Cuma, 07 Nisan 2017 09:47

Dağdaki adam ne diyecek...

Geniş dairede cereyan eden siyasi ve sosyal hadiseler hakkında kim isabetli değerlendirme yapabilir?

Düz mantıktan bakana işin iç yüzüne vakıf olan denilebilir.

Mesele hiç de o kadar kolay değil.

Bir hadiseyi kameradan göründüğüne göre hüküm vermek her zaman isabetli olmaz.

Her hadisenin zuhurunda çok fazla saik olabilir.

Hadiseleri ekrana getiriliş biçimden, kameranın açısından, arka fonda kullanılan müzikten tutun, o kadar çok çarpıtma ve yönlendirme teknikleri kullanılıyor ki, keçisi çalınan hocayı keçi hırsızı gösterebiliyorlar.

Sonra gerçekleşen hadise kime fayda sağlar, kime zarar verir, o daha da fazla belirleyici faktör oluyor.

İnsan zekâsını hangi maksat için kullanıyorsa ekranda veya diğer medya araçlarında öyle şekilleniyor.

Referandum konusunun ne getirip ne götürdüğü bilinmiyor mu?

Bu bahane kesinlikle doğru değil.

Bugünün bilişim ve iletişim araçları ile her konu hakkında akşamı beklemeden anlık malumat sahibi olmak mümkün oluyor.

Malumat istatistik deyimine göre “veri”dir. Her “veri” “bilgi” değildir. Her malumatın “ilim” olmadığı gibi.

Veriler anlam yüklenip belirli kriter ve ölçülerden geçirildikten sonra bilgi özelliği kazanır.

Ekrandan izlenen haberler malumattır. Haberin arka planı ve özünde hakikat nedir tahkik edilmeden anlaşılmaz.

Formül, (Kim söylemiş? Kime Söylemiş? Niçin söylemiş? Ne makamda söylemiş?) süzgecinden geçirildikten sonra haber bilgi hususiyeti kazanabilir.

İnsanların yüzde 80’i ehli tahkik olmadığı gerçeğini önce bir kabul edelim.

Bu gerçeği fırsata dönüştürmek isteyen reklamcı, propaganda ve siyaset yapanlar ehli tahkik olmayan insanları yönlendirme yarışına giriyorlar.

Cemiyette bir çığır açmak isteyenler, ekseriyetin aklına, kalbine, duygularına, ihtiyaçlarına karşı, zayıf yönlerini çok boyutlu analiz ederek strateji geliştiriyorlar.

Çok sesli bir ortamda çok farklı çekiştirmeler arasında şaşkın vatandaş ne yapsın?

İşte o zaman ehli ilim, sorumluluk sahipleri, toplumun derdine lakayt kalmayan hamiyet sahipleri, işin uzmanları kanaat belirlemede haklı olarak etkin oluyorlar.

“Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehli hamiyeti müstebit yapar. (Münzarat, Said Nursi)

Milletin derdini dert edinen siyasilere kem gözle bakmak insafsızlıktır. Rahatını bozmayıp PTT ile (Pijama, Terlik, Televizyon) izleyerek siyasileri kötü gösteren anlayış milletin işe müdahil olmayan vesayet zihniyetinin millete şırınga ettiği fitne ifadesidir.

Rahatı bırakıp geceli gündüzlü çile, zahmet zorluklarla mücadele edenler niye suçlu olsun ki?

“Acz muhalefetin menşei, zaaf gururun madeni, merak ilmin hocasıdır. (Hakikat Çekirdekleri, Said Nursi)

Sırça köşklerden rahat köşesinden ahkam kesenlerin beylik laflarının hiçbir anlamı yok.

Dünyada olup biteni cep telefonu ve radyosundan takip eden dağdaki çoban entel dantel geçinenlerden daha isabetli rey kullanıyor. Naylon aydınları da çıldırtan da bu zaten.

Şimdi şu 16 Nisan referandumuna gelelim.

Önce genelden bakalım.

Askeri darbenin dayatmasıyla yapılmış eski Türkiye’nin vesayet ruhunu taşıyan millet iradesini göstermelik ifade eden gerçekte daha etkili mekanizmaların ürünü bir anayasanın virgülünün dahi değişmesi çok anlamlıdır.

Şimdiki değişikliğe kimin nereden baktığına bakmak gerekir.

Eski resmi ideolojinin kodları ve temeli CHP’nin politikalarıdır. Millet iradesi ile hiçbir zaman CHP’nin ruhu barışık olamamıştır.

Çok partili sisteme geçildikten sonra sara hastalığı gibi nükseden darbelerin birinci gerekçesi ve dayanağı “Atatürkçülük” üzerindir.

Veya CHP’yi kim kurmuş? Ve hangi düşünceleri temsil eder? Bu milleti bin yıllık mazisinden koparıp bir gecede cahil eden harf devrimini kim yapmıştır?

Muasır medeniyet bahanesiyle din eğitimini, Kur’an’ı, ezanı kim yasaklamıştır?

28 Şubat darbesi hangi düşüncenin ürünüdür? Velhasıl ilke ve inkılaplar deyip millete ve değerlerine savaş açan zihniyetin günümüz temsilcisi kimdir?

Bu millet artık her şeyi biliyor.

Zahirini de batınını da içini de dışının da biliyor.

Dağdaki çoban eskiden sadece akşam saat 19’da TRT radyosundan dinlediği ajansla haberdar oluyordu. O malumatı değerlendiriyor sandığa gidince de tam isabet ediyordu.

Şimdi ise akşamı beklemeden anlık her şeyin iç yüzünü, arka plandaki niyetleri, samimi olanla sahtekârları daha net ayırt edebiliyor.

Meseleyi karmaşık hale getirip zihin bulandırarak çarpıtma ve saptırmalar nafile. Her ne kadar yamalı bohça gibi parça parça değiştirilen 1982 darbe anayasasının milletin kendisi tarafından değiştirilmesi bile tek başına “Evet” denilmesi için yeterli değil mi!

Son Düzenlenme Cuma, 07 Nisan 2017 09:59
Mehmet Kanmaz

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...