Çarşamba, 09 Ocak 2013 13:48

28 Şubat’ın sakıncalı askerleri: Sizi şüpheli ve sakıncalı bulduk

Hayat tarzınız, inancınız ve giyim kuşamınızdan dolayı hiç dışlandığınız oldu mu? Bu ülkenin güzide kurumunun askerleri, hizmet ettikleri orduda bir dönem bu muameleye maruz kaldı. Mobbing uzmanı Dr. Şaban Çobanoğlu, 28 Şubat'ta mobbinge maruz kalan askerleri Timaş Yayınları'ndan çıkan ‘Sakıncalı Asker' kitabında ele alıyor.

Sakıncalı Asker, 28 Şubat paşalarının kendi evlatlarına uyguladığı baskının hikâyesi, bir dönemin yarım kalmış hesaplaşması. Peygamber ocağı diye anne-babaların evlatlarını emanet ettiği, milletin güzide kurumu orduda yaşananların deşifresi. Kitap, bu ülkeye ömrünü feda etmeye amade insanların, inandıkları değerlerden vazgeçmedikleri için, nasıl bedel ödemek zorunda kaldıklarını ele alıyor. İnandıkları değerlerle idealleri arasında bir tercihe sürüklenen insanlar vicdanlara sesleniyor. Ve esas bedel ödemesi gerekenler sorgulanıyor.

Mobbing uzmanı Dr. Şaban Çobanoğlu, TSK içindeki mobbing sendromunun ne olduğunu anlatmakla kalmıyor Sakıncalı Asker'de. Bu baskının kaynağı, çeşidi, uygulanış yöntemi ve alınabilecek önlemleri açıklıyor. Ayrıca yıllar önce yaşanan tasfiye sürecinin tekrar etmemesini ve önüne geçilmesini amaçlıyor. Kitap yazılmadan önce, ilk olarak TBMM Dilekçe Komisyonu'na intikal eden dosyalarla birlikte, ‘kurban ve mağdur' olarak nitelendirilen askerler tarafından ulaştırılan vakalar inceleniyor. Bunun üzerine subay ve astsubaylar üzerinde yoğunlaştırılan mobbing olgusunun, özellikle 28 Şubat sürecinde hız kazandığı tespiti yapılıyor. Bu süreci kabaca 1993-2007 arasında geçen zaman dilimi olarak tanımlamak mümkün.

Orduda çalıştıkları süre içinde ‘mağdur’ personel kendilerine uygulanan psikolojik tacizi tetikleyen olgular olduğunu düşünüyor. Bunlar arasında Yüksek Askerî Şûra (YAŞ), Batı Çalışma Grubu (BÇG) gibi mahfillerde alınan kararların bazı kıta komutanları eliyle ciddi bir yıldırma, sindirme ve ayrımcılığa dönüştüğüne inanıyor. Askerlerin bahsedilen bu ayrımcılığa, aşağılamaya, ayrıştırmaya ve psikolojik baskılara maruz kalma nedeni ise hayli vahim. Dinî, millî ve kültürel değerlere bağlılık, namaz kılma, oruç tutma, eşinin başörtülü olması. Sadece bununla kalsa iyi. Bu askerler ve aileleri, çağdaş kıyafeti benimsememe, içki içmeme, Atatürkçü olmama ve laik kurallara uymama gibi subjektif algılamalara müsait konular yüzünden ‘yasa dışı’ ve ‘keyfî’ uygulamalara maruz kalıyor. Kitapta, bu yıldırma yoluyla TSK'dan istifa, zorunlu emeklilik, doğrudan YAŞ ve üçlü kararname gibi uygulamalarla ‘istenmeyen adam’ ilan edilen, bir şekilde ilişkisi kesilen, istifaya zorlanan çok sayıda personel mevcut.

Dindar askerî personel nasıl tasfiye edilir?

Kitapta askerî personellerin hikâyesi kendi dillerinden anlatılıyor. Askerler nasıl sakıncalı ve şüpheli olduklarını sonradan fark ettiğini belirtiyor. Onlardan biri de emekli Binbaşı Selahattin Arslan. “TSK'ya girmek için ilk başvurduğumda bütün sınavları geçtikten sonra altı ay hakkımda istihbarat araştırması yapılmıştı. Hiçbir sakınca görülmediği için, hakkımda olumlu rapor verilmesinden sonra TSK'ya kabul edilmiştim. Görev yaptığım 20 yıl içinde savunma vermemiş ve hiç ceza almamıştım. Şu an elimde 19 adet takdir yazısının sureti var. En düşük sicil notum 100 üzerinden 95. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı askerî liselerde 20 yıl boyunca bu çizgide başarıyla görevimi sürdürürken, ne olduysa oldu, birdenbire 1995’de şüpheli ve sakıncalı subay haline geldim. Fişlenmiştim. Her ay durumum hakkında Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na rapor gönderiliyordu.” Bu sözler, emekli Binbaşı Selahattin Arslan'a ait. Arslan, dindar askerî personelin tasfiye edilmesinde ve YAŞ'a gönderilen dosyada maddî deliller olması için önceden bir zemin hazırlandığını düşünüyor. 28 Şubat sürecinin işleyişinin ardında yatan temel düşüncenin, ‘kurban seçilen’ personelin ‘mürettep’ (önceden hazırlanmış, planlı ve kasıtlı olarak tanzim edilmiş) dosyalarının hazırlanıp, bu yolla ordudan garantili biçimde ilişiğinin kesilebileceği düşüncesinin hâkim olduğunu anlatıyor. Burada akıllara 28 Şubat döneminde YAŞ kararlarının, yargı yoluna tamamen kapalı olması geliyor.

“Siz Atatürkçü değilmişsiniz, oyuna gelemezsin”

Bunun gibi bilinen bilinmeyen daha birçok hikâye var. Bizzat yaşayanların dilinden birkaç örnek: “6 yaşındaki çocuğum, siz Atatürkçü değilmişsiniz diye oyunlara sokulmadı, ayrımcılık yaşadı.”

“1996’ya kadar namazımı kılmam ya da eşimin örtülü olması nedeniyle hiçbir sorun yaşamadım, hatta lojmanda bile kaldım. 1996’da kışladaki mescit kapatıldı, eşimin örtülü olması nedeniyle ilk baskılar başladı; orduevi, gazino, askerî hastanelere eşimi almıyorlardı.”

“Sırf eşimin başörtülü oluşu, tertiplenen eğlencelere katılamayışımız ve dinî hassasiyeti olan bir aile oluşumuz nedeniyle 1997-2003 arasında yedi kez savunmam istendi ve akabinde uyarı cezalarıyla tecziye edildim.”

“Şu an Balyoz davasından yargılanan amirim, kasıtlı ve kin dolu savunmalar tanzim ediyordu ve de komutanı etkisi altına alıp şiddetli cezalar almamı temin ediyordu.”

İfadeler, olayın iç yüzünü görmeye yetiyor. Sakıncalı Asker kitabı bu hikâyelerden yola çıkarak, mobbing'in TSK'daki boyutunu anlatıyor. Sadece mağdurların hikâyesi ve bu hikâyelerin analizi yok kitapta. TSK'da yıldırma eyleminin başlatılmasının arkasında ne olduğu, ‘İzmir Menteş Kampı’nda yaşananları ‘Şok grubu’ diye bilinen grubun neler yaptığını ve askerî okullardaki ‘Kadet' oluşumunun bu süreçte nasıl bir rol üstlendiğinin detayları var.

Zaman Gazetesi

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...