Pazartesi, 03 Ekim 2022 12:01

Eşcinsellik geni’nin olmadığı ispatlandı ama dayatma sürüyor!

Batı uygarlığı, insanlığın başına gelmiş en büyük belâdır. Hiç abartılı bir cümle değil bu.

Nasıl abartılı olsun ki! Batı uygarlığı, Tanrı fikrini yok etti.

Hakikat fikrini yok etti.

Tabiatı delik deşik etti, ozon tabasını deldi, yerküreyi bir düğmeye basarak yok edecek ürpertici silahlar üretti.

Modernliği hazırlayan hümanizmle birlikte yücelttiği insanı, postmodern süreçte bir nesne, bir makina, bir eşya konumuna indirgedi.

İnsansız bir dünya, dünyasız bir insan ve ruhsuz bir hayat inşa ederek dünyayı cehenneme çevirdi.

Batı uygarlığının felsefî temellerinin, varoluş ilkelerinin sorunlu olmasından kaynaklanıyor ürettiği bu felâketler: Ontolojik şiddete dayanan bir uygarlıktan, barışın, karşılıklı iletişimin, beslenmenin, adaletin, hakkaniyetin, merhametin hâkim olacağı, insanca, yaşanabilir bir dünya inşa etmesini beklemek olmayacak duaya âmin demek gibi bir şeydir.

Varlığı, temelleri, ilkeleri şiddete dayalı bir uygarlık varlıklar, kültürler, toplumlar, dinler, cinsiyetler, insanlar arasında çatışmaya, kaosa dayalı ilişki biçimleri üretecekti kaçınılmaz olarak.

Kozmosun, dengenin, sulhun hâkim olacağı bir dünya veya ilişki biçimleri geliştirmesi zaten mümkün değildi.

Batı uygarlığının ontolojik şiddete dayanıyor olması ne demek?

Batı toplumlarının yaşadığı ve bütün dünyaya da hâkim olduğu için bütün insanlığa da yaşattığı ontolojik şiddet, Batı uygarlığının varlığı, özellikle de Tanrı’yı, insanı ve diğer varlıkları ve bunlar arasındaki ilişkileri yanlış tanımlamasından kaynaklanıyor.

Başka türlü ifade etmek gerekirse, Tanrı, İnsan ve Kâinât’tan oluşan Büyük Varlık Zinciri’ni tepe taklak etmesi, varlıklar arasındaki hiyerarşiyi yerle bir etmesi, varoluşun dengesini bozması, Tanrı’yı önce izafileştirmesi, sonra Tanrı fikrini yok etmesi, sonuçta insanı Tanrı konumuna yerleştirmesidir bu.

Ontolojik şiddete dayalı bir temele sahip olmaya sürükleyen şey, yanlış soru sormasıydı: Dünyaya, tabiata nasıl hâkim olabiliriz? Nasıl tabiatın efendileri ve sahipleri olabiliriz?

EŞCİNSELLİK GENİNİN OLMADIĞI İSPAT EDİLDİ!

Gelmek istediğim nokta önemli:

Bütün bunlar, fıtrata yani yaratılışın veya varlığın otantik hâline bir saldırı olduğu anlamına geliyor.

Bu saldırı günümüzde, çok büyük bir saldırıya evrildi: İnsan cinsiyetine müdahale devrede.

İnsan, Allah’ın yarattığı, insana bahşettiği cinsiyete meydan okuyarak değiştirmeye kalkılmaya başladı.

Eşcinsellik bir sapmadır. İnsan türünün geleceğini tehlikeye sokacak büyük bir sapma hem de!

Eşcin-selliğin doğuştan geldiği yönünde bir kanaat var. Bu kanaat, tam anlamıyla propaganda makinasının, algı çalışmasının ürünü, gerçekliği olmayan bir sahte fikre dayanıyor.

Çünkü bilim insanları, eşcinselliğin doğuştan olmadığını, bunun bir hastalık olduğunu söylüyorlar ve yaklaşık yarım asır hatta çeyrek asır önce bunun tedavi edilmesi gerektiğini söyleyerek tedavi ediyorlardı.

Ancak son zamanlarda küresel eşcinsellik lobilerinin, çetelerinin faaliyetleri sonucu eşcinselliğin bir hastalık olmadığı, doğuştan geldiği propagandası yapılmış, dünya neredeyse bu propagandayı kabul etmeye zorlanmıştı, hatta kabul etmeye hazırlanıyordu ki, dünyanın en saygın bilim dergilerinden Nature dergisi, bu konudaki bildiğimiz bütün ezberleri yerle bir eden bir araştırma yayınladı. “No gay gene” / “eşcinsellik geni yok” başlığıyla yayınlanan makalede, bilim insanlarının kılı kırk yaran araştırmaları sonuncunda “eşcinsellik geni’nin olmadığının ispatlandığı gözler önüne serildi.

Meseleyi fazla uzatmaya gerek yok: Eşcinsellik bir sapma’dır, fıtrata müdahaledir, insan türünü tehlikeye sokan bir sapkınlık biçimidir.

Hazcılığa kutsayan, insanın iğrenç haz biçimlerinin kölesi hâline getiren, insanın ruhunu yok eden, cinselliğinin peşinde koşturan bir makinaya indirgeyen bir hastalıktır.

Bu hastalığın bütün dünyaya dayatıldığını görüyoruz. En son çocuklara yönelik işler yapan Walt Disney şirketi önceki gün ürpertici bir açıklama yayınladı: Üretilen ürünlerin, filmlerin, animasyonların, çizgi filmlerin karakterlerinin yarısının eşcinsel karakterler olacağını açıkladı.

Çok berbat bir şiddet, dayatma var.

Ben, Nature dergisinin haberini twitter hesabımda duyurdum ve twitter tweetimi “twitter kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle” sildi.

Nefes bile aldırmak istemiyorlar.

İnanılır gibi değil gerçekten!

İnsan türüne, aileye, insanın fıtratına büyük bir saldırı var ve bu saldırı bütün dünyaya dayatılıyor.

Böyle bir şeye göz yumulamaz. Rusya, Polonya, Çin, Sırbistan devlet yönetimlerinin ve başkanlarının ve halklarının eşcinsellik sapkınlığına ve dayatmasına gösterdikleri tepkiyi biz daha fazla göstermek zorundayız.

Kimsenin özel hayatına karışamayız. Ama aileyi, insan türünü yok edecek bir sapkınlık biçiminin dayatılmasına da sessiz kalamayız.

Vesselâm.

 

 

 

yenisafak.com//yazarlar/yusuf-kaplan/escinsellik-geninin-olmadigi-ispatlandi-ama-dayatma-suruyor-2064184?utm_source=gazeteoku&utm_medium=referral

 

Yusuf KAPLAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...