Salı, 21 Ocak 2020 13:07

Masonik Yapılar Batı Adına Öncü Kuvvettir

Masonluk, “biraderler” arası diyaloğu ve dayanışmayı arttırıp ticari, siyasal ve sosyal alanlarda etkinliğin arttırılması için, 33. derecedeki saygın bir masonunun isteği üzerine 23 Şubat 1905 günü ABD’de bir kısım tüccar tarafından kurulmuştur. Bu seçkinler aynı zamanda küresel emperyalist gücü elde etmek için dahi bir ticaret zekâsı ile Rotaryen Kulüp kurucuları olmuşlardır. Üyeleri ilk toplantılarını, sırayla birbirlerinin evlerinde ve bürolarında bir araya gelerek yapmışlardır. Bu nedenle kulübe dönüşlü manasına gelen ROTARY adının verildiği bilinmektedir.

Çok hızlı yayılma gösteren Rotary Kulübü’nün şube sayısı 1910’da 16 olmuş. Bu şubeler Amerikan Ulusal Rotary Birliğini meydana getirmiştir. 1912’de Kanada, İngiltere ve İrlanda’da açılan şubeleriyle kulüp milletlerarası bir hal almış ardından Belçika, Hollanda, Fransa’da şubeler açılmış ve bütün dünyaya yayılmış 1922’de ise Rotary International adını almış.

Rotary örgütlerinin yapısı incelendiğinde “Ulusal eşitlik savunuculuğunun lafta kaldığı, kontrolün daima güçlülerde olduğu görülür. Türkiye Rotaryenleri ABD ve Avrupa’daki yapıların sözünden çıkmayarak, bu yapılara olabildiğince hoş görünme çabasındadırlar.

Rotary’nin,  Masonlukla bir alakası olmadığını iddia etseler de Masonik yapılanmanın dünya çapında en güçlülerinden birisidir. Rotary’nin üyeleri genellikle iş çevrelerinden olmakla birlikte, siyaset, eğitim ve basın alanlarından da çok sayıda üyeyi bünyesinde barındırır.

Ülkemizde 1956’da kurulmuş olan bu yapılanma, eğitim (üniversiteler ağırlıklı) ve siyasi hayatta aktif birçok kişiyi bünyesinde barındırır. Aynı zamanda ilk Rotary kulübüne kabul edilmiş, her iş ve meslekten bir faal üye bulundurma kararı gereği farklı meslek dallarından üyeleri mevcuttur. 

Türkiye’deki Mason Locaları, Rotary ve Lions kulüplerinin etkinlikleri, projeleri, yaptığı/yaptırdığı hizmetler ise Soros ve Avrupa Birliği hibe ve fonları tarafından finanse edilmektedir. “TOPLUMSAL SINIF” milliyetti oluşumuna sebep olduğu gibi devlet mekanizmasını çıkar ve güç alanında amaç doğrultusunda kullandığını görmekteyiz.

Rotary teşkilatının yapısı incelendiğinde “Ulusal eşitlik savunuculuğunun” lafta kaldığı, kontrolün daima güçlülerde olduğu, toplumda kendilerince sınıf atlamak isteyen üyelerin sürekli olarak elitist tavır takınma çabasında, eyleminde olduğu bilinmektedir.

Rotary ve Lions gibi Masonik kulüpler dolaylı yollardan bir toplumu yönlendirmenin yolunu kilit kişileri kontrol altına alma olarak görür ve bu hedef doğrultusunda çalışmalarını yaparlar. Bu tarz Masonik yapıların içerisinde asla normal bir ilkokul öğretmenini, alt kademeden bir devlet memurunu, ya da fabrika işçisini üye olarak göremezsiniz. Olan az sayıda istisna ise ya aileden ya da bir özelliğinden dolayı başarısı ile toplumda öne çıkmasında dolayı davet usulü içlerine aldıkları kişilerdir.

Türkiye’de bu Masonik yapılar nasıl zemin buluyor? 

Bu durum Türkiye’de hatırı sayılır bir aristokrasi sınıfının olmaması sebebiyle burjuva sınıfının aristokrasiye öykünme hikâyesi olarak tanımlanabilir. Bu öykünme ve özenti, elitist tavır çabaları ile toplumda sınıf atlama hırsı birleştiğinde göstermelik sosyalleşmeler ve iç çekişmelere de neden olmaktadır. Bu sosyal ve statü çekişmeleri bu tür Masonik yapıdaki kulüplerin devamlılığını sağlaması için bir yarış ve hırs zemini hazırlayarak daha çok çalışma ve kulübe hizmet etme yarışı doğurmaktadır.

Masonik yapılanmaların tamamında görülen bu güç-iktidar ilişkilerinin oluşturduğu bu sosyalleşme çabası, şu an yürürlükte olan yasalara göre illegal bir iş yapmayan, ancak Türk milleti veya İslamiyet adına hiçbir hizmeti olmayan uluslararası bağlantılı örgütlerler oluşturmaktadır. Mason Locaları ve bağlı yapılar kökleri dışarda olan, Siyonist İsrail devletinin çıkarları için çalışan gizemli ve karanlık örgütlerdir.

Ak Parti’nin 2002 yılından bu yana iktidar da olmasıyla sesi kısılan Masonik yapılanmaların uzun bir aradan sonra tekrar aradığı zemini bulmakta sıkıntı çekmediğini söyleyebiliriz. Mason örgütleri, son zamanlarda devletin içindeki bürokratları kıskaca almaya başladı diyebiliriz. Masonların hükümete yakın çevreleri devreye alarak dost-ahbap ilişkileri üzerinden atamalara müdahil olduğu ve birilerinin mason lobilerine yaranma ya da kişisel çıkarları uğruna vatanına ihanet edecek kadar basitleştiğini görüyoruz.

Geçtiğimiz yıllarda TSK sert bir bildiri yayınlamış, Masonik yapılanmalara karşı ciddi bir uyarıda bulunmuştu. FETÖ yapılanması tarzı olan bu yapılanmanın birçok bakanlıkta etkin olduğu bilgisini okuyucularımız vasıtası ile alıyoruz. Özelikle başörtüsü takanlara mobing uygulandığı, İslami hassasiyetle işinde gücünde olanlara karşı fişlenme ve yıldırma uygulandığı gün yüzüne çıkmaktadır. 

Ülkemizde Masonik yapıların daha çok hariciyede yapılandığını söyleyebiliriz. Hariciye çalışanları daha çok batı ülkeleri ilişkileri üzerinden referans alarak prim yapması sebebiyle, dış temsilciliklerde çalışanların çoğunun bu locaların kıskacında olduğunu söylemek mümkün… Ne yazık ki, ezik, kompleksli temsilcilerimiz şahsi çıkarları için Mason localarına üye olmaktadır.  

Masonik localarının esiri olan bazı bürokratlar çıkar ve menfaat ilişkileri üzerine bu localara karşı ciddi zafiyet içerisine girmiştir. Üzülerek belirtmek isterim ki; bir vatandaşın iradesini ipotek ettirmesi, ülkesine ihanet ile eş değerdir. 

Vesselam…

Son Düzenlenme Salı, 21 Ocak 2020 13:15
Sabri BALAMAN

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Yorum Ekle

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuza emin olun. HTML kodları kullanılamaz.

asder logo

Adaleti Savunanlar Derneğinin ilkelerini benimsiyor ve her alanda "adalet"değerini temel alan kural ve uygulamaların gerçekleştirilmesi için mücadele çalışmalarına katılmanın gereğine inanıyorsanız; bizi takip edin...