Perşembe, 30 Haziran 2016 11:36

Filistin Senaryosu….

Katil devlet İsrail ile “Mavi Marmara” hadisesinden bu yana devam eden gerginlik bu günlerde yapılan anlaşmalarla yok edilmeye çalışılıyor. Elbette hiç kimse ile düşman olmayalım, huzur ve barış coğrafyası olsun islam bölgesi…Peki bu anlaşmalar Filistin’e huzur getirecek mi ? Yoksa geçmişte yaşandığı gibi kısa bir sessizlikten sonra kan ve gözyaşı başlayacak mı ? İşte bu konularda endişelerim var.                                                               Gazze gazel oluyorken gazel okumak, Batı Şeria’da nifak kaynarken beddua etmek, Kudüs ve   Mescid-i Aksa’nın  batırılıyorken sadece ah vah etmek  neyi kurtarır? İnsanlığın nefsi İsrail;  İnsaniyeti katlederken susmak, ne büyük bir sorumsuzluk, ne büyük bir acı, ne büyük bir katliam…. Eliyle, diliyle müdahale edememek veya etmemek, kalbiyle buğz edememek veya etmemek… Vicdanların buzlaşması demek.

Buzlaşmış vicdan üzerine hangi insani değeri inşa edebilirsiniz? Binaları yükseltebilirsiniz fakat insaniyeti yüceltemezsiniz. Vahşi hayvanların bile korktuğu zulmü işleyenler, kalplerini yiyen aç kurtlar olabilir ancak. 

İnsanlığın son deminde insanlık sürünüyor, şırıngalanmış dünyevileşme zehirinden, sefahat sersemliğinden ayağa kalkamıyor...  Film seyreder gibi savaş seyrediyor veya haberleri de film zannediyor.

Nasıl olsa uzak diyarlar! Öylemi acaba… Nemelazım duvarından atlayıp öteye geçemiyor. Bilmiyor ki o duvar bir gün yıkılacak da altında kalacak. Zulme karşı sukut, insanlığın sukut-u hayali... Ayıkken uyur gezerler zulüm tokadıyla mı uyanacak?

Adam sıraya koymuş pataklaya pataklaya geliyor, dünyanın gözü önünde koca bir millete sokak çocuklarının ağzıyla küfrediyor. Gizlemiyor artık kendini, aleni geliyor, Deccalizmin yeni versiyonu sinemalarda, futbol sahalarında, toplaşmış kafalar, sefahate düşmüş duygular, şüpheler düşüncelere üşüşmüşken, belki insanlığı köle yapabilirim artık!  

Şu anda siyonizm saati  tıkır tıkır işliyor, Yakım, yıkım, kan, gözyaşı…Biz bu hale nasıl düştük?  Ehadis-i şerifede  gelmiş ki:”Ahir zamanda Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhas-ı müdhişe-i muzırraları, İslamın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek az bir kuvvetle nev’i beşeri herc’ü merc eder ve koca Alem-i İslamı esaret altına alır”

ÇARE..?  Zamanın bedisinin sözlerinde;”Ey ehli iman! Zillet içinde esaret altına girmek istemezseniz, aklınızı başınıza alınız! İhtilafınızdan istifade eden zalimlere karşı- innemal müminine ıhvatün-kala-i kudsiyesi içine giriniz; tahassun ediniz. Yoksa ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu muhafaza edebilirsiniz”

Hal de belli, çare de… belli olmayan bizim belirsiz tutumlarımız ve tutarsızlıklarımız, post kavgaları, küçük hesaplar, içte olan büyük cihadı küçümsememiz , basit hevesler, tamah, tembellik ve dünya için tenperverlik. Nefis esaretinden tam kurtulamamak, kalp ülkesini keşfedememek, kainatın oyun ve oyuncak olsun diye yaratıldığını unutmak…

Temizlenmiş bir kalbin akıl uhuvvetiyle , vücut hanesinde muhabbeti hakikatle tesis etmek, aile fertleri arasında hürmet ve muhabbetin iyice yerleşmesi, komşuluğun kardeşliğe dönüşmesi, mahalle ve şehir dairelerinde açılımın devam ederek memleket ve Alem-i İslama uzanması, ve insanlığı kuşatması…

En önemlisi de hizmet dava eden STK.lar, cemaatler, sendikalar, kendi içinde ve diğer kardeşlerle  olan münasebetlerinde muhabbeti azami seviyeye çıkarmak, demem o ki herkesin yapabileceği iş var ve herkes işini iyi yapacak, yokluğa razı değilsek varlık için çalışacağız.

Gazel okunacak zaman değil, yüreksiz gayretler bir işe yaramıyor Gönüllerde kopacak bir ”Hu” fırtınası kum tanelerini zalimlerin gözüne sokacak güçtedir.

Siyaset kurumu bir takım ataklar yaparken, ben bu mübarek günlerde biraz temkinliyim ve varlığımızın sebebi olan DUA ile yazımı bitirmek istiyorum;Ya Hayy, Ya Kayyum, Ya Kahhar, Ya Cebbar, yeryüzündeki müslüman kardeşlerimizi zalimlerin şerrinden muhafaza eyle. Eman ver bize, emniyet diliyoruz,     Ya gafur, ya selam,  kusurlarımızı bağışla. Şeytani nefis füzeleri ıskalayarak üzerimizden geçsin de ebedi Gazzelerimiz gazel olmasın. İzzetin, Celalin, Azametin, Kibriyan  hürmetine istiyoruz, Ey Rabbi Rahimim, zira istemeyi sen verdin bize, çünkü biliyoruz ki vermek istemeseydin istemek vermezdin…

 

Mehmet Kanmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...