Cumartesi, 08 Haziran 2019 21:05

Millet ve Devletin Temelleri ve Generallerimiz

Son 300 yıllık tarihimizde yenilik hareketlerimiz var. Ancak her yenilik yanında tahribatı da getiriyor. Aslında normal gibi. Ancak sosyal sonuçları dikkate alınıp eski denenin yerine yeni bir şeyler koyulmadığı sürece toplumda yozlaşma ve fitne artarak devam edecektir.

Yozlaşmaya dolaylı katkı da maalesef yabancılaşmış aydınlarımız eliyle oluyor. Zihin dünyası nereye ait olursa olsun, okumuşlarımız toplumu sevip benimsemediği sürece, tepeden baktığı sürece aşındırmaya ve tüketmeye devam edeceklerdir.

İstanbul Belediye Başkanlığı Seçimleri sebebi ile diyelim toplum yeniden geriliyor. Ayıplayarak izliyor halkımız.Unutmayalım ki Devlet ve Milletimizin büyük menfaatleri penceresinden bakmadığımız sürece ya biz kaybedeceğiz, ya haklı davamız kaybedecek. En kötüsü de milletimiz kaybedecek.

 

En son, bir Tv kanalında generallerimizle ilgili evlatları yaşında birinin talihsiz sözlerini üzülerek izledim. Programdaki diğer kişilerin müdahale etmemesine ayrı üzüldüm. Yetmedi, kanal sahiplerinin özür yerine hükümeti dahi ayıplar beyanları beni daha da üzdü. Hatta karşı taraf şunu bunu yaptı görmediniz de.. nevinden beyanları hepten ölçüsüz. Üzüldüm. Ağabeylerim bu insanlar…

Ecdad diyor ki; “Şecaat arz ederken Merd-i Kıbtî sirkatin söyler.”

Daha daha kötüsü, kendisini aynı cephede gören insanların haksız sessizliği. Bizden birileri kul hakkı yerse normal mi? Bizden birileri haddi aşar, Devlet ve Milletin Âlî menfaatlerini aşındırırsa normal mi?

 

Toplumun temel direklerini tekrar anmaya karar verdim.

Bu gün son devletimiz bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti. 16 Türk Devleti’nin mirasını Milli Miras olarak kabul etmiş. Elbette 16 Türk Devleti’nin kabullerini de. Şimdi birileri çıkar, “O devletler arasında Allah Resulü (SAV)’in devleti yok.” der. Biliyoruz artık fitne ve arıza kaynaklarını.. Gülümüz (SAV)’in mirasını kabul edip, 1200 yıl şerefle taşımız Ata Devletlerimiz var ama..

Bu miras bir ön kabul olmalıdır.

Anarşistler sadece solcu ya da Marksist değil ki! Sağcı ya da İslamcı tanımlar içinde de maalesef hem anarşistler var, hem de bölücüler. Bunda şaşılacak bir şey yok. Çünkü emperyalizm 400 yıldır içimizde cirit atıyor. Vehhabilik ve Selefilik kaç yüzyıldır var? Bu gün gelinen noktaya bakın.

En gelişmiş toplumdan en ilkel topluma, hele de bizim gibi homojen değerler sahip olma üstünlüğü varsa toplumu bir arada tutan dört temel direk vardır.

Vatan: Şehid kanları ile sulanmış, üzerinde medeniyetimizin izlerini taşıyan toprak parçası. Evet, vatan budur. Düşünün Türkiye sınırlarını aşan bir Vatanımız var. Siz nasıl kabul edersiniz bilemem ama genel kabul böyle. Demek ki, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne de yetmiyor. Sudan’dan, Kırım’a, Kazan’dan, Delhi’ye belki de… Oralara gidemeyiz belki. Ancak politika üretirken dikkate almamız gereken coğrafya. Bu ortak vatanı, üzerinde yaşayan tüm insanlarımıza, bilinçaltına işlemeliyiz. Bu gün Pakistan Halkı gerek bize, gerek Azerbaycan’a nasıl yakın durdu, duruyor. Peki, Hindistan’da yaşayan Müslüman’ın kalbi sizinle atmaz mı zannediyorsunuz?

Çok büyük bir coğrafi avantaj da ülkelerimizin hep birbiri ile sınırı olması ne büyük bir stratejik üstünlük. Düşünebiliyor musunuz?

Millet: Milletten murad, örf, töre, terbiye ve edebimizdir ki, hamdolsun bölücü Kürtlerin iddiası dil hariç toplum değerlerimiz birdir. Burada da ortak değerlerin ihyası işlenmelidir. İstanbul’u Kızıl Elma gören Fatih’in iki büyük hocası Ak Şemseddin Türk, Molla Gürani Kürt’tür. Toplumumuzda iyi ve kötü tüm alışkanlık ve yaşantı aynıdır. Sazından, sözüne, türküsünden ağıdına, misafirperverlikten, kan davasına, yardımlaşmadan, iffet duygusuna kadar..

Din: hamdolsun ki, Milletimiz ve Medeniyet Coğrafyamızın tamamına yakını Müslüman’dır. Ancak herkesin dert yandığı deizm, ateizm vb. sebebini neden kendimizde aramıyoruz? Düşünün, son yıllarda kandil gecelerini sulandırdık. Kadir Gecesi hariç örf diyenler var. Olabilir. Peki, yaşanmasının Müslüman’a ve topluma ne zararı var? Mevlid okunurdu eskiden. Bazı yerleri okunurken insanlar ayağa kalkar, hep beraber salâvat okurlardı. İtikadi sorunları olabilir. Yerine yenisini koyalım. Eskiden yani biz çocukken Gülümüz (SAV) her anıldığında insanlar toparlanır, ellerini yüreklerinin üzerine koyar salâvat getirirlerdi.

Şimdi, içini boşalt ellerinle değerlerimizin. Sonra bu çocuklar neden böyle oluyor? Çok basit. Bilgi ne kadar doğru olursa olsun, ruha ve vicdana hitab etmeli. Lütfen bizim nesle yön veren diplomasız babalarımızı düşünün. Bir de biz diplomalı babalar ve evlatlarımızı…

Dinimizi yaşamaya dair, 1200 yıldır ecdadımız nasıl algılayıp yaşadı ise biz bunu tekâmül ettirerek yaşamalıyız. Bu gün İslam Dünyası aynı gün oruca başlamayıp, bayram yapmıyorsa Diyanet başta olmak üzere devlet çözüm üretmelidir.

Mezhep ve tarikatlar adeta yeni dinler olmaya doğru gidiyor. Mezhep, tarikat camii ve mescidleri çok tehlikeli bir sürece girdiğimizin göstergesidir. En azından adları mezhep ve tarikatları ile anılmamalıdır.

Sonra yeni bir Müslüman tipi oluşturuluyor. Kimliksiz, kişiliksiz, sorgulamayan, kolay yönlendirilen, iftira atmaktan, yalan söylemekten imtina etmeyen, her beş on dakikada bir karşılıklı “Hakkını helal et!” demekle sosyal tatmin ve aidiyet sağladığını zanneden, adalet hissinin yerini menfaatlerinin aldığı yeni bir tip. FETÖ topluma bu tipi yaydı. Maalesef kimsenin de bu tipe itirazı yok. Bu tip şu anda girilen seçim sürecinde bize sahayı kaybettirmeye devam ediyor.

  

Devlet: “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!” diyor ecdad.

Devlet, Milletimizin, değerleri, inanç, dini, töresi, vatanı, ülkesi ile bağımsız yaşamasını sağlayan kurumun adıdır. Devletsizlik yok oluşa öncülük eder. Son 300 yıldır üzerinde en çok oynanan değerlerimiz dinimiz ve devlet mülahazamız olmuştur.

28 Şubat Sürecinde birileri devleti kendi malları zannedip, bizlere zulmetmişlerdi. Halkımız bu ülkenin hasbi evlatlarının yanında duyurdu. Bu günlere geldik.

İmam Ali Kv. diyor ki; “Devletin dini adalettir.”

Geçenlerde bir adam çıktı. Bir Tv kanalında “Generallerin eşşek gibi Cumhurbaşkanımızın arkasında saf tutmak zorunda kaldığını”, “Omuzlarındaki rütbelerden çatal-bıçak takımı!” olarak söz etti ve en kötüsü de “Cezaevlerinde hesap soruyoruz.” dedi.

Generaller de, Cumhurbaşkanımız da bu Milletin kanıyla kurduğu devletin, oylarıyla seçtikleri meclisin emrindedirler. Kimse millet iradesinin üzerinde değildir. Herkes kanunlar içinde hareket etmek zorundadır. Zamanında kanunu hiçe sayan General de, Cumhurbaşkanı da Milletten dersini almış ve dışlanmıştır. A. Necdet Sezer’i anan var mı? Ama Menderes’i, Özal’ı, Erbakan Hocamızı, Merhum A. Türkeş’i halkımız anıyor değil mi?

Ülkenin generalleri ülke için değerdir. Kimse bu aşağılayıcı üslubu kullanamaz. Kanalın yetkilileri diyor ki, “Biz vaktiyle GATA’ya Başbakanımızın eşini almayan generalleri kast ettik.” O zaman gereğini yapmadıysa devlet ricali, bu onların ayıbıdır. Şu anda bu ülkenin dağsı bayırı demeden koşturan generallerinin değil. Dağda şehid olan Tümgeneral Aydoğan Aydın’dan utanın. Hainlerin emekliliklerinden sonra dahi şehid ettiği generallerimizin aziz hatıralarından utanın.

Adalet ise derdiniz, Orgeneral İsmail Metin TEMEL Paşam’ın azlini sorgulayın.

Hâsılı, herkes yasalar içinde davranır ve kimse kimseye bu ülkede eşşek gibi itaat etmez.

Ne demek generallerimizin omuzlarına milletimizin şerefle taktığı her birinin ayrı bir emek karşılığı olan, tarihimizden süzülmüş anlamı olan rütbe işaretlerine “Çatal bıçak takımı” demek? Bu ahlaksızlıktır. Ayıptır.

En kötüsü de; “Silivri’de, Şincan’da burunlarından getiriyoruz.” dediği cümle.. Siz kim olarak bunu yapıyorsunuz? Devlet siz misiniz? Millet siz misiniz? Devleti ve Milleti temsil etme liyakat ve ferasetinde olsanız kendi generalinize “eşşek”, kendi taktığınız rütbeye “çatal bıçak takımı” demezsiniz. Haaa en kötüsü ki burası beni de çok ilgilendiriyor. Siz bunu AKPARTİ ADINA söylüyorsunuz. Hayır mı? Ama halk böyle anlıyor.

İşte tam da bu noktada ben sizinle aynı zeminde olmak, görünmek istemiyorum. Çünkü tetikçilerden, kendisini bir şey zanneden hadsizlerden halk bıktı. Şu anda sırf sizlerin yüzünden Aziz Milletim oy kaybediyor. Sizin polemikleriniz, hadsiz, adalet hissinden yoksun, seviyesiz beyan ve ifadeleriniz bana da mâl ediliyor. Oysa ben de, Sayın Cumhurbaşkanımız da, AKPARTİ’nin fedakâr teşkilatları da, müsbet zeminin edeben sana susan STK da, kul hakkına, adalete, toplum değerlerine, devlet ve milletimizin kurumlarına saygılılar.

Aziz Milletim…

Bu tarz tetikçilere bakıyorum. Çıkışları da zamanlamaları da normal gelmiyor. Hani en basit aldatma yöntemi eğer iz bırakmak zorunda iseniz geri geri yürüyerek ters iz bırakırsınız. Bu dengesiz çıkışlarında sahiplerinin de devletimiz peşine düşmelidir.

Aziz Milletim…

Devlet ve Millet hayatında intikam yoktur. 28 Şubat İhaneti içinde sadece askerler mi vardı? Sivil bürokrasi, medya, kurumlar yok muydu? Geçmişte Cumhurbaşkanımıza zulmedenlerle bu günün subaylarının ne alakası var?

FETÖ! Kimin ayıbı ve ferasetsizliği? Hepimizin.. FETÖ’cü generalleri kast ettiğini ifade eden bu şahıs geçmişte acaba hiç FETÖ ile iş tutmadı mı?

Bizim arkamızı döndüğümüz her kuruma bilin ki başka birileri tasallut edecek ve oraları işgal edecek. Ordumuz da generallerimiz de değerli ve şereflidir. Ne diyor Akif:

“Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi.”

Evet, bu Ordu, Bedir, Uhud yani sahabe Orduları’ndan sonra İslam’ın en Aziz ve Kahraman Ordusudur.

“26 Ağustos 1922

Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.

Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi.

Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,

Galip et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın!

Yahya Kemal Beyatlı”

Şair ne güzel söylemiş değil mi?

Said-i Nursi Hz. ne diyor peki?

“Ey şanlı asâkir-i muvahhidin! Ve ey bu millet-i mazlumeyi ve mukaddes İslamiyeti iki defa büyük vartadan tahlis eden muhteşem kahramanlar!

Cemal ve kemaliniz, intizam ve inzibattır. Bunu da hakkıyla en müşevveş bir zamanda gösterdiniz. Ve hayatınız ve kuvvetiniz, itaattir. Bu meziyet-i mukaddeseyi en ufak amirinize karşı bile irae ediniz. Otuz milyon Osmanlı ve üç yüz milyon İslamın namusu artık sizin itaatinize bağlıdır. Sancak ve Tevhid-i İlahi sizin yed-i şecaatinizdedir. Sizin o mübarek elinizin kuvveti de itaattir. Sizin zabitleriniz, müşfik pederlerinizdir. Kur'an ve hadis ve hikmet ve tecrübe ile sabittir ki, haklı amire itaat farzdır. (Hutbe-i Şamiye, s. 110) Şu anda bu nüfus 2 milyarı geçti malumunuz…

Şu güzel uyarıya bakınız: “Sizin bu İstiklal Harbindeki muzafferiyetinizi ve âli hizmetinizi takdir eden ve sizi can ü dilden seven, cumhur-u mü'minindir ve bilhassa tabaka-i avamdır ki, sağlam Müslümanlardır; sizi ciddi sever ve sizi tutar ve size minnettardır ve fedakârlığınızı takdir ederler. Ve intibaha gelmiş en cesim ve müthiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi, evamir-i Kur'aniyeyi imtisal ile onlara ittisal ve istinad etmeniz maslahat-ı İslam namına zaruridir. Yoksa İslamiyetten tecerrüd eden bedbaht, milliyetsiz, Avrupa meftunu frenk mukallitleri avam-ı Müslimine tercih etmek, maslahat-ı İslama münafi olduğundan, Âlem-i İslam nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdat edecek. (Mesnevi-i Nûriye, s. 85)

Biz de daima böyle yapıcı davranmalıyız.

Özetle; “Bu orduda bir ruh var, o ruh benimle dosttur. Kahraman ordumuz şer güçlerin elinden kendisini kurtaracak ve hakîkat-i hali anlayacak ve eski vazifesini deruhte edecektir. Kahraman ordu inşallah kılıcını düşmanına vurduracak, ayağına vurdurmayacak ve ağlayan âlem-i İslâm’ı inşallah bu ordu güldürecektir.” demiştir. Böyle bir dönemde Ordumuzu yıpratacak beyanların sahipleri şaibelidir.

Merhum M. Kemal Paşa ORDUYA SON MESAJI’nda diyor ki;

“Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman Türk ordusu! …..

Türk vatanının ve Türk camiasının şan ve şerefini, dâhilî ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam inanç ve itimadımız vardır. Büyük ulusumuzun orduya bahşettiği en son sistem fabrikalar ve silahlar ile bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir feragati nefs ve istihkarî hayat ile her türlü vazifeyi ifaya muhayya olduğuna eminim.

… 29 EKİM 1938”

Mustafa Kemal Paşa 31 Temmuz 1920 tarihinde Afyonkarahisar Kolordu Dairesi’nde subaylara hitaben yaptığı konuşmada: “Millet, bağımsızlığını ordudan bekler.. Millet, bağımsızlığının muhafazasından ibâret olan hayâtî gâyesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur. Allah göstermesin, milletin bağımsızlığı ihlâl edilirse bunun vebâli subaylara âit olacaktır.”

Ordu’yu imhâ etmek için mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta, engeller ve müşkülat kalmaz. Bu hakîkat karşısında ve içinde bulunduğumuz vaziyete göre subaylar heyetimize düşen vazifenin mahiyeti, ehemmiyeti ve kıymeti kendiliğinden meydana çıkar.

Ordu ise, ancak subaylar heyeti sayesinde vücut bulur. Malum bir askerî hakikat, felsefî hakiîattir; “ordunun ruhu subaylardadır.” O halde subaylarımız, düşmanlarımız tarafından yıkılmak istenilen ordumuzu tamir edecek, canlandıracak, ordu ve milletimizin bağımsızlığını muhafaza edecektir. Millet, bağımsızlığının muhâfazasından ibaret olan hayatî gâyesinin teminini ordudan, ordunun ruhunu teşkil eden subaylardan bekler. İşte subayların yüce olan vazifesi budur. Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlâl edilirse, bunun vebali subaylara ait olacaktır.

Bir milletin ordusuna fütursuzca saldırmanın arka planında 28 Şubat Süreci’nde ihanet aramıştım. Çünkü şanlı ordumuzu mecrasından uzaklaştırıp halkımıza düşman etmeye çalışıyorlardı. Bu gün bunu başkaları başka türlü yapıyorlar. Sonuçtan baktığımızda Şanlı Ordumuz başta olmak üzere devletimizi ve kurumlarını rencide eden, sulandıran hiçbir üslup ve beyanı masum bulmadığımı aleni ifade ediyorum. FETÖ bizim camiamız için çok kötü bir deneyim ve sonuçtur. Ancak, büyüklüğü ve yöntemleri itibari ile emperyalist tehdidi izah açısından, Milletimiz ve Ümmet-i Muhammed için ciddi bir derstir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yeni bir sürece girdik. Devletimizi ve kurumlarımızı yeniden ihya ve yapılandırmaya çalışıyoruz. Eleştiri elbette olmalı. Ama yıkmak için değil, onarmak için, büyütmek için, geliştirmek için olmalı.

Ne mutlu Milletimin ve Ümmet-i Muhammed’in istikbali için mücadele edenlere..

Ne mutlu fitneden kaçıp İttihad-ı İslam için mücadele eden sabırlı yiğitlere..

Ne mutlu kardeşini şartsız kucaklayıp, ayıp aramadan ihlasla omuz omuza gelen fedakar ruhlara…

Ordu’nun Duâsı

Yılmam ölümden, yaradan, askerîm;

Orduma, «Gâzî» dedî Peygamberîm.

Bîr dîleğîm var, ölürüm îsterîm:

Yurduma tek düşman ayak basmasın.

Türk erîyîz, sîlsîlemîz kahraman…

Müslümanız, Hakk’a tapan müslüman.

Putları Allah tanıyanlar, aman,

Mescîdîmîn boynuna çan asmasın.

Mîllet îçîn ettî mî ordum sefer,

Kükremîş arslan kesîlîr her nefer,

Döktüğü kandan göğe vursun zafer,

Toprağa bîr damlası boş akmasın.

Ey Ulu Peygamberîmîz nerdesîn?

Dînle mînâremde öten gür sesîn!

Gel, bana yâr ol kî cîhan tîtresîn,

Kîmse dönüp süngüme yan bakmasın.

Âmîn! desîn hep bîrden yîğîtler,

«Allâhu ekber!» gökten şehîdler.

Âmîn! Âmîn! Allâhu ekber! Allâhu ekber!

Mehmet Akif

 

Halil MERT

(E) Topçu Yarbay

Strateji ve Yönetim Uzmanı

https://www.youtube.com/user/81mert1 | Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...