Cumartesi, 26 Temmuz 2008 00:16

Ergenekon ve Hrant...

 

Haber önemli: "13. Ağır Ceza Mahkemesi, incelemesini tamamladı. Ergenekon davası kabul edildi. İddianame, 14 Temmuz'da İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti. Şüpheliler hakkında 'terör' suçlarından kamu davası açıldı…"

Ciddi bir süreç başladı.

Türkiye ilk kez hukuk önünde darbe ve çete suçlarını hesaba çekecek.

Bunun sadece bir yargı süreci olmadığını sık söylüyoruz; bu aynı zamanda siyasi bir süreç ve yargılama faslıyla birlikte daha da derinleşecek siyasi bir süreç…

Nitekim pislik de temizlik ihtimali de her geçen gün derinleşiyor…

Her geçen gün ortaya karanlık olaylar, ilişkiler ve cinayetlerle ilgili yeni veriler çıkıyor.

Nitekim son olarak TBMM İnsan Hakları Komisyonu'nun Hrant Dink İnceleme Raporu akılları da vicdanları da yerinden hoplatacak unsurlarla karşımıza çıktı…

Hrant'ın öldürüldüğü gün Agos gazetesi civarında görevli iki polis memuru bulunduğunu öğreniyoruz bu rapordan…

Türkiye Ermenileri Patriği Mespob II'nin Ermeni kurumlarına yönelik tedbir alınmasını istemesi üzerine İstanbul Valiliği'nin bu yönde adım attığı anlaşılıyor ve bu tedbirler çevresinde Agos civarında iki polis görevlendiriliyor.

Ama Hrant öldürülüyor…

Bu durum Hrant Dink'in gözönünde ve gözaltında öldürülmesi gerçeğini daha çıplak hale getirmez mi?

Şöyle deniyor raporda:

"Konuyla (yani bu tedbirle) ilgili olarak Şişli İlçesi 12'inci sırada AGOS Gazetesi'ne yer verildiği, öldürme olayının olduğu günlü Şişli Kaymakamlığı Emniyet Müdürlüğü'nün görev listesinde Halaskargazi Cad. Büyükdere Cad. Şişli Ana Meydan güzergah üzerinde 08.00-19.00 arasında görevlendirilen iki personelin olduğu, ancak yazının gereği olarak ne tür tedbir alındığının anlaşılamadığı…"

Ne demektir bu?

Gün ortasında, göz önünde öldürüldü Hrant.

Katil cinayeti 15'te işledi, cinayet mahalline 12'de geldi. Gazetenin etrafında saatlerce dolaştı.

Polis devriyesine ve tedbire rağmen mi bu oldu?

Açıklama ve açıklık gerekir…

Tüm bunlar ortadayken, aynı rapor, işin bir de zihniyet ve vicdan yönünü bir tokat gibi vuruyor insanın suratına:

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek şunları diyebiliyor, komisyondaki milletvekillerine:

"Türkiye'de çok önem arz eden, bir seneden fazladır devletin başını ağrıtan, herkesi üzen ve ülkemizi de uluslararası arenada birazcık örseleyen bir olayı haber veren bir kişidir. Devletin bir görevlisi olarak, Erhan Tuncel'in medyada fazlaca örselenmesi beni üzmüştür. Tuncel'in deşifresinden sonra bu tarz çalışan kişilere ilişkin ciddi zorluklar yaşıyoruz. Bu ülkemiz için önemli. Yalnız Emniyet İstihbarat Dairesi'nin değil, başka diğer bu konuda çalışan teşkilatlarımız da muhtemelen aynı sıkıntıyı çekiyor…"

Erhan Tuncel'in, baş azmettirici olarak yargılanan kişinin örselenmesine üzülmek, bu durumun emniyetin haber elemanlarıyla ilişkisini zaafa düşürdüğünü söyleyebilmek…

Dahası bu kişiyi devlet görevlisi olarak koruma eğiliminde olmak… Bunun ülkemiz için önemli olduğu teleffuz edebilmek…

Her bir söz ayrı skandal, ayrı soru, ayrı şüphe oluşturuyor…

Akyürek vicdanının rahat olduğu söylemiş komisyona…

Hrant yaşasaydı şöyle derdi ona:

"Bir gün o vicdan seni gelip yakalacacak, o gün nasıl uyuyacaksın, evladlarına ne diyeceksin?"

Siyasi defter bir gün dürülür, hukuki hesap gün gelir sorulur…

Ama vicdan hep ortada kalır…

Ali Bayramoğlu

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...