine yerleşmişler ki, pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını kaybede kaybede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuş ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye’yi mahvetmek gerekir.” 

Bu da Atatürk’ün, Türkleri ve Kürtleri ayrılamayacak iki millet olarak tanımladığının kanıtıdır. Ancak ne yazık ki cumhuriyetin kuruluşunda hakim olan bu düşünce, ilerleyen süreçte devam etmedi. Kürtlerin çoğunluğunun gerek hilafet ve halifeliğe bağlılığı, gerekse İslami hassasiyet adına muhafazakâr bir tutum izlemesi cumhuriyetle barışık olmadı. Dönemin batı merkezli misyon şefleri, muhafazakar Kürtleri bir tehdit olarak gördü.

Atatürk’ün başlattığı ön propaganda ile ilk kırılma başlarken, CHP’nin Kürtlere yönelik algısının değişmesinin temelleri de 1923-1938 yıllarında bölgede yapılan 17 başkaldırı ile atıldı.

Özellikle 1925’teki Şeyh Said olayı sonrasında İsmet İnönü’nün başbakanlığa geçişi ve aynı yıl içerisinde Şark Islahat Planı Kararnamesi’nin yayımlanmasıyla CHP’nin Kürtlere yaklaşımı güvenlikçi politikalar etrafında şekillenmeye başladı. İslami yaşam biçimi ve sadakat, CHP tarafından tehdit olarak algılandı. Kürtlere asimilasyon ve sürgün politikası ile ciddi travmalar yaşatıldı. 

Kürtlerin CHP hafızasını oluşturan bir diğer dönüm noktası da 1937’de Dersim’de (şimdiki adıyla Tunceli) yaşanan olaylar olmuştur. Dersime müdahale etme maksadı ile oluşturulan zemin ile Dersim’de büyük bir katliam yapıldı. Bölgedeki Şaadian (Bektaşi) aşiretlerinin ayaklanması sonucu başlayan isyan sert bir biçimde bastırıldı. Bu süreçte kadın ve çocukların da içerisinde bulunduğu pek çok sivil hayatını kaybetti.

Mustafa Kemal’in manevi kızı Sabiha Gökçen de hava operasyonlarında yer aldı. Sabiha Gökçen’in Dersim olaylarıyla ilgili olarak verdiği bir röportajda söylediği “Canlı ne görürseniz ateş edin emrini almıştık. Asilerin gıdası olan keçileri dahi ateşe tutuyorduk. Dersim’e havadan attığım bombalar beni çok mutlu ediyordu” sözleri ilerleyen yıllarda büyük tepki topladı. Bölgede yaşanan olaylar yalnızca Alevilerin değil Kürtlerin de hafızasında CHP’ye yönelik büyük bir kırılma yarattı. 

Dolayısıyla 1937’de yaşananlar CHP’nin Kürtler nezdindeki itibarını geri döndürülemez biçimde sarsmıştır! Bu olayların CHP tarafından görmezden gelinmesi ve üzerinin örtülmeye çalışılması daha büyük bir kırılma yarattı. Cumhuriyet tarihinde Dersim’de yaşananlarla ilgili ilk yüzleşme ise AK Parti iktidarı döneminde yaşandı. 2011’de Erdoğan, CHP’ye geçmişiyle yüzleşme çağrısında bulundu.

Kürtlerin CHP’ye yönelik hafızasındaki kırılmalar çok partili hayata geçişle somut bir biçimde görüldü. 1946’da ilk kez seçimlere katılan ve 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti (DP) gerek Kürtler gerekse Aleviler için bir umut kaynağıydı.

Tam bu noktada Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşmiş ilk askeri darbe olan 1960 Darbesi Türk siyasal hayatında yeni kırılmalar ile büyük hasarlara sebep oldu. 1960’ların sonlarına doğru Türkiye’de başlayan sağ-sol çatışması Kürt ve Alevi toplumlarının bir bölümünde radikalleşmeye de yol açtı. 1978’de gladyo NATO kontrolünde PKK silahlı örgütünü kurdu. 1980’de gerçekleşen bir diğer askeri darbenin devamında PKK’nın 84’ten bu yana bölgede süregelen silahlı terör eylemleri de Kürt meselesini farklı bir boyuta taşıdı.

1980 Darbesi’nden sonra halihazırdaki tüm siyasi partiler kapatılınca CHP’nin yerini SODEP ile Halkçı Parti’nin birleşmesi sonucu kurulan SHP aldı. SHP, CHP’nin Kürtler nezdindeki olumsuz algısını kırmak için pek çok Kürt siyasetçiye yer verdi. Seküler sosyal demokratların aynı dönemde seküler Kürtler üzerinden ilk siyaset mühendisliğini başlattığını gördük.

Gerek SHP gerekse akabinde siyasi hayata geri dönen CHP döneminde Kürtlerin desteğini almaya yönelik adımlar atılmaya devam edildi. Fakat CHP, Kürtler nezdinde sahip olduğu olumsuz algıyı kıramadı. AK Parti’nin kurulmasının ardından da Kürtlerin esas partisinin AK Parti olduğu söylenebilir. AK Parti, milli şefliğin karanlık bütün kirli geçmişiyle devlet adına yüzleşme imkanı sunan ilk partidir. AK Parti dönemi, Kürtlerin Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez samimiyetle kucaklandığı dönemdir. 

 

Vesselam.

 

 

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sabri-balaman/sizce-chp-kurtlerin-katili-degil-mi-41676.html

 

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...