Salı, 25 Ekim 2016 14:11

Genç Cumhuriyetimizin Parlak Çocukları Haim Nahum, Theodor Herzl ve Moiz Kohen Gibilerinin Tohumlarını Bitiremedik

Derin siyaset tarihimiz ne yazık ki acılarla dolu. Geçmişe baktığımızda Sultan Abdülhamid’in hayatı tek başına tarihi bir gerçeklik ve derinliktir. Tarih; bize ve bizden sonraki nesillerimize ciddi bir bilgi mirası olmalıdır. Abdülhamit’in başına örülen kirli işler ve entrikalar saymakla bitmez ancak dönemin ihanet şerlerini en azından dile getirmeye çalışalım;

Sultan Abdülhamid’in tahta çıkmasından iki yıl sonra 1878’de yapılan Berlin Antlaşması’nın 61. Maddesi olan “Ermeni Islahatı” Osmanlı devleti aleyhine gelişerek içerde Ermenilerin, dışardaysa İngiltere ve Rusya’nın elini güçlendirdi. Osmanlı Devleti yıllarca bu antlaşmadan sonra söz konusu bu madde sebebiyle ortaya atılan “şark meselesiyle” meşgul edildi. Bu antlaşmadan iki yıl sonra 1880  tibaren Ermeniler, Rumlar ve Bulgarlar bağımsızlık hareketlerinden etkilenerek Doğu’yu ve Anadolu’yu da yurt dışında örgütlenme içine koydular ve birçok cemiyet kurdular.

Berlin Antlaşması’ndan sonra içimizdeki ihanetçilerin pek tabii boş durmadıkları görülmektedir.

Bölücü faaliyetleri hızlandırmak için ilk Ermeni komitesi olan Armenakan 1885’te Van’da kuruldu ve daha sonra Muş, Bitlis, Trabzon ve İstanbul’da şubeleri açıldı. Armenakan komitesinden sonra Avrupa’da eğitim gören Rusya Ermenileri tarafından 1887 yılında Cenevre’de Hınçak Komitesi kuruldu. 1890 yılında ise Tiflis’te Taşnak Sütyun Komitesi kuruldu. Komitenin temelini şu kelimeler oluşturuyordu: Hangi şartlarda olursan ol; Türk ve Kürd’ü gördüğün an öldür. Gericileri, sözünden dönenleri, Ermeni hafiyelerini, hainleri öldürürlerdi. Bölgemizde aktif rol almaya başlayan Rusya, İngiltere ve diğer Hristiyan ülkelerin Müslümanları bastırma stratejileri ve Ermenilere destek vermeleri hem Osmanlı devletinin başında bulunan 2. Abdülhamid’i hem de bölgedeki Müslüman Kürt halkını ciddi şekilde tehdit etmekteydi.

Hristiyanların, özelikle de Rusların ve İngilizlerin bu emelleri karşısında sınır boylarının güvenliğini sağlama, bölge halkını koruma ve ermeni komitelerinin bölgedeki propagandalarını ve zararlı faaliyetlerini engelleme amacıyla Kürtler, Osmanlı’nın zor zamanında kendi milis güçlerini kurarak halifeliğe bağlılıklarını da ifade etmişlerdir.

Kürtlerin bu çıkışı ve 2. Abdülhamid’e bu bağlılıkları başta İngiltere, Rusya ve Hristiyan dünyasını huzursuz etmiştir. İttihatçı gurup, Yahudi komiteleri, jön Türkler bu durumdan ciddi şekilde tedirgin olmuşlardır.

Daha sonra dönemin süper güçleri olan İngiltere ve Rusya’daki Yahudiler Osmanlı’nın üzerine diplomatik baskıyla ve ekonomik algıyla da sindirmeye çalışmışlardır. Avrupa’daki Hristiyan gazeteci ve şairler Osmanlı’yı bitirmek için propaganda taktiklerine başvurarak ciddi mesafeler elde etmişlerdir.

Ne acıdır ki içimizdeki yerli edebiyatçı ve yazar diye geçinen birçok satılık kalem de haçlının etkisine girmiştir ve yazarların da tesiriyle halifelik önemli ölçüde yara almıştır. Bu vesileyle de Balkanlar’daki dönmelerin, Rum Bulgar’ın ve diğer azınlıkların yaratılan fırsatları kaçırmadıkları görülmektedir. Dört biryandan koordinasyon ve komiteler peş peşe devreye alınmıştır.

Bunu iyi fark eden 2. Abdülhamid’in, Avrupa’nın düşman yapısını ve Yahudilerin kirli ilişkilerini Ermeni diasporasının çetelerini, Rum, Selanik dönmelerinin durumlarını tespit edip tedbir alması sonucunda Osmanlı’nın dağılmaması için ciddi zaman kazandırmıştır. İçerden ve dışarıdan hainler boş durmadı Fransız şair ve yazarlar tarafından rencide edici yazılara maruz bırakılması işin henüz başlangıcıdır. Kont Albert Vandal’ın “Ermenilerin gelecekte Anadolu ve Doğu’da rahat yaşayabilmesi için bütün Müslüman Kürtlerin öldürülmesi gereklidir’’ demesi Sultan Abdülhamid’i ciddi tedbirler almaya sevk etmiştir.

İttihatçılar bir yandan Kızıl Sultan lakabını taktıkları Sultan Abdülhamid’i katil hırsız gibi kötülemek için kullandılar cumhuriyet döneminde ders kitaplarına bile “Kızıl Sultan” yazdıran kişiler (Theodor Herzl, Moiz Kohen, Haim Nahum) unutulmamalıdır. Bu utanmazlar azınlıklar adına ilk Meclis-i Mebusan adına vekildiler. Bu şahıslar Arz-ı Mev’ud sınırları için bütün Osmanlı’yı kullandıkları gibi bütün milletleri de kullanmışlardır.

Irak üzerine dönen oyunlara bakınız, İngiliz ajanları bütün Irak yönetimini vatandaşı ile işgal etmiş, resmen sömürgeci idari yapılanmasını bitirmiş. ABD ve AB’nin Türkiye’nin silahlı küvetlerinin Irak’tan çekilmesini talep etmeleri hırsız yavuz ev sahibini bastırır anlamına gelir. Musul ve Kerkük bu millete bırakılmış bedeli ağır bir mirastır, devlet yetkililerimizin bunu böyle bilmesi gerekir. Bunlar onun bunun arsızı. İngiliz derin siyasi aklı utanmadan arsız ve hayâsızlığı, Ortadoğu’daki acımasızlığın ismini politika ve siyaset diye adlandırması hayâsızlığın zirvesidir.

Çağımızın yerli şeytanı FTÖ denilen şahıs 15 Temmuz darbesinde görevlendirilmiştir. Geçmişle bugün arasında benzerlik aradığımızda nasıl ki Osmanlı’nın çöküş dönemlerinde azınlıklar ayaklandırılıp başkaldırdıysa, Abdülhamit tahttan indirildiyse; Sayın Erdoğan’ı devirmek için yine bugün içimizdeki azınlıklar kurcalanmaya başlanmıştır.

Bu da yetmiyormuş gibi Müslüman Kürtleri ikna edemedikleri için içimizdeki ırk hastalığını devreye almaya başladılar. Yetmedi sınır komşularımızla etrafımızı kuşatıp yeni tehdit planlarını devreye aldılar. Din adamı diye geçinen Fetullah Gülen, gazeteci diye geçinen Can Dündar, müzisyen diye geçinen Fazıl Say ve daha isimlerini saymakla bitiremeyeceğimiz; ruhlarını ve bedenlerini şeytana teslim edip, şerre hizmet eden onun bunun çocuklarına ne denilebilir ki? Bunca şerefsiz, bir virüs gibi çoğaldıkça bizlere daha çok iş düşecek. Rabbim ülkemizi zalimlerin şerrinden korusun.

Ülkemin Aziz Milletine Selam Olsun. Dua ile Kalın. 

Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...