Berfo Ana hakkında kaleme alacağınız bir yazıya başlık ararken “hakkını helal et” türünden bir klişeyi tercih etmek, ne kadar da kolay ve de ucuz. “Onun yerine ben olsam helal eder miydim?” diye sorma samimiyetine bile ihtiyaç duymadan.
Öyle ya!
Yarın cenaze namazında imam cemaate “merhumeye hakkınızı helal ediyor musunuz!” diye soracak. Ne kadar trajikomik bir soru. Oysa doğru soru, musalla taşında yatan Berfo Ana’ya dönüp, “sen bize hakkını ediyor musun!” sorusu olmalı.
Berfo Ana artık yok.
Rabbim, Berfo Ana’nın dünya sürgününü daha fazla uzatmadı.
Berfo Ana, ulu bir çınar misali yaşadığı 106 yıllık acı dolu ömrünü, dün nihayet noktalayarak hakka yürüdü.
Bize, veremediğimiz ve/veya soramadığımız bir hesabın bütün utancını bırakarak aramızdan ayrıldı.
Merhum şair Erdem Beyazıt’ın;
“Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı sorulacak bir hesabı
Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır”
Mısralarında ifadesini bulan, o kırışık alnının bütün asaletini ve dünyalar güzeli gözlerindeki o derin hüznünü zihinlerimize kazıyarak çekti gitti.
Bize ise, taş altında kurbağa misali bu utançla yaşamak kaldı.
Berfo Ana’nın 33 yıldan beri kilitlemediği kapısı artık kilitlenebilir.
Zira canından çok sevdiği ve daha 26 yaşında iken kendisinden koparılan Cemil’inin dönmesini beklemeyecek artık.
Umarım Rabbim, ömrünün son 33 yılının her gününü kapılara, bacalara bakarak, acaba döner mi? diye geçirdiği Cemili ile Berfo Ana’yı kavuşturmuştur.
Berfo Ana, bu ülkede evlat acısıyla yüreği yanan, yaşarken ateşlere salınmış binlerce anadan sadece biri.
0 bir sembol.
On binlerce faili meçhul, yargısız infaz, gözaltında kayıp hadiselerinin yüreğini dağladığı anaların bir sembolü.
O bir çığlık.
Kenan Evren’in yargılandığı duruşma salonunda,“Ben bu yaşımda geldim, O niye yok? Gelsin karşıma çıksın. Kenan Evren utanmadın mı? Sen benim çocuğumu niye böyle yaptın? Sana da inşallah büyük ceza verilirler, inşallah evin yıkılır, yuvan dağılır. Utanmaz. Sen benim ocağımı söndürdün, yuvamı dağıttın. Çocuğumu aldın niye getirmedin namussuz herif” diye yükselen bir çığlık.
Bu devlet, Kenan Evren’i Berfo Ana’nın karşısına çıkaramadı.
Berfo Ana öldü.
Berfo Ana’nın oğlunun katilleri ise hala yaşıyor.
Hem de bu ülkenin imtiyazlı sınıfının bir ferdi olmaları hasebiyle, her türlü sağlık hizmetleri, en prestijli hastanelerde ve en üst düzeyde, devlet tarafından karşılanarak. O devlet ki, Berfo Ana’nın oğlunu öldüren, öldürmekle de kalmayıp kemiklerini bile vermeyen devlet.
Berfo Ana, “oğlumun mezarını, kemiklerini bulmadan ölürsem beni gömmeyin” demişti ya.
Söyler misiniz bana, yarın kim gömecek Berfo Ana’yı?
Kimin yüreği ve vicdanı dayanabilecek bu defin işlemine?
Yine şairin mısralarına sığınalım:
“Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin”
Misali hangi taş bağırlar gömmeye dayanabilecek Berfo Ana’yı?
Bence Berfo Ana’yı gömme işini devlet üstlensin!
Devlet gömsün Berfo Ana’yı!
Berfo Ana’nın oğlunu da devlet gömmemiş miydi zaten?
Bu yüzden en çok devlete yakışır Berfo Ana’yı gömmek!
Berfo Ana’yı gömmeye dayanabilecek kadar taşlaşmış bir yürek başka kimsede olmasa gerek.
Allah sana rahmet etsin.
Mekânın cennet olsun.
Bizi affet Berfo Ana.
Selahattin ÜNEŞ