Çarşamba, 04 Eylül 2013 16:29

Arcayürekler ve korku vesayeti

Cumhuriyet yazarı Cüneyt Arcayürek'in evvelki günkü köşe yazısında Sayın Emine Erdoğan ve Sayın Hayrünnisa Gül hakkında kullandığı ifadeler, gerçekten terbiye ve vicdan sınırlarının ötesindeydi. Teselli olur mu bilmiyorum ama, aslında Arcayürek, Hayrünnisa ve Emine hanımları değil, başka bir şeyi 'hedef' alıyordu.

Gelin Arcayürek üzerinden haklı ve öfkeli bir yazı yazmak yerine, kelli felli bir adamı bu kadar pespaye bir duruma düşüren şey'in arka planına bakalım. Ortalıkta yeteri kadar hamaset var. Böyle tacizler çok yaralayıcıdır, biliyorum. Hepimiz türlü 'özelliklerimiz' yüzünden bu saldırılara maruz kaldık. Keşke sadece taciz olsaydı. Olay çok daha ötelere gitti, telafisi olmayan zararlar gördük.

Ancak birilerinin bu uğursuz zinciri kırması gerekiyor ve Kierkeegard'ın dediği gibi, dindarların diyalog konusunda önemli avantajları ve becerileri var. Mesela İslam'ın merkezinde yer alan tebliğ konusu da zorlamayı değil, 'anlatmayı, açıklamayı, dinlemeyi, anlamayı, hoşgörüyü' ima ediyor.

Tarihçi Tony Judt, ölmek üzereyken kaleme aldığı hatıralarında, ondaki 'Marksizm zırhını delen' John Dunn'dan şöyle bahsediyor: '... Söylediğim her şeyi pürdikkat dinlemek, her sözümü kendi içinde müthiş ciddiye almak, sonra da hem kabul edebileceğim, hem de saygı göstereceğim şekilde onları usulca ele alıp kararlılıkla parçalamak gibi basit bir yol izlemişti.'

Maalesef Arcayürek gibileri için artık çok geç. Ancak, Arcayürek'e yakın düşen geniş bir toplumsal kesim var ve onlar bizim komşularımız, iş arkadaşlarımız, hatta bazen ailemizden birileri. Gezi krizi ile bu çatışma kristalize oldu. Gençleri bu zehirden korumayı önemsememiz gerekiyor. Bunun için de anlamak ve önlem almak gerek. Bu görev de sorumlu-olgun olan kesimlere düşüyor.

Taciz altındayken bunu yapmak çok zor, ama imkansız değil.

Size 'nahoş' bir haber vereyim: 'Haksızlığa uğrayan olarak öfkelenir, karşılığını verir, omzumu silker giderim' deme özgürlüğü yok. Çünkü bundan sonraki siyasi mücadele bu zemin üzerinden olacak. Vesayetin son hamlesi bu.

3 Kasım 2002 seçimlerinin milat olarak alırsak, aşağı yukarı 80 yıl yalan-donuk bir dünyada yaşamış bir kesim ile 'ötekilerin' sancılı karşılaşması yaşanıyor. Camdan dünya yıkılıyor ve kırıkları bu kesimlerin ruhlarını çiziyor. Dr.Frankenstein'ın yarattığı projeleriz biz. Kemalist sosyal mühendislik ürünüyüz. 'Öteki'ler, bu camdan dünyaya alınmamakla çok bedel ödediler ama bunun karşılığında gerçek hayata daha yakın oldular. 10.5 yıllık devrimi dindarların, Kürtlerin, gayrımüslimlerin gerçekleştirmesi bu 'ödül' sayesinde oldu.

Cüneyt Arcayürek ve temsil ettiği kesimler için, Çankaya ve Başbakanlık Konutu'nda eşleri başörtülü dindar siyasetçilerin oturması, bu dünyanın yıkıldığını gösterdiği için aşkın bir travmayı temsil ediyor. Burada doğru ve yanlışlardan bahsetmiyoruz, çözüm için anlama kapasitelerini arttırıyoruz.

Şimdi 'değişik' bir şeyler yapma zamanı. O değişik şey, merkezdeki yerini alan çevrenin, eski merkezin ideolojik kodlarını külliyen reddetmesi ve bu sorunu yeni ötekiler yaratarak değil, genç nesilleri kazanması ve kucaklamasıyla mümkün.

Her türlü siyaset mühendisliğine karşı uyanık ve hazırlıklı olmak, ama toplumsal kutuplaşmaya yönelik farklı bir yöntem geliştirmek.

Çünkü çok korkan geniş bir kesim var. Kibir korkunun afili kuzenidir. Korkunun rasyonel olması gerekmiyor. Hatta irrasyonel korkular daha derinlere kök salmıştır. Arcayüreklerin, Özdillerin, Özköklerin, CHP'nin ve onlara gaz veren sözde sosyalist ve sahte liberallerin yaptığı sadece bu korkuyu canlı tutmak. Çünkü korku reşit olmayı erteler, reşit olanlar ise vesayet kabul etmezler.

Başbakan'a ve siyasete çok iş düşüyor. Siyaset mühendisliklerine karşı sert ve dik durması, ama Arcayüreklerin etki alanındaki korkuları boşa çıkaracak denli kucaklayıcı olması gerekiyor. Üstelik, Cüneyt Arcayürek ve avenesi, sadece kendi tabanlarının korkularını tahrik etmek için yapmıyor bunu. Bu ağır tacizlerle, rasyonel olmadığını varsaydıkları Başbakan'ı ve dindarları da tahrike zorluyorlar. Böylelikle, gelen sert karşılıklarla haklı oldukları ispatlanacak ve siyasetin dengesi bozulacak. Oyun bu.

Kürtleri kazanan zihniyet devrimine, Kemalist kesimleri faşistlerden koparacak yeni bir devrim eklemek gerekiyor. Gezi krizindeki hataların irdelenmesi, buradan kavrayıcı üslup ve demokratik kanalları güçlendirme konusunda tecrübeler çıkarılması çok hayati.

Arcayürek, Özkök, Özdil gibileri karşısında sayısız haklılıklar sıralayabiliriz. Ama bunun ne anlamı olur ki! Tarih dışı kalmış bir zihniyete güç atfetmekten başka bir işe yaramaz bu. Hele bir de haklılık zehirlenmesi denen bir şey var ki, tüm algıları felç edebilir.

Hülasa, her tacize, onu anlamsız hale getirecek hikmet ve ezber bozan bir üslupla cevap vermek. Her mühendisliği daha fazla demokrasi ile boşa çıkarmak...

Yeni olan bu.

Son Düzenlenme Çarşamba, 04 Eylül 2013 16:35
Markar Eseyan

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...