Perşembe, 04 Temmuz 2013 12:29

Ordu İhvan'ın biatını kabul edecek mi?

Mısır ordusunun hükümete verdiği muhtıranın 48 saatlik süresi dolmadan hemen önce, birkaç saat sonra tüm tahminleri altüst etmeye aday siyasi atmosfer içinde yazmak epey riskli… Buna rağmen Mısır'da olup bitenler Arap baharı parantezinde ele alındığında bana heyecan vermiyor. Tuhaf olan şu ki, İhvan destekli Mursi'ye karşı ordunun verdiği muhtıra başarılı olsa da olmasa da ortaya çıkacak esasa dair sonuçlar pek değişmeyecek.

Bunun iki sebebi var: Biri İhvan'ın 80 yıllık verdiği mücadele ve sistemle kurduğu ilişkinin mahiyeti, ikincisi Arap baharı parantezine alınmış bir İslami hareket söyleminin iktidar olma/kalma mücadelesinin anlamı…

Mısır'a Türkiye'den bakarak yapılan yorumların bir tür 'beyaz Avrupalı kibri'yle karışık anakronizm ve cehaletle malul olduğunu söylemeye gerek yok. Türkiye'deki toplumsal, siyasal yapılara bakarak Mısır'da darbe, değişim analizleri sadece burada saf tuttuğunuz cepheyi tatmin etmeye yarar.

Mursi'nin 'demokrasi uğrunda ölmek tarihe bir leke olarak geçmekten iyidir' sözünün İhvan tarihi açısından neye tekabül ettiği sorgulanmadan ne siyasal mücadelenin zemini ne de Arap baharı anlaşılabilir.

Mursi'nin kalması ya da kalmaması, İhvan'ın sistemle kurduğu ilişkinin bir biat ilişkisi mi yoksa onu elde etme ilişkisi mi olduğu sorusuyla yüzleşmeden çözümlenemez. Burada sistemin somut ifadesi ordudur ve sorun Mısır ordusunun İhvan'ın biatini kabul edip etmeyeceği sorunudur. Bundan sora Mısır siyasal sisteminin alacağı şekil ve muhtevayı bariz biçimde belirleyecek olanın ne olacağı hususu da, İhvan'la ordu arasındaki bu ilişkinin ne şekilde sonuçlandığı sorusuna verilecek cevaba bağlıdır.

Sanılanın aksine Müslümanların devlete olan biatinden yahut Müslümanların dışındaki gruplardan söz etmiyoruz. Çünkü Mısır gibi bir ülkede siyasal meşruiyetin temel belirleyicisi, son kertede hala İslam'la ilişkilendirilmek zorundadır. Liberal, seküler denilen bloğun ne toplumsal tabanı vardır ne de kendilerine hayatiyet sağlayacak bir referans sistemleri.

Bu nedenle ordu, sivil iktidar ve muhalefet ilişkilerinde ortaya çıkan gerilim Türkiye'deki ezberle tam anlamıyla örtüşmüyor. Bu örtüşmeme durumu hem muhafazakar, hatta İslamcı çevreler hem de Batıcı seküler çevrelerin görmek istediklerinden farklı gerçeklik zeminine oturuyor. Bu çerçevede tartışmanın odağında var sayılan birkaç temel kavram ve kurumu ele almakta yarar var.

Ordu: Mısır toplumunun ordu algısı ve ordunun sistem içindeki yeri, modern zamanlarda Türkiye'de yaşanan gerilimden çok farklı. Siyaset kültürü içinde Mısır ordusu İsrail'e karşı savaşmış bir ordu imajı üzerinden meşruiyetini sağlar ve bunu da sonuna kadar kullanır. Unutmayalım ki, Mübarek bile İsrail'e karşı savaşmış bir asker olmakla kitlelerin karşısına çıkıyordu. Polis ve istihbaratın sivil halka göz açtırmayan doğrudan baskısı karşısında ordu ülkenin hem ekonomik hem manevi ufkunu kapsayan otoritedir adeta. Bu nedenle ne ordu halka karşı silah kullanmayı ne de halk askeriyle çatışmayı göze alır. Kaldı ki yol inşaatlarından emlak sektörüne kadar ekonomiyi kuşatan bir ordunun sistemin ve hayatın merkezinde olduğu unutulmamalı.

Laiklik: Mısır başta olmak üzere Ortadoğu toplumlarında, Batılı eğitim almış seçkinler hariç, kitlelerin böyle bir sorunu yoktur. Ve toplumsal kesimler arası ilişkiyi ve de birey-devlet ilişkisini belirlemede tek kriter değildir. Türkiye'nin Arap baharından sonra laiklik tavsiyesi ile çıkarma yapması, uluslararası sistemde onay alsa da ne Mısır ne de diğer Ortadoğu ülkeleri nezdinde karşılık bulmadı. Hayat tarzı üzerinden yürütülen tartışmaların toplumsal karşılığının ne olduğunu görmek isteyenler laik ve Batıcı etiketiyle Türkiye ile özdeşlik ilişkisi kurulmak istenen kitlenin giyim tarzına, meydanda cemaatle kılınan namazlara bakmalarında yarar var. Laiklik olmadığı takdirde dini azınlıkların yok olacağı propagandası bu toplumda bir arada yaşama tecrübesinin hiç de yeni olmadığı gerçeğinin göz ardı edilmesi demektir.

İhvan'ın 80 yılı aşkın muhalif bir hareket olarak yürüttüğü mücadele iniş ve çıkışlarla dolu… Darbeler, takipler, idamlarla dolu bu süreçte zikzaklar olsa da en azından söylem düzeyinde muhalif bir siyasal dilde ısrarcı oldu. Uzlaşmaya gittiği dönemlerde de savunduğu temel tasarımlarını en azından retorik düzeyde vazgeçmediğini beyan etti.

Arap baharı, Mısır başta olmak üzere İhvan hareketinin kollarına yeni bir pencere açtı. Dayak yedikleri sistemlerle barışma, buna karşılık küresel sisteme biat etme teklifi…

Muhtıra veren ordunun Mursi'nin biatını sistem adına kabul edip etmeyeceği, sadece İhvan'ın siyasal geleceğini değil Mısır'ın varoluş kodlarını da yeniden düzenleyecek. Mursi'nin demokratik değerler sistemi uğruna canını feda etmeye hazır olduğunu açıklaması, İhvan'ın biat etmeye hazır olduğunun ilanıdır. Ordunun ise, Mısır müesses nizamının, küresel sistemin bu biati kabul edip etmeyeceği henüz kesinleşmedi.

Dışarıdan bakınca aynı anda Türkiye'nin 1960 ihtilalini, 12 Mart muhtırasını, hatta 28 Şubat'ını iç içe yaşadığı görüntüsü veren Mısır'da tümüyle farklı toplumsal yapı ve siyasi anlayışların çatışması yaşanıyor.

Akif EMRE

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...